2 GÜN sonra büyük gün. Pazar günkü seçimlerle ilgili söylenebilecek hemen her şey söylendi. Taraflar ellerinden geleni yaptı. Muhalefet bu kez ciddi bir siyasal enerji yaratmayı becerebildi. Kitle, iktidarın söylemi ve uyarıları karşısında yılmadı. 16 yıllık iktidar yorgunluğu, her aşamada ve her seviyede hissedildi. İyi Parti´nin çoklu seçim inadı, CHP adayının beklenmedik enerjisi ve cevvalliği, Saadet Partisi´nin ekonomik konulardaki ?sol? söylemleri kampanyaya müthiş renk kattı.
Anketler kararsızlıkları, korkuları, memnuniyetsizlikleri yansıttı. Kanımca bu dönemde en iyi analizleri yapan gazeteci Kemal Can´ın deyimiyle ?seçmenin sorumluluk alıp almayacağının? belli olmaması, anketlerin de çaresizliğiydi. Dolayısıyla her sonucun mümkün olabileceği bir seçime gidiyoruz. Türkiye´nin tarihsel olarak eksikli demokrasisinin en önemli, herkesin kıskançlıkla sahip çıktığı kurumu seçimlerdir. 1950´den yakın zamana kadar seçimlerde kayda değer bir usulsüzlük yaşanmamış, dolayısıyla kimsecikler seçimlerin dürüstlüğünü ya da meşruiyetini tartışmamıştı. Bu nedenle seçime katılan taraflar da seçim sonuçlarını içlerine sindiremeseler bile kabul etmiş, iktidar seçimle el değiştirebilmişti. Askeri darbeler olmasa bu geçişler de daha sık yapılabilecekti.
SEÇİM GÜVENLİĞİ
Bundan 3 yıl önce 7 Haziran seçimlerinde ilk kez seçim sonuçları kabul edilmediği için seçimler yenilendi. İki seçim arasında yaşanan kâbus gibi günler, 5 ay kadar kısa sürede çok belirgin ve kitlesel bir oy kaymasına yol açtı. Geçen yılki referandumda Yüksek Seçim Kurulu´nun sandıklar kapanmadan 1 dakika önce getirdiği kural değişikliği seçimlerle ilgili ikinci kez kesinliğe hasar verdi ve bir tartışmanın önünü açtı.
Bu yaşananlar Türkiye´de kamuoyunu oluşturan kesimlerin, özellikle de kentli nüfusun her iki konuda da hareketlenmesine ve zaten başlamış olan seçim güvenliğiyle ilgili çalışmalarını yoğunlaştırmasına yol açtı. Sayısız örgütlenme, her düzeyde seçimin dürüst, güvenli ve vatandaşın iradesini yansıtacak şekilde yapılabilmesi için seferber oldu. Farklı mahfillerden baskılar, sözle uyarmalar, seçim sonuçlarının yine kabul edilmeyebileceğine dair demokratik sistemin ruhuna aykırı beyanlar kimseyi yıldırmadı.
Seçim günü, Yüksek Seçim Kurulu´nun ülkenin küçümsenmeyecek bir kesiminde var olan iradeyi göz ardı etmeyerek, ülkenin 65 yıllık seçim siciline layık bir tavır içinde olmasını herkes bekleyecektir. Seçimin, üzerinde en ufak bir kuşku gölgesi bulunmadan yapılabilmesi için zamanlarını, emeklerini, paralarını harcayanların çabalarına sandık güvenliğinden resmen sorumlu olanların da saygı göstereceğinden emin olmak zorundayız. Böylesine bıçak sırtı giden, toplumdaki keskin bölünmeyi bu denli net gösteren, üstelik eşitsiz şartlarda yapılmış bir kampanyanın ardından atılacak her yanlış adım ülkede sert gerilimlere yol açma ihtimali içerir. Seçimlerin heyecan verici unsurlarından belki de en önemlisi 7 Haziran´da reddedilmiş olan HDP´nin meşruiyetinin bugün siyasi yelpazenin her tarafını temsil eden Millet İttifakı tarafından bir mesele olmaktan çıkarılmasıdır. Hapisteki Selahattin Demirtaş´a gösterilen destek de bunun göstergesi.
DÜNYAYA OLUMLU MESAJ
Kısaca söylemek gerekirse, daha derin ve mutlak bir iktidar tekelleşmesi tehdidi Türkiye´nin siyasi partilerini daha demokrat, daha hukuktan yana bir tavır almaya, tüm farklılıklarına rağmen belli ilkeler etrafında mutabık kalıp bunları koruma ve geliştirme sözü vermeye itmiştir. İktidarı OHAL´i kaldırma sözü vermeye kamuoyunun mutsuzluğunu yansıtan bu siyasi tavır zorlamıştır. Küçümsenecek bir kazanım değildir. Son olarak şunu söyleyebiliriz. Dürüstçe yapılmış ve sonuçlarıyla Türkiye´de harekete geçmiş siyasi bilinci ve enerjiyi yansıtan seçim sonuçları ülke açısından, toplum açısından müthiş bir yüz akı olacaktır. Uzun zamandan sonra Türkiye, kendi çabaları ve dinamikleriyle dünyaya önemli ve olumlu bir mesaj vermiş olacaktır. Bir bakıma Türkiye demokrasisi olgunluk sınavını vermektedir. Bunun engellenmemesi herkes açısından ve her bakımdan en hayırlı sonuç olacaktır.