Demokrasi Oyunu

Çağımızın yaşayan Müslüman mütefekkirlerinden Cevdet Said´in ?Demokrasi Oyunu? adlı analizi?

Demokrasi Oyunu

Çocukluğumuzda oyun oynarken bazen işler birbirine karıştığında ?işkur? kelimesini kullanırdık. Kelimenin kaynağını tam olarak bilmiyorum.* Ancak bununla kastettiğimiz anlam, ihtilafları bir kenara bırakıp işi yeniden başlatmanın zaruri olduğuydu. Böylece hiçbir şey olmamış gibi oyuna en başından başlıyorduk. Bu teknikle tartışmayı sürdürmeyi bir kenara bırakıp oyuna devam edebiliyorduk.

Demokrasi oyununda da kural bu olmalıdır. Şayet ittifaklar karmaşık bir hal almış ve işler birbirinin içine girmişse (olay kilitlenmişse), ?işkur? diyebilmeli ve başlangıç noktasına, yani seçim sandığına geri dönebilmeliyiz.

Şahsen ben yetmiş yıldır Müslümanların sorunlarıyla ilgileniyorum. Babam 1946´da beni (okutmak için) Mısır´a gönderdiğinde, kendi kendime şöyle demiştim: ?Bu senin gerçekleri keşfetmen için bir fırsat!? O gün bugündür okuyorum, dikkatle dinliyorum ve (toplumsal değişimi) takip ediyorum? Benim ?mîzânlı şûrâ? (ölçülü/dengeli meşveret) diye isimlendirdiğim demokrasi konusunda ne vakit yeni bir şey duysam onu hemen el yazımla defterime kaydederim.

 Cezayirli bir bakan 1990´da şöyle demişti: ?Seçimleri kaybettik ama demokrasiyi kazandık.? Bu sözü işittiğimde demiştim ki; ?İşte bu bir gelişmedir.? Her ne kadar olaylar daha sonra başka bir yöne evirilmiş olsa da?

Amerika, Irak´ı bombalamak için Türkiye topraklarından geçmek istediğinde, Erdoğan şöyle demişti: ?Halkımıza danışacağız.? O vakit demiştim ki; ?Bu, raşit halifelerden bu yana benzerini duymadığımız yeni bir söz.? Nihayetinde Amerika Irak´a Türkiye üzerinden geçemedi. Ama ne yazık ki Arap havaalanlarını kullanarak Irak´a saldırdı!

Bu olaydan çok daha uzun zaman önce, İsrail Arap devletlerinin topunu birden yendiğinde, şu tespiti yapan birini işitmiştim: ?Bu yenilgi sadece askerî bir yenilgi değildir. Aynı zamanda kültürel yenilgiye uğradık!?

Ürdünlü bir yetkilinin şöyle dediğini de duymuş ve kaydetmiştim: ?Onlar halklarının isteklerini yerine getirdiğinde bu insani bir değer ve gelişme olarak değerlendirilirken, biz halklarımızın isteklerini yerine getirdiğimizde, bu neden aşırılık ve gerileme olarak algılanıyor??

Medyanın karşılıklı kınamalarla köpürttüğü kargaşada yeterince belirgin olamıyorsa da tüm bu açıklamalarda gelişme rahatlıkla izlenebilmektedir.

Kültürel gelişme yavaştır, ancak köklüdür. Gelişmişliğin belirtilerinden biri de sanki Allah onlar gibisini yaratmamış gibi politikacıları yüceltme davranışının azalmasıdır. Keza bütün belaların müsebbibi olarak politikacıları görüp kınamanın uygun görülmemesidir. Bu yeni eğilimler, akıl ve bilimin getirdiği yaklaşımlardır. Nihayetinde liderler toplumsal kültürün birer sonucudur.

Ancak (gelişmelere rağmen) iktidar -görevlerle/sorumluluklarla donatılmış olacağı yerde- hâlâ ayrıcalıklarla donatılmış durumdadır. Bu yüzden politikacılar, insanlara hizmet etmek ve halkın çıkarlarını korumakla ilgilenmek maksadıyla muhaliflerle işbirliği yapmak yerine onları karalamaya devam etmektedir. Bu yeni yaklaşım benimsenirse insanlar, çıkarlarına ve adalete daha fazla hizmet edenlere oy vermekte hür bırakılmış olurlar.

Evet, pek çok noksanlık görüyoruz, ama kapsamlı bir bakış açısıyla olaylara baktığımızda işlerin köklü şekilde ilerlediğini görüyoruz. Mevcut anda saplanıp kalmamalıyız. Bilakis insanlığın uzun tarihini göz önünde bulundurarak tüm dünyanın nasıl kabuk değiştirdiğini görmeliyiz. Gerek mustazaflar (ezilenler/ garibanlar) gerekse müstekbirler (ezenler/ kodamanlar) özeleştiri yapmaya başlamıştır. Çünkü hepsi de tarihin yasalarına uyum sağlamak zorundadır. Dünya, tüm doğumlarda olduğu gibi yeni doğum sancıları ve umutlarıyla doludur.

Demokrasi fikri insanların hayatına girmeye başlamıştır. Ancak iyice kök salması gerekmektedir? Herkes şu söylemi benimsemeye hazır olmalıdır: ?Seçimleri kaybettik ama demokrasiyi kazandık.? Aynı şekilde tüm politikacılar şu söylemi benimsemeye hazır olmalıdır: ?Halkımıza danışacağız!?