Tarih: 05.04.2019 08:32

Demokrasi, Kamplaştırma ve Ötekileştirme (1 - 2)

Facebook Twitter Linked-in

Bir seçimin ardından üzerinde durulacak çok şey var. Bu bir seçim değil onun ötesinde tam anlamıyla bir bölünme ve parçalanmadır. Partileri ya da aynı anlayışı temsil edenlerin kendi konumlarını sağlamlaştırmak, korumak adına, kitleleri kemikleştirme yolunu tercih ettiler. Uzun bir süredir bu böyle. Ne yazık ki bunun ötesinde yeni durumlar söz konusu. Bu ayrıştırmanın en tehlikeli yanı millet bütünlüğünü bozan, milletimizi millet yapan temel değerlerin yok sayılması, çürütülmesi ve etkisiz kılınmasıdır yaşananlar.

İslâm milleti imgesi, gücü şu zamanda en çok zarar göreni. İslâm milletinin kimi kesimleri özellikle terör ile özdeş kılınması, özellikle Kürt seçmenin bu algıya mahkûm edilmesi asıl büyük kırılmalardan biri.

İttihat ve Terakki ruhu bu seçimde çok açık bir biçimde varlığını doruğa çıkarmış bulunuyor. Müslüman İslâm milletinin bir unsuru olan Kürtler üzerinde yürütülen antipropagandalar farklı sonuçlara neden olmuştur. Bir de buna jakoben, çatışmacı, baskıcı bakış İslâm milletinin unsurlarını birbirine hasım hâle getirmiştir. Öylesine tehlikeli bir algı oluşmuştur ki, ülkenin belli kesimlerinde belli kimseler, çevreler baskı ve korku ile sindirilmek istenmiştir. Bu, bir taktik olmuştur. 

Kimi yaklaşımlar ne yazık ki artık kabul görmüyor, inandırıcı da gelmiyor. Şu topraklar üzerinde kardeşlik vurgularının bir karşılığı yok. Bazı kardeşler üstündür, bazıları onlara tâbi olmak zorundadır gibi bir yaklaşım bulunuyor.

Aile bireyleri içinde kardeşleri birbirlerine karşı olan tutumları, yaramazlıkları, bağlılıkları aynı babanın çocuklarının yaşadığı psikoloji ile, bir ülke toplamındaki kardeşlik aynı anlama gelmiyor ne yazık ki.

Irk eksenli bakış ki bu, İttihat ve Terakki ideolojisidir, bu seçim sürecinde iyice kökleşmiş bulunmaktadır. Ulusçu yaklaşımın bir anlamda tam oturmayan ve karşılığı olamayan bir süreç. Üstün kardeş, söz sahibi kardeş ile üvey dahi olmayan kardeş yaklaşımı bulunuyor. Bir yanıyla İslâmî öz ve ruh taşıyan bir anlayışın mensuplarının bir tarafa zorlanması, blokesi ve hatta yok sayılması ciddî sonuçlara neden olmuştur.

 

-(2)

Seçimin ardından kimi kesimlerde öfke, kimilerinde aşırı bir heyecan yaşanıyor. Aşırılıklar her zaman için riskler içerir. Kim olursa olsun sonuçlarına nedenleriyle birlikte katlanmak zorundadır. Madem demokrasi ile yönetiliyoruz, sonuçlarını kabullenmek de bir erdem.

Sonuçların nedenleri ve niçinlerine gelince daha önce açık ara kazanılan seçimlerin böyle sonuçlanması üzerinde düşünülmeyi gerektirir.

Muhataplar ile alay etmek doğru bir yaklaşım değil. Bugün o tutuma bir cevap verilemez. Sözün altında kalmak denir buna. Bugün bunun bir karşılığı ve cevabı yok.

Kişi endeksli tutumların veya oluşların da bir sonu var. Kişilerin başarıları kendisiyle sınırlı. Eğer ekibin yanındakileri geleceğe hazırlamıyorlar ise kendisi ile birlikte o hareket de son bulur. Bu İttihatçı düşüncenin bir tarzı. Kendisinden başka çevresinde öne çıkanlar dışlanır ise kişi yalnız başına kalır. Onlar çevresi ve sevenleriyle küstürülmüş olur.

 Dünya saltanatının da bir sonu var. Bir yere kadar. En güçlü sultanlar, krallar ve hatta demokrasi sultanları bir yere kadar vardırlar. Bunlar iyi gözetilmeli.

FETÖ belâsından kurtulayım diye, konumun güçlendirmesi adına bir başka gruba, partiye bağlanmak yeni ve beklenmedik sonuçlara neden olur. Bugün derin gücün temsilcisi iki ulusalcının kuşatması altına girildi. Biri ırkçı ve hatta aşırı uç olan, sınırları keskin ve ödünsüz kesim. İktidarın görünmeyen koalisyon ortağı konumunda giderek yerleştiler ve güçlendiler. Kamu kurumlarında yerlerini aldılar. Sessiz ve derinden iktidara iliştiler. Bu, onları iktidarın güçlü ortağı hâline getirdi. Bu seçimlerdeki üslup, tutum ve yaklaşım iktidar partisinden çok onlara yaradı. Süleyman Soylu üslubu Anadolu´da ve hatta doğuda MHP´ye yaradı. Siyasal tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor MHP. Daha da ilginç olanı muhafazakâr diye bilinen seçmenin, endişe duymadan ve içselleştirerek MHP´ye kayması dikkat edilmesi gereken bir husus. Çünkü muhafazakâr AK PARTİ seçmeni MHP´yi kendine yakın buluyor oldu. Bu süreç de gene ırkçı bir parti olan MHP´ye yaradı. İleride eğer, kendi başlarına, ayrıca seçime girilecek olursa o zaman seçmen tereddüt etmeden söz konusu partiye yönelmiş ve tercih etmiş olacak. Oluşturulan nefret ile nefret ve öfkenin bir ucuna yönlendirilmiş oluyor. İlginç bir durum, dikkatimi çeken muhafazakâr olan AK PARTİ seçmeni, Şu sıralar ölüm yıldönümü olan Alpaslan Türkeş´i başbuğları olarak kabullenmeleri. Bu tercih ve yönelim dikkat çekici. Seçim sürecinde o kesime hoş görünmek adına bozkurt işaretiyle onların gönlünü hoş tutalım derken, onlar asla muhafazakâr partinin Rabia işaretine tevessül etmediler. Belediyelerini de elleriyle MHP´ye teslim ettiler ve büyük bir başarı kazandılar. Hem devletin hem de iktidar yanlısı medyadan iyi yararlandılar, miting bile yapmadılar, masrafsız ve kârlı kazandılar.

Zaman zaman üzerinde durduğumuz konu buydu. Hatta bir iki yazımda FETÖ´den kurtulduk şimdi ırkçı bir parti milletin başına bela oluyor diye belirtmiştik. Daha da ilginç bir durum da şudur ki seçimleri kazanan CHP içinde de aynı durum söz konusu. İYİ Parti´nin MHP´den ne farkı var? Seçimlerde başarısız olsalar da yerel iktidardan yeterince paylarını alacak demektir. Ankara´nın başına ülkücü kökenli biri geldi. Her yönüyle kazananlar onlar.

Jakoben tutum daha çok MHP´ye yaradı. Bu, zaten onların dili ve üslubuydu. Gerçekte de öyledirler. Kimi mafya örgütleriyle savrulan tehditler insanları ürküttü.

MHP başkanının bulunduğu ve girdiği her koalisyonda sonuçları değiştirmesi üzerinde durulmayı gerekli kılıyor. Şu hâliyle atılsa atılamıyor ama içselleştirilmesi de bir o kadar zor.

Bir diğeri de derin gücün temsilcisi ulusalcı Doğu Perinçek. İlginç bir biçimde dolaylı bir destek içindeydi. Övgüler nedensiz değildi. Bu tutumdan ötürü memnuniyet ve sempati duyuluyordu. FETÖ sonrası boşalan hukuk kısmı dolduruldu ve orada etkili olundu.

En önemli merkezlerini kaybeden ve kaptıran AK Parti başkalarını suçlayacağına kendi tutumunu ve nedenlerini sorgulamalılar. Milleti suçlamak işin en kolay ve sorumluluktan kaçmadır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —