Gecenin en karanlık olduğu sabaha yakın saatinde uyandım, her zamanki gibi…
Her zamankinden farklı bir yatakta…
Beynim gözlerimin bu saatlerde görmeye alıştığından çok farklı bir ortamda bulunduğumu algıladı…
Hastane odasındaydım…
Yine de kalktım ve her sabahki masabaşı mesaime, bu defa hastanın yatağında yemek yiyebilmesi için düşünülmüş sehpayı yanıma çekerek, başladım…
Biraz sonra sabaha kadar iki saat aralıklarla kontrol için odama geleceğini geceden söylemiş olan hemşire içeri girdi. Beni o saatte bir şeyleri önündeki tabletten okur görünce duyduğu şaşkınlık genç sağlık görevlisinin yüzüne aksediyordu. İki saat sonra kan almak üzere yeniden geleceğini söyleyerek ayrıldı…
Kanım tahlile gidecek, veriler düzgünse doktorumun onayıyla taburcu olacaktım…
O arada dünkü yazımı da yazdım.
Dün yaşandı bu olay…
Bir gün önce anjiyo için hastaneye gitmiştim. Ameliyathanede anjiyo sırasında kalbe giden ana arterlerden birinde daralmanın yüzde 80’i bulduğu görüldüğünden, tıbbi müdahale, o damarın stentle açılmasına dönüştü.
Güle oynaya, hatta arada şakalaşarak bütün işlem yarım saatte bitti.
Operasyon sırasında gözlerim ve şuurum açıktı.
Anjiyoda o damardaki daralmanın birkaç yılda yüzde 40’tan yüzde 80’e çıktığı anlaşıldı.
Daha önce yüzde 40 ‘müjdesini’ de kendisinden aldığım doktorum, “İyi ki gecikmemişsin, aksi halde buraya kalp krizi geçirerek gelmen de mümkündü” diye beni yatıştırdı.
Bir şeylerin yanlış gittiğini nereden anladım?
Sol kolumda kendini belli eden tuhaf ağrıdan…
Hiçbir dış etki yokken birden bire sol kolum korkunç bir ağrıyla sanki vücudumdan kopuyormuş hissini vermeye başladı.
İhtisas alanı farklı bir doktor dostumun uyarısıyla alanın uzmanı bir başka doktor dostumu aradım ve sonrası için ona kendimi teslim ettim.
Doç. Dr. Sezai Çelik’e…
Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nin Dragos’taki hastanesinde geçirdiğim 24 saatte ülkemizde iyi işleyen mekanizmalardan birinin sağlık sektörü olduğuna bir kez daha tanıklık ettim. Hastanede muhatap olduğum her düzeydeki sağlık elemanı, yalnız tıp alanındaki yetenekleri ve becerileriyle değil, nezaketleri ile de beni hayran bıraktılar.
Üniversite hastanesinin çok değerli kardiyoloji ana bilim dalı uzmanı Dr. Hakan Fotbolcu tıbbi müdahalenin bütün aşamalarında varlığını hissettirdi.
Kalp, hiç kuşku yok, insan vücudundaki en merkezi öneme sahip organ. O durduğunda hayat da duruyor. Kalbin durması da sanıldığı kadar zor değil. Doç. Sezai Çelik ve Dr. Hakan Fotbolcu kalbin işlevini durmaksızın yerine getirebilmesi görevini yetkinlikle yerine getiren hazik tabipler…
Onlara ve Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nin çalışanlarına şükran borçluyum.
O gece hemşire iki saat sonra tansiyon ve şeker ölçümü için yeniden odaya girdiğinde gün artık doğmuştu.
Güler yüzüyle “Bizde gün erken başlar” diye onunla birlikte odaya giren bir başka çalışanın getirdiği kahvaltılıkları işaret etti.
Kanın damarlarımda daha güçlü aktığı kalbimle ben de günü selamladım.