Günümüzde siyaseti ?dava´ olarak görenler var, onları kesinlikle yadırgamıyorum; fakat yıllarını siyasi gelişmeleri gözleyerek geçirmiş biri olarak bu tür bir yaklaşımın doğru olmadığını da biliyorum.
Partilere bir ?dava´ adına destek verenler her dönemde vardır, ancak siyasi hayatın içerisinde yer alan kişi ve kadrolar çok daha esnek davranırlar ve ağızlarından ?dava´ benzeri sözcükleri eksik etmeseler bile, aldıkları kararlar dünyadaki ve ülkelerindeki güncel durumun gereklerine uygun olur.
Çok partili ortamda yaşadığımız son 70 yılda, tek başına veya koalisyon halinde iktidar olmuş -sağ-sol fark etmez- siyasi partileri gözünüzün önüne getirin, bu tespitimin doğru olduğunu anlayacaksınız. Yalnızca AK Parti´nin 18 yıllık iktidarı bile ?dava´ sözcüğüyle fena halde çelişen aynı konuya farklı politik yaklaşımlarla doludur.
?Dava´ sözcüğü siyasette çelişkili davranışları kitlelere açıklama mazereti olarak işe yarar.
İddialarla uygulamalar çeliştiğinde, ?Ne yapalım, dava için o gün böyle davranmak gerekiyordu? mazereti olarak?
Eğer gerçekten ?dava´ sözcüğüyle o sözcüğün içerdiği anlam kast ediliyor olsaydı, siyasi hayat içerisinde yer alanlar, yola birlikte çıktıkları ve varlıklarından dönemsel olarak yararlandıkları arkadaşlarından bizde rastlandığı kadar kolay vazgeçerler miydi?
[Tek parti (1923-1950) dönemi ile askeri darbeler sonrasında geçirilen yıllara daha fazla yakışıyor ?dava´ sözcüğünün anlam kapsamı. Sonuçta, Cumhuriyet´in çok partili hayata geçme öncesi yıllarında yönetimde bulunanlarla darbeci askerlerin önceden belirlenmiş birer ajandaları vardı.]
Ne oluyorsa siyasi hayatta, sadece bizde değil dünyanın bütün ülkelerinde, bu alanın kendi kuralları içerisinde meydana geliyor. O kurallar arasında da ?dava´ sözcüğünün akla düşürdüğü anlama yakın bir kural bulunmuyor. Siyaset iktidara gelmek için yapılıyor, bunu sağlamanın yolu neyse siyasetçiler ona uygun davranıyor; iktidara geldiklerinde de bulundukları yerde mümkün olduğu kadar kalabilmeyi hedef olarak seçip o hedefi gerçekleştirmeye yarayacak tavırlar belirliyorlar.
Bizdeki ile bazı demokratik ülkelerdeki siyaset arasında en önemli fark, o ülkelerdeki siyasilerin gelmeleri kadar gitmelerinin de sorunsuz olmasıdır. Partisi kendisini öne çıkarıp bir göreve getirdiği gibi, başarısızlığı iyice belirip partisi -veya halk- tarafından gitmesi istendiğinde başbakan -veya bakan, parti başkanı- ceketini alıp koltuğunu terk etmekte hiç zorlanmıyor o ülkelerde.
İngiltere´de defalarca yaşandı bu durum son yıllarda. Almanya´da başarılı başbakan Angela Merkel de makamından kendi isteğiyle ayrılmak için gün sayıyor.
Siyaset oralarda hizmet yarışı olarak görülüyor.
Umarım bizde de öyle görülmeye başlanır.
Bu konuda umutlanmamı sağlayan gelişme, bazılarınıza ters geleceğini biliyorum, yeni oluşum arayışlarıdır.
Geçmişte önemli siyasi görevler üstlenmiş ve başarılı bulunmuş insanlar, pekala emekliliğin keyfini çıkarabilecekleri yerde, ülkenin içinden geçtiği şartların dayatmasıyla zor bir işe kalkışma kararı verebildi.
Hem de tek bir oluşum değil, iki ayrı oluşum söz konusu bugün.
?Dava´ sözcüğünün vaktiyle birlikte oldukları partinin öndegelenleri tarafından aleyhlerine kullanılabileceğini bile bile bu zorluğa talip olabildi bu insanlar.
Yalnızca görevde bulundukları geçmişte sergiledikleri başarılarının izlerini üzerlerinde taşımıyorlar, aynı zamanda görevdeyken yaşanmış yanlışlıklardan dersler çıkarmalarını sağlamış bir deneyimi de siyasi hayata aktarma niyetiyle yola çıkıyorlar.
Önemsememin bir sebebi de bu.
Halk kendilerine teveccüh ederse ne ala, bunu sağlayamazlarsa kenara çekilmeyi de göze alarak?
Belki bu gelişme ülkemiz siyaseti açısından yeni bir döneme yelken açma fırsatı olur.