Sistem tartışmalarında demokrasinin bir adım önde durmasının en önemli nedeni, hukukun üstünlüğüne dayalı bir yönetim modeli olmasıdır. Çünkü sisteme rengini veren adı değil, o sistemin işleyişini düzenleyen, denetleyen evrensel hukuk ilkeleridir. Daha önceki demokrasi yazılarında da altını çizdiğim gibi din, adını vererek bir sistem önermez. Din açısından önemli olan adaletin, hukukun sağlanması, zulmün ortadan kaldırılması, insanların hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınması önemlidir. Yani din, sistemin adının demokrasi mi, krallık mı ya da monarşi mi olduğu ile ilgilenmez.
Ancak yüzyıllar içinde oluşan tarihsel tecrübeler göstermiştir ki, krallıklar, sultanlıklar ve monarşiler adaletli bir sistem oluşturup zulmü ortadan kaldıramamışlar ve insanlık sonunda en ehven model olarak demokrasiyi bulmuş. Elbette bugünkü modern demokrasinin de zaafları vardır ve bunları eleştirebiliriz, tartışabiliriz.
***
Ama bunu yaparken ?Bizde bunların en alası var? gibi hayali argümanlarla değil, halen yürürlükte bulunan yönetim modelleri üzerinden somut örnekler vererek ?İşte adaletin tesis edildiği, gerçek sistem budur? demek zorundayız. Alın size demokrasiye meydan okumak için en önemli fırsat... Mesela demokratik dünyaya dönüp, ?Bakın Suudi Arabistan´da, İran´da, Suriye´de, Irak´ta, Afganistan´da, Endonezya´da, Malezya´da hukukun üstünlüğüne dayalı, adaletin gerçek anlamda tecelli ettiği, insanların mallarının, canlarının, özgürlüklerinin güvencede olduğu bir sistem uygulanmaktadır? diyebiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum, çünkü İslam dünyasının hali pürmelali ortada... Bu konuda tek olumlu örnek Türkiye´dir. Bütün sıkıntılı süreçlere rağmen Türkiye ciddi bir demokrasi tecrübesine sahiptir. Özellikle AK Parti iktidarının ilk döneminde gerçekleştirdiği demokratik ve hukuki reformlar, demokratik dünyada Türkiye´ye saygın bir yer kazandırmış, İslam dünyası açısından da umut olmuştur. Ancak ne yazık ki AK Parti özellikle son beş yılda kendi reformist çizgisinin gerisinde bir seyir izlemektedir.
Maalesef günümüz İslam dünyasında zihinleri bir takım ideolojilerle iğdiş edilen insanlar kendilerine kurdukları ütopik hayallerin arkasına saklanarak demokrasi taşlama hevesindedirler. Ama ne yazık ki bu hayaller, yaşadığımız dünyanın gerçeklerini değiştirmeye yetmiyor.
Kabul etmekte zorlansak da günümüzün en iyi işleyen yönetim modeli demokrasidir. Kafamızı daha rafine bir demokrasi için yorarsak eminim hem Müslümanlar için hayırlı bir iş yapmış oluruz, hem de demokrasiye katkı sağlarız. Değerli düşünürümüz Nurettin Topçu, ?İradenin Davası Devlet ve Demokrasi´ kitabında bu konuda ufuk açıcı bir tespitte bulunuyor: ?Hiç bir rejim kendiliğinden mutlak surette ne iyidir ne de kötüdür. Esas olan onu kullanacak insanın ruh ve ahlak yapısıdır. Demokrasi, insan hak ve hürriyetlerinin korunmasında en elverişli bir hukuki müessesedir. Fakat bu müessesenin başarısı, onu kullananların iyi niyetine bağlıdır. İyi niyet olmazsa demokrasiden, başka rejimlerden doğacak bütün kötülüklerin doğması beklenebilir. Zira bu rejim, eski monarşilerin zulmünü asırlarca çeken insanlığın kurtarıcısı olmuştur.?
***
Nurettin Topçu´nun da altını çizdiği gibi demokrasi hukuki bir müessesedir.Kuşkusuz demokrasinin hukuki bir sistem olduğunun en önemli göstergesi uygulamadaki örneklerdir. Zira ?hukukun üstünlüğü´ kavramı sadece parlak bir cümleden ibaret değildir. Sistemin adı ne olursa olsun, eğer bir ülkede sağlam bir hukuki nizam tesis edilememişse iktidarları denetleyen, hesap verilebilir kılan bir güç de yok demektir. Eğer bir ülkede işleyen bir hukuk sistemi yoksa haklar ve hürriyetler teminat altında değildir. Eğer hür teşebbüsün önünü açan, ekonomik büyümeyi ve refahın adil dağılımını sağlayan, suiistimalleri ve haksız kazancı önleyen hukuki kurallar yoksa o ülkede şeffaf bir yönetimden ve de hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasiden söz edilemez.