Davutoğlu’nun açıklamaları

Ahmet Taşgetiren "“Babacan’ın konuşmaları” diye bir gündem bulunduğu da açık, ancak ben bugün daha “özellikli” niteliği sebebiyle “Davutoğlu’nun açıklamaları”nı değerlendirmek istiyorum. "

Davutoğlu’nun açıklamaları

Türkiye siyasetinin şu anda “Davutoğlu’nun açıklamaları” diye bir gündemi bulunduğu söylenebilir.

“Babacan’ın konuşmaları” diye bir gündem bulunduğu da açık, ancak ben bugün daha “özellikli” niteliği sebebiyle “Davutoğlu’nun açıklamaları”nı değerlendirmek istiyorum.

Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu sınırlı medya ortamlarında konuşuyor, konuşmaları iktidar cenahında hiçbir yankı bulmuyor, “Ana akım” medya denen, iktidarın geniş biçimde kontrol ettiği medya hemen hiçbir konuşmasını vermiyor, buna rağmen “Davutoğlu’nun açıklamaları” diye bir gündemin oluşmasına mani olunamıyor. 

“Sınırlı” medyada “sınırlı” veriliyor olmasına rağmen “gündem” olmasından bahsetmemiz, açıklamaların toplum içinde dolaşıma girmesi ile ilgili. 

Mesela Davutoğlu’nun açıklamalarının iktidar muhitlerinde konuşulmadığını düşünmek mümkün mü? 

Konuşuluyordur, belki, “Bunlar doğru mu?” diye konuşuluyordur. “İçerdeki sırların dışa verilmesi etik mi? Kol kırılır yen içinde kalır değil miydi?” diye konuşuluyordur. “Acaba mı?” diye konuşuluyordur. “İhanet” diyen de vardır hiç şüphesiz. Dudak büken de vardır. “Bunlar konuşur konuşur Reis bir çıkar hepsini siler süpürür” diyen de vardır. 

Davutoğlu’nun açıklamalarının çok çok geniş bir alana taşınmaması bugünün şartlarında mümkün değildir. 

Yukarda bu açıklamaların “Özellikli” olduğunun altını çizdim. 

Davutoğlu “içerden” bilgi veriyor. Ak Parti hükümetleri içinde en tepelere danışmanlıkla başladı, Dışişleri Bakanlığı yaptı, Başbakanlığa kadar ulaştı, kadronun tüm kodlarını bilir, kültür muhitini en ince ayrıntılarına kadar tanır, kendi hayatı da müstekıymdir.

Oralardan konuşuyor Davutoğlu. Burada en dikkate alınacak husus, “Acaba ülkeyi zor durumda bırakacak sır veriyor mu?” meselesidir. Hani, hiçbir “Etik” ya da “Ahlâki” sınır tanımazsınız, rakibinizi yok etmek için her şeyi devreye sokarsınız. 

Orada hassas bir nokta vardır, evet. 

Ama şu veya bu şeyi açıklamanın “Etik – Ahlaki” hassasiyet sınırını ya da “Ülke çıkarı” duyarlılığını aşıp aşmadığına karar vermek de görecelidir. 

Ben şahsen Davutoğlu’nun o noktada da hassasiyet gösterecek bir devlet terbiyesine sahip olduğunu düşünürüm.

Bunları yazdıktan sonra şimdi “Davutoğlu’nun açıklamaları”nın neden gündem olduğu konusuna gelebiliriz. 

Soyu sopu biliniyor. O yüzen danışman almışsınız, o yüzden dışişleri bakanı yapmışsınız, o yüzden parti başkanı yapmışsınız, o yüzden başbakan yapmışsınız. Sonra tasfiye etmişsiniz ve kişi şunu söylüyor: 

“Bütün ihaleleri kontrol altına alacak düzenlemeler yapacaktık. Çünkü ihalelerde neler döndüğünü gördüm. Fakat sonrasında bir parti içi darbeye maruz kaldım.” 

İşte şu söz: “İhalelerde neler döndüğünü gördüm.” 

Mesela bu sözün birbirimize karşı korumamız – kollamamız gereken “Etik – Ahlâki” duyarlılığı ıskalayan bir yanı var mı? Böyle bir şey olmuşsa bu saklanacak bir “Sır” muamelesi mi görmeli? 

Mesela bir kişinin bir gün ihale veren kurumda ertesi gün ihaleyi alan kurumda yetkili yerlerde bulunmasını gündeme taşıması Davutoğlu’nu “Sırları faş etme” suçlamasına hedef kılmalı mı? 

“Bu iktidar birçok meselemizi çözdü, bunları yıpratmak davamıza zaaf getirir” yaklaşımını burada devreye sokmak, yolsuzluğu, ahlaksızlığı “dava örtüsü”nün altına almak, dolayısıyla davaya ihanet etmek değil midir? 

Herkesin bir biçimde büyülendiği bir ortamda en büyük suçu “Kral çıplak” diyen çocuk mu işlemiş oluyor?  

“Davutoğlu’nun açıklamaları” bir de “Dün neredeydin, neden oralarda iken açıklamadın?” diye sorgulanıyor. Bu sorgulama bir “içerden” yapılıyor bir “Dışardan.” İçerden yapanlar “Size bakanlık, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı verdiler sustunuz, elinizden alınınca feveran ediyorsunuz” cümlelerini ekliyorlar. Bu yaklaşım “Davutoğlu’nun açıklamaları”nın doğruluğu - yanlışlığı ile ilgili bir kanaati ortaya koymuyor; bir savunma, bir içi rahatlatma çabası bu. “Doğru olsa bile görmeyin” söylemi. Bunu söyleyenler hâlâ yetkili konumlarda bulunuyor ve çarpıklıklara tanık oluyorlarsa bir “Vicdan susturma” ameliyesi. “Bizimkiler duyarlılığı” ile ilgili ise derim ki nerede – hangi makamda bulunurlarsa bulunsunlar insanları yanlışlardan korumak da onlara iyiliktir, ülkeye iyiliktir, değerlere iyiliktir. 

“Dışardan” “Neden vaktiyle konuşmadın?” diyenler ise Türkiye siyasetinin kodlarını hiç bilmiyormuş gibi kuru kuruya muhalefet cephesinde rol alıyorlar. Bir örgüt ya da parti içinde göz önündeki gerçeği bile söylemenin bin kademelik bir iç muhasebeyi gerektirdiğini bilenler, o yapıdan ayrıldıktan sonra bile konuşmanın iç dünyada dokuz boğumluk bir süreçten geçerek dünyaya yansıdığını da bilirler. 

Davutoğlu sıra dışı bir iş yapıyor. Açıklamalar yaparken sözün nerede nasıl karşılanacağını dikkate aldığı kanaatindeyim. Hem sisteme yönelik hem icraat problemlerine yönelik paylaşımları hayati nitelikte. Ben en açık gerçekliği bile kamuoyu ile paylaşırken, insanları onları almaya, anlamaya ve özümsemeye hazırlamanın da önemli olduğunu belirtmek isterim. 

Siyaset psikolojisi, aynı zamanda bir iletişim bilimidir, bunu en iyi bilenlerdendir. Kalpleri açma, iç dirençleri kırma çabasını da işin öncüleri hesaplamak durumundadır.