Danıştay 13. Dairesi, Kanal İstanbul kapsamındaki bir ihaleyi iptal etti. Kanal İstanbul projesini değil, projenin unsurlarından biri olan Halkalı-Ispartakule arasında yapılacak demiryolu ihalesini iptal eden karar hukuki bakımdan son derece önemlidir.
Hatta bir dönüm noktasıdır. Zira iktidarın bundan sonra yapacağı ihalelerde tercih ettiği şirkete değil, hukuka uygun ihaleyi kazanan şirkete ihale vermesi gerekecek…
Danıştay’ın bu kararı ihalelerde yolsuzluk ve keyfilik kapısını kapatma bakımından fevkalade önemlidir.
İLANSIZ PAZARLIK USULÜ
Söz konusu demiryolu ihalesi “pazarlık usulü” ile verilmişti. Ecevit hükümeti zamanında Kemal derviş reformları sırasında çıkarılan İhale Kanunu’na göre, aslolan “açık ihale” usulüdür; ilan edersin, yeterliği olan herkes ihaleye katılır, şeffaflık ve rekabet sağlanır.
Doğal afet, salgın hastalık gibi “ivedi haller”de ise “istisna” olarak, ilan yapılmadan üç firma çağırılarak pazarlıkla birine ihale verilebilirdi.
2008 yılında iktidarın yaptığı değişiklikle, “istisna” genişletildi: Elli milyar liraya kadar olan bütün ihalelerde ilan vermeden pazarlık usulü imkanı getirildi. Elli milyar rakamı sonra tebliğlerle artırıldı.
Bu durumda “pazarlık usulü” deyip ilana çıkmadan, üç şirketi çağırıp birine ihale vermek çok kolaydı…
2003’ten sonra İhale kanunda böyle 200’e yakın ‘kolaylaştırıcı’ değişiklik yapıldı…
Belirli şirketlere, hatta bir hafta önce kuruluvermiş şirketlere pazarlıkla ihaleler veriliyor.
HER TARAFTAN ELEŞTİRİ
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz “ihale yasası onlarca kez değiştirilen böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir” diyerek uyarıda bulunmuştu. (23 Ocak 2014)
Başbakan Erdoğan, Yılmaz’ın sözlerini yabancı sermayeye ‘gelmeyin’ çağrısı gibi algıladı, “bunun adı ihanettir” diye ağır suçlamada bulundu. (23 Ocak 2014)
Fakat Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, aynı yıl, Bütçe Komisyon’unda “elimden gelse Kamu İhale Kanunu’ndaki tüm istisnaları kaldırırım” diye konuştu. (5 Kasım 2014)
İktidarın Maliye Bakanı Şimşek ihanet için olabilir miydi?
AB ilerleme Raporlarında, İhale Kanunu’nda yapılan değişikler sürekli eleştirildi. Uluslararası Şeffalık Derneği “Türkiye’de Kamu İhale Kanunu’nda 200’e yakın değişiklik” yapılmasını eleştirerek Türkiye’nin puanını aşağı çekti. (23 Ocak 2020)
Ahmet Davutoğlu “ihale kanunundaki istisnaların kanunun kendisini fiilen işlemez hale getirmesini” eleştirdi. (22 Nisan 2019)
Nihayet, önceki Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, düşündükleri reformları anlatırken İhale Kanunu’na değindi, “Kamu İhale Kurumu Başkanı’ndan da istisnalar konusunda çalışma yapmasını ve kurum bazında istisna oranlarının belirlenmesini istediğini” söyledi. (17 Kasım 2020)
Sözü edilen “reformlar”, Naci Ağbal ve Lütfi Elvan’ın görevden alınmasıyla unutuldu zaten.
HUKUKUN KARARI
Danıştay 13. Dairesi, “pazarlık usulü yöntemiyle yapılan ihalede gerekli açıklık ve rekabetin sağlanmadığı… kanunda aranan ivedilik şartını taşımadığı” gerekçesiyle söz konusu ihaleyi iptal etti.
Dikkat eder misiniz; şeffaflık, rekabet ve ivedilik şartları olmadan ilansız ‘pazarlık’ usulüyle yapılan ihale!
Bu ne kadar yaygındır? Elimizde bir rakam yok ama, ihalelerin en çok iktidar yanlılarına gidiyor olması, net bir fikir veriyor.
Varsın olsun mu?.. Varsın her bal tutan parmak yalasın mı?
Her iktidar kendi zenginlerini türetsin mi?
Hem toplumda adalet hissi hem ‘milli dayanışma’ duygusu büyük hasar görüyor. Dahası, şeffaflık ve rekabet olmadan yapılan ihaleler verimliliği düşünüyor, maliyeti kabartıyor.
Yollarımız, köprülerimiz, limanlarımız, kamu binalarımız çok pahalıya mal oluyor.
HUKUK EKMEKTİR
Baktım yılardan beri “hukuk ekmektir” diye yazıyorum… Hukukla ekonomi arasındaki etkileşimi anlatmaya çalışıyorum
Türkiye’nin uluslararası antlaşmaları ve üye olduğu uluslararası kurumlar hukunun üstünlüğünü, denetim ve dengeyi, şeffaflığı gerektiriyor ama bizde siyaset kurallardan ve kurumlardan güçlü olduğu için bunları tam gerçekleştiremiyoruz.
Artık “dava” veya “devrim” diye kendimizi adadığımız duygusal kavramlardan önce, hukuk, şeffaflık, denetim ve denge, verimlilik, hesap verirlik gibi kavramlarla düşünmemiz gerekmiyor mu?