Epeydir görüşmediğimiz dostlarla bir araya gelip iki lafın belini kıralım diye Anadolu yollarına düştüm.
O şehir bu şehir fark etmedi; sohbetler hep Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan liderliğindeki yeni parti teşebbüslerinin etrafında döndü.
Bulunduğum ortamlarda bu teşebbüslere umutla bakanlar çoğunluktaydı.
Bunların istisnasız hepsinin içinde bir ukde var ama: ‘İkisi niye ayrı?’
***
Davutoğlu, youtube’daki Bidebunuizle programında bu ayrılığın sebebi sorulduğunda “Ben de bilmiyorum ve anlam veremiyorum” demişti.
Çok sevdiği, saydığı, takdir ettiği Babacan ve arkadaşlarıyla beraber olmak için aylarca çabalamış, fakat beyhude.
Liderlik konusunda bir anlaşmazlık mı vardı?
Ciddi siyasi görüş farklılıkları mı ortaya çıkmıştı?
Ne biri ne öteki diyor Davutoğlu: “Aramızdaki ayrılık, genel başkanlık ya da aradaki görüş ayrılığı sebebiyle de değildir.”
***
Kulislere vakıf olanların zaten bildiği gibi; beraberlik, Babacan’ın etrafındaki bazı kimselerin Davutoğlu’na rezervi yüzünden gerçekleşemedi ve gerçekleşemiyor.
Bu rezervin sebebini kamuoyuna nasıl anlatacakları merak konusu.
Babacan’ın Karar’a verdiği mülakattaki açıklama, aslında açıklama filan değil.
Davutoğlu ile dost olduklarını vurguladıktan sonra "Ancak siyasetteki önceliklerimiz, izlediğimiz yöntem ve üslup oldukça farklı” dedi Babacan.
Halbuki yeni bir harekete niye gerek duyduklarını izah ederken zikrettiği siyasi öncelikler (özgürlük, adalet, akılcı ekonomi yönetimi vs, vs, vs), Davutoğlu’nun “manifesto”sundakilerle yüzde yüz örtüşüyor.
“Yöntem”den istişare prensibine riayeti anlayacaksak, o da iki hareketin müştereği.
Ve Babacan tüm toplum kesimlerini kucaklayacak çoğulcu bir hareketten söz ettiğine göre, o harekette üslup farklılıklarına tahammülsüzlük düşünülemez.
Aynı tornadan çıkmış kimselerden müteşekkil bir kadroyla çoğulculuk mu olur?
***
Neyse işte…
İkisinin yolları şimdilik ayrı ve belki bunda da bir hayır vardır.
Bidebunuizle’deki mülakatta “Ben beraber olabilmek için elimden geleni yaptım. Şu anda da bu bir süreçtir. Önümüzdeki dönem neyi gösterir bilemem” diyen Davutoğlu ve arkadaşları, beraberliğe hâlâ şans tanımakla beraber, mevcut durumun gereğini yapıyor, kendi yollarını çiziyorlar.
Ciddi bir kamuoyu araştırma şirketi tarafından son üç ayda yapılan ve müşteriye mahsus olduğu için sonuçları kamuoyuna açıklanmayan iki ayrı ankette “Davutoğlu’nun kuracağı partiye oy vermeyi düşünür müsünüz?” sorusuna olumlu cevap verenlerin ortalaması yüzde 8'in üzerinde imiş; öyleyse bu yol bereketli bir yol olacağa benziyor.
Daha ortada parti yokken yüzde 8-9…
İşittiğimize göre söz konusu anketlerde “Babacan’ın kuracağı partiye” destek de bu bakımdan hiç azımsanacak gibi değil; yüzde 6-7 civarında.
Ve dünya dönmeye devam ediyor.
***
Siyasette alternatifsizlik çürüme getirir.
Muhafazakâr taban, bidayetteki ilkelerinden uzaklaşan AK Parti’ye mahkûm edilemez.
Türkiye de AK Parti – CHP diyalektiğine mahkûm edilemez.
Bir taraftan Davutoğlu ve arkadaşlarının yeni partisi, öbür taraftan Babacan ve arkadaşlarının yeni partisi, siyasete yeni bir soluk getirerek bizi bu kısırlıktan kurtarmaya aday.
Beraber olsalar belki solukları daha kuvvetli olur, ama belki de ayrı olunca daha geniş bir potansiyele hitap edecekler; dediğimiz gibi, hayırlısı…
Her halükârda hoş gelip sefa getiriyorlar.
AK Parti’de ısrar edenlerimiz de konuya böyle yaklaşmalı, ‘Umulur ki bu yeni partilerin tazyikiyle AK Parti kendine çekidüzen verir. Olmadı mı? Bari iktidar değişikliği kaçınılmaz hale geldiğinde bizim içimizden çıkmış alternatif adayları bulunsun’ demeli.