‘Darbe heveslisi’ Avcıoğlu modası

Doğan Avcıoğlu’nun da etkilendiği asker süngüsü gölgesinde ‘devlet kapitalizmi’ yani yerli ve milli ‘Baas rejimi’ düşü. Marks’ın genelde doğu toplumları, özelde Osmanlı/Türk toplumu hakkında yazdıklarından ilham alınmıştır.

‘Darbe heveslisi’ Avcıoğlu modası

karar.com’dan Ömer Faruk yazdı;

27 Mayıs bir kapı açmıştır Türkiye’de. Haykırmak değilse de konuşmak serbesttir. Dev puntolu sol dergiler: Yön, Ant, Devrim... Artık basılabilen Nazım Hikmet, Marks, Engels, Lenin, Stalin kitapları… Terziler “bütün mümkünlerin kıyısında” duran Türkiye’ye yeni bir kıyafet biçmek/uydurmak derdindedir. Batı’dan getirtilen yeni smokinin adı: Sosyalizm! Herkes ‘meşrebince’ Türkiye’nin özgün koşullarından (düzeninden) yola çıkarak yine ve hep ‘Türkiye’ye özgü bir sosyalizmin’ imkanlarını aramaktadır.

Osmanlı/Türk toplumu ve tarihi üzerine peş peşe kitaplar: Fethi Naci’den ‘Az Gelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm’ (1965), İdris Küçükömer’den ‘Düzenin Yabancılaşması’ (1968), Sedat Özkol’dan ‘Geri Bıraktırılmış Türkiye’ (1969), Stefanos Yerasimos’dan ‘Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye’ (1970), İsmail Cem’den ‘Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi’ (1970)... Hepsinde ‘ana tema’ geri kalmışlık, azgelişmişlik, Türk toplumunun ‘düzeninin’ ne olduğu ve nasıl değiştirilebileceği: Doğan Avcıoğlu ‘Türkiye’nin Düzeni’ (1968) adlı o çok meşhur kitabını “Türkiye’nin geri kalmış ülkeler arasına düşüşünün tarihi” olarak takdim eder. Türkiye’de ve Avrupa’da, ‘doğulu toplumların’ batı toplumundan ‘farklı bir gelişme yolu izlediği düşüncesi’ gittikçe kuvvet kazanırken, bu tartışmayla sol tam ortadan “yarılmıştır!” Kabaca iki aks çatışır: TİP’i popülist ve naif bulan, ‘Milli Demokratik Devrim’ teorisini savunan Sol-Kemalist darbeciler ve ‘Asya Tipi Üretim Tarzı’ taraftarı Sosyalist devrimciler. Geçmiş zaman: Asaf Savaş Hoca ile üniversitede, kitap dolu odasında sohbet ediyoruz. Aslında sorun, onun çok yerinde ifadesiyle “askerin siyasetteki yerinin saptanması” sorunudur.

 

 

Avcıoğlu’nun da aralarında bulunduğu MDD’cilere göre genç subaylar/ordu yani ‘zinde kuvvetler’ 27 Mayıs benzeri ilerici bir müdahaleyle ‘yarım kalan milli demokratik devrimi’ tamamlamalı, komprador burjuvaziden, toprak ağalarından, tefeciden, eşraftan oluşan sözüm ona ‘gerici güçleri’ temizleyerek ‘sosyalist devrime giden yolu’ açmalıdır. Asker süngüsü gölgesinde ‘devlet kapitalizmi’ yani yerli ve milli ‘Baas rejimi’ düşü. Marks’ın genelde doğu toplumları, özelde Osmanlı/Türk toplumu hakkında yazdıklarından ilham alarak Osmanlı tarihine ‘Marksist yöntemlerle’ yaklaşan ATÜT’çü düşünürlere göreyse ‘artık değere el koyan’ Osmanlı/Türk devlet geleneği yani ‘egemen sivil-asker bürokratlar’ Türkiye’de demokrasinin, sivil toplumun ve sosyalizmin önündeki en büyük engeldi. Öncelikle ‘bu yapı’ tasfiye edilmeli, sosyalizme demokratik yollardan, hem parlamentoda hem sokakta güçlenen ‘emekçi kitlelerle birlikte’ varılmalıydı.

Derken 12 Mart! İşçi sınıfı değil, ‘ordu gelir’ ve ardına kadar açılmış olan kapı yarıya kadar kapatılır. Konuşmak yasak değilse bile fısıldamak serbesttir artık. Türkiye’nin yarı sömürge/feodal bir ülke olduğunu düşünen, sosyalizmin ancak ‘ilerici bir askeri darbeyle’ kurulabileceğine inanan Avcıoğlu gibi asker-bürokrat destekçisi ‘kapıkulu aydınlarının’ devrim stratejilerine aykırı düşen ATÜT zamanla parıltısını kaybeder ve unutulur. Solun tarihinde arkeolojik/nostaljik bir hatıra bugün. Fakat ‘asker palaskasına’ tutunarak devrim hayalleri kuranlar da kaybetmiştir. Destekçisi olduğu ‘sol cunta’ 9 Mart gecesi darbe yapamayınca ‘Başbakanlık umudu’ suya düşen Avcıoğlu da köşesine çekilir, kendini tarih araştırmalarına verir. Yenilen ‘darbeci ideoloğun’ kaleme aldığı, zamanında birçok subayın çekmecesinde tuttuğu, uzun süredir baskısı yapılmayan ‘Türkiye’nin Düzeni’ kitabı ‘yarım asır sonra’ yeniden moda (Tekin Yayınevi). ‘Arap Baasçılığı’ paldır küldür çökerken, ‘birileri’ Türk Baası’nın fikir babası Doğan Avcıoğlu’nu ‘diriltmeye’ çalışıyor anlaşılan; müflis tüccar ‘eski defterleri’ karıştırırmış. Maksat irtifa kaybeden Kemalizm’e ‘yeni bir soluk’ vermek mi, “zinde kuvvetleri” tekrar oyuna davet etmek mi, yoksa ‘gelgeç entelektüel bir heves’ mi bunu zaman gösterecek. Ama sivil aydınların desteğiyle yapılacak ‘darbenin’ Türkiye’de ‘sosyalist devrimin’ yolunu açmasını uman, ‘demokrasiye inanmayan’ darbe heveslisi bir aydının bugünün Türkiye’sine, Türkiye’nin demokratikleşmesine dair ne sözü olabilir? Ne teklif edebilir bize?

Bugün Türkiye bir ‘hukuk devleti olacaksa’ Avcıoğlu gibi ‘darbeci düşünürler’ değil, Türkiye’nin düzenini çok daha doğru açıkladığını düşündüğüm, ‘niçin bir türlü demokratikleşemediğimize esaslı bir cevap’ kabul edilebilecek ATÜT moda olmalı, tartışılmalı asıl.

 

Kaynak: karar.com