nsanı boşluklar sürüklüyor. Kapılmalara neden oluyor. Düşünce ve inanış boşlukları, eksiklikleri. Sıkı donanımlı olununca daha güçlü olunuyor. Bu, manevi beslenmeyle ilgilidir. Manevilik insanı güçlendirir, geleceğini oluşturur.
İnsan, salt bu günlük, bu dünyalık değil. Ne olacağımız edeceğimiz belli olmuyor. Çünkü önümüze bize sunulmuş olan bir yol var. Bir yol üzereyiz. Bu gidilmesi gereken.
Zamanın karmaşasında zihin dünyalarının karmaşıklığı doğal ve olağan. Çünkü öyle bir durum söz konusu. Yaşanan hayat tam anlamıyla karmaşa. Karmaşadan beslenilince duru olmaktan öte bulanık bir şey söz konusu.
Hayat suları bulanmayıversin. İnsan bedenine giren yabancılıklar yapının dengesini bozar, özünden uzaklaştırır. Ruh da böyle. Ruh kendi doğasındaki ilerleyişte sağlıklıdır.
Günümüz Müslümanları ciddî anlamda bir zihni kırılma içinde. Başlangıç ile yol süreçleri birbirinden çok farklı. Baştan beri ideal olanın ve hedeftekinin çok uzağında.
İnsanın kendisiyle sınanması ve bunun oluşumu tam anlamıyla bir sınav. Hayat bir sınav. Sürekli olarak sorular ve sorunları katmanında yer bulmanın zorluklarını yaşayarak.
Sınanmalar çok yönlü. İnsanların geleceğini düşünürken bazı durumları göz ardı ediyor. İnsanın daraldığı şu dünyada rızk telâşı bir yana lüks ve konfor telâşı ağır basıyor. Mütevazi bir hayat yaşama düşüncesinin çok ötesinde. Sınırsızlık insanı sınırların ötesine itiyor ya da sürüklüyor. Sürüklenişe manevi direnme gücü yok.
Siyasal sloganlarla oluşturulan duygular saman alevi gibi. Duyguları köpürtür bir süre sonra yiter. Kitleler de ancak böyle denetlenebilir olundu. Gündelik yaşama. Düşünce yoğunluğundan uzak tutma. Sağlıklı düşünmeye fırsat vermeme.
Son dönemlerde yoğunlaşan milliyetçilik dalgasının temelinde de bu var. İnsanın daraltılan dünyasıdır milliyetçilik. Bir ırka, bir kavme, bir kabileye odaklı bir bakış. İnsanı bir bütün olmaktan çıkaran, din ve medeniyeti devre dışı bırakan bir bakış. Bu insanların zaman içinde farklı alanlara kaydırılmaları çok daha kolay ve hızlı oluyor. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınılıyor.
Dünyayı kuşatan güçler ve merkezler var. Her yönüyle. Medyası, reklâmı, teknolojisi, bilişimiyle. Onlara karşı şeyleri üretemeyenler teslim olmak durumundadırlar. Zihin dünyalarımız kontrol altında. Bizler belli merkezlerde denetleniyoruz. Bunu bozacak gücü kendinde bulamayanlar sürüklenirler.
Bundandır ki on yıllardır büyük emeklerle, oluşmuş bir gençlik, bir düşünce yapısı temelinden sarsıldı. Dünyalıkları koruma veya dahasını elde etme yarışı daha baskın. Zihinler, emek ve çabalar buna dönük.
Lüksün sınırları veya insanların açlık tokluk sınırları üsttekiler için çok da önemli değildir. Birinin midesine ekmek giriyorsa onun için yeterli. Yeterli ama bu,alttaki için, kendisi için değil. Yukarıdan bakanlar için üst sınır yoktur.
Bir Müslüman’ın dünyası bu değil, olmamalı. Biz lüks ve tüketim ile sınanıyor ve buna kapılmış isek vay halimize. Bugün için lüks denizinde yüzenler yarın bu denizleri ve suları bulamayınca kendilerini nereye ait görecekler. O has Müslümanlıklarının geçmişine mi? Bu, çok zor. Çünkü çürüyen zihin dünyası artık toparlamak oldukça güç. Ruh dünyasının güzelliklerin kirlilikler doldurmuşsa ondan arınmak öyle kolay olmasa gerek.
İnsan değişimle birlikte dönüşmeyegörsün. O, hayatının doğasının ipinin ucunu çoktan kaçırmıştır. Pişmanlıklar, yerinmeler hiçbir yarar sağlamayacak.
İnsanın doğrusu yönü ve istikametidir. Gideceği hedefe varma çabasıdır. Doğru ve iyi olana, hak ve adil olana. Şeytani ve dünyevi olmayana.
Hayatın yeniden başlanabilecek bir adımı her zaman vardır. İnsan için tövbe ve istiğfar kapısı her zaman açık. Açık ama bir daha sonu gelmeyen yanlışlara düşmeme koşuluyla.