HDP, Demirtaş’ın zaman zaman partisiyle zıtlık arz eden çıkışları konusunda kamuoyu önünde herhangi bir rahatsızlık dile getirmiyor. Demirtaş’ın HDP’den, HDP’nin de Demirtaş’tan ayrı düşünmediği belirtiliyor. Parti sözcüleri de, Demirtaş’ın hakkını ve hukukunu savunmaktan taviz vermiyor. Ancak, görebildiğim kadarıyla, Demirtaş’ın konuşma iştahı HDP’de bazı sıkıntılara yol açıyor. Bu sürecin, Demirtaş için yeni bir liderlik testi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Selahattin Demirtaş, 4 Kasım 2016 tarihinden beri cezaevinde. Yaklaşık altı yıldır özgürlüğünden mahrum. Ancak o, hapishaneyi bir inziva mekânına dönüştürmedi; siyasi mücadeleden bir an için olsun geri durmadı, mesela 2018’de cezaevinden cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu. Demirtaş içeri alındığı ilk günden itibaren çeşitli yollarla kamuoyuna ulaştı. Şarkı sözü yazdı, roman ve hikâyeler yayınladı, söyleşiler verdi, köşe yazıları döşedi. Hülasa dışarıya sesini duyurmak için, elindeki bütün enstrümanları kullandı.
Mamafih, son günlerde Demirtaş -eskisine nazaran- çok daha yoğun bir mesai sarf ediyor. Neredeyse her hafta, bazen de haftada iki kez, topluma sesleniyor. Gündemdeki meselelere ve siyasetin gidişatına dair görüşlerini paylaşıyor. Üç soru var, yanıt bekleyen: Bir, kime konuşuyor? İki, neden konuşuyor? Ve üç, HDP buna nasıl bakıyor?
1. Kime konuşuyor?
Demirtaş, kuşkusuz, öncelikle genel kamuoyuna konuşmakla birlikte, iktidar, muhalefet, Öcalan, Kandil ve HDP gibi bazı özel muhatapları da var. İktidara, özcesi “Artık seninle olmaz” diyor. İktidarın, seçim günü yaklaştıkça, oy dengesini kendi lehine çevirmek için birtakım adımlar atmasını bekliyor. Ve iktidarla mesafeyi açmaya matuf mesajlarıyla bir nevi ön alarak iktidarın Öcalan üzerinden gerçekleştireceği hamleleri boşa çıkarmayı veya etkisini asgariye indirmeyi amaçlıyor.
Elbette, burada diline ihtimam ediyor. Öcalan’ın rolünün altını çiziyor. Silahları ancak onun susturabileceğini belirtiyor. Konuşma olanağı bulsa muhtemelen Öcalan’ın da dillendireceği “Türkiyelilik, ortak vatan, demokratik cumhuriyet” gibi söylemleri önceden sahipleniyor. Böylece iktidarın -Cumhurbaşkanı’nın ağzından dışa vurulan- İmralı ile Edirne’yi karşı karşıya getirme ve birini diğerine vurdurarak kendine alan açma politikasına karşı da tedbirini alıyor.
Muhalefetle birlikte yürümeye vurgu yapıyor. AK Parti-MHP ortaklığıyla herhangi bir birlikteliğin mümkün olmadığı, muhalefet ile birliktelik için bütün kanalların kullanılması, PKK’nin Türkiye’ye karşı silahlarını susturması ve ortak vatan temaları üzerinden bir siyasi hat döşüyor. Siyaseti ve birliği öne çıkaran söylemiyle, meşru bir siyasi parti olarak HDP ile siyasi ilişki kurma bağlamında muhalefetin elini güçlendiriyor. Çünkü taşlarını dikkatle döşediği bu siyasi hat üzerinde muhalefet ile HDP’nin olası bir işbirliği gerçekleşirse, bunun kendi liderliğini konsolide eden bir işlev göreceğini düşünüyor.
Kandil’e, biraz kısık sesle de olsa, silahları terk etmesi çağrısı yapıyor. Birlik-beraberlik diliyle, Türkiye kamuoyunun kaygılarının yatıştırılması gereğine dikkat çekiyor. “Türkiye açılımı” ve “mağduriyet dilinden kurtulma mecburiyeti”ifadeleriyle, partisine ve tabanına kendilerinin de büyük sorumluluklarının olduğunu hatırlatıyor, vs.
Ezcümle, Demirtaş açıklamalarıyla birçok aktörü birden hedef alıyor ve onların da kendisini konuşmasını arzuluyor.
2. Neden konuşuyor?
Başlıca üç nedenden söz edilebilir:
a. Mesajlarının sıklaşması, yaklaşan seçimlerle irtibatlı görünüyor. Zira HDP seçimlerde kilit parti ve HDP’nin nasıl hareket edeceğini merak eden herkesin aklının bir köşesinde de Demirtaş var. Onun tavrının partinin kararı üzerinde etkili olacağı düşünülüyor. Demirtaş da bunun farkında; söyleşileri ve yazılarıyla HDP’nin izlemesi gereken yol hakkındaki önerilerini sunuyor; böylelikle hem kamuoyunun talebini karşılıyor ve hem de HDP’ye – niyetinin bu olmadığını söylese de- bu süreçte takip etmesi gereken bir rota çizmiş oluyor.
b. Demirtaş bir yandan, elde ettiği siyasi birikime sahip çıkıyor. 2014’te cumhurbaşkanlığına aday oldu ve % 10 oy aldı. O güne kadar yanına yaklaşamadığı bu oranla cesaretlenen HDP, bir yıl sonraki seçimlere parti kimliğiyle girdi ve % 13.2 oya ulaştı. Bir büyük zafere işaret eden bu sonuç, Demirtaş’ın popülaritesini artırdı. Her ne kadar 7 Haziran’dan sonra yaşananlar onun yükselişini sekteye uğratsa da, Kürt siyasetindeki rakipsiz konumunu sürdürdü.
HDP’li seçmenler arasında en büyük teveccühün kendisine gösterildiğini biliyor Demirtaş ve bu konumunu muhafaza etmeyi arzuluyor. Giderek artan mesajlarıyla kendi farklılığını ve ileri görüşlülüğünü ortaya koymayı, seçmenler ve bilhassa gençler nezdindeki desteğini tahkim etmeyi amaçlıyor. Ve aynı zamanda, her hali ve tavrıyla, partinin asıl liderinin kendisi olduğunu hatırlatıyor.
Vakti zamanında Demirel, kapatılan Adalet Partisi’nin devamı olduğunu iddia edenlere karşı “Tapulu arsama gecekondu yaptırmam” demişti. Demirtaş’ınki de biraz gecekondu konulmasını önleme çabası!
c. Seçimler kadar seçimler sonrasına da hazırlanıyor. Muhalefetin seçimleri kazanmasının, kendisine ve partisine yeni bir sıçrama fırsatı doğurmasını bekliyor. Siyasi konumunu bu yeniden doğuşa göre ayarlıyor. 2015’teki zaferin hazmedilememesinden ve içine girilen yanlış hesaplardan dersler çıkarmış olmalı ki, hâlihazırda daha gerçekçi bir siyasi temele işaret ediyor ve işbirliğine açık olduğunu beyan ediyor.
3. HDP, Demirtaş’ın açıklamalarına nasıl bakıyor?
Kamuoyu önünde herhangi bir rahatsızlık dile getirilmiyor. Demirtaş’ın HDP’den, HDP’nin de Demirtaş’tan ayrı düşünmediği belirtiliyor. Parti sözcüleri de, Demirtaş’ın hakkını ve hukukunu savunmaktan taviz vermiyor. Ancak, görebildiğim kadarıyla, Demirtaş’ın konuşma iştahı HDP’de iki sıkıntıya yol açıyor.
a. Demirtaş’ın HDP’nin önüne geçtiği düşünülüyor. HDP, isimlerin partiyi aşmasına ve partinin bir isimle özdeşleşmesine yabancı bir geleneğin üzerine oturuyor. Tabir-i caizse iş başına gelenlerden siyasi bir “liderlik” değil, salt bürokratik bir “genel başkanlık” yapması isteniyor. Demirtaş bu bağlamda HDP’yi zorluyor, liderliğe oynuyor ve bu da tabanda belli bir karşılık buluyor. HDP’den bahsedildiğinde giderek sadece Demirtaş isminin akla gelmesi, parti içinde bazı kaşları çatıyor.
b. Demirtaş’ın HDP’nin manevra kabiliyetini azaltmasından hoşnutsuzluk duyuluyor. Açıklamalarıyla bir güzergâh tayin etmesinin HDP’nin siyasi müzakere yapma gücünü zayıflattığı söyleniyor. Kongrede parti yönetimi, muhalefet ile seçimde ortak adayın belirlenmesine dair net şartlar (açık müzakere ve doğrudan diyalog) ileri sürmüşken, Demirtaş’ın -kongreden bir gün sonra- muhalefetle işbirliği konusunda HDP’den farklılaşan bir siyaseti savunan bir yazı yayınlaması, bu duruma bir örnek olarak gösteriliyor. Dikkatlerin HDP’nin parti kararından ziyade Demirtaş’ın sözlerine kaymasının, toplamda HDP’yi zaafa uğratmasından endişe ediliyor.
Eğer Demirtaş bu tonda açıklama yapma ısrarını sürdürürse, şimdilik yüzeye vurmayan tepkilerin zamanla artması beklenebilir. Onun bu ısrarını devam ettirip ettirmeyeceği ve tepkileri yatıştırıp yatıştıramayacağı zaman içinde belli olur. Fakat herhalde tüm bu sürecin, Demirtaş için yeni bir liderlik testi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kaynak: Farklı Bakış