Tarih: 10.03.2018 12:12

Daha dikkatli olmalıyız

Facebook Twitter Linked-in

Günü anlamak için dünü bilmek gerekiyor. Afganistan´ın işgali, Hocalı katliamı, Çeçenistan´da yaşanan mezalim, Bosna´da uygulanan soykırım. Bizi yıllardır öldürüyorlar. Yetmiyor, bir de birbirimizi öldürüyoruz.

Yazıya başlamadan evvel ümmetin ve milletin otuz yılını düşündüm. Tek diyebildiğim: ?Ömrümüz geçti böyle.?

Batı dünyasının kendi arasındaki soğuk savaş bitti, İslâm âlemiyle sıcak savaş başladı. Artık birbirlerini değil, müminleri tehdit olarak görüyorlar. Yıllardır ?müslüman eşittir terörist´ algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu kara kampanyayı ne yazık ki ısrarla sürdürüyorlar. Acı olan şu: İçimizde öyle kimseler var ki yalana inanıyor, doğruya inanmıyor.

Halep, Musul, Rakka, Doğu Guta? Canlarımızı yakıyor, şehirlerimizi yıkıyor, yoldaki işaretlerimizi yok ediyor, izlerimizi siliyorlar. Arakan´dan Guantanamo´ya kadar yayılan bir acımasızlık. Sorgusuz sualsiz söndürülen hayatlar.

Cemaatiyle beraber camileri, hatta düğün evini bile bombalamaktan çekinmeyenler, bize sivil hassasiyet uyarısı yapıyor. Ne desek yeterli olur?

Bütün bu acının ve acımasızlığın ortasında, terör belâsına rağmen, ülkemiz kutup yıldızı gibi parlıyor. Diriliş ancak direnişle gelir. Türkiye, İslâmlık ve insanlık adına direniyor.

***

Muhterem hocalarımıza, kıymetli âlimlerimize ve hatta cemaatlerimize düşen vazifelerden biri de gidişatın neye karşılık geldiğini milletimize anlatmaktır. Müslümanlar olarak topyekûn tehlike altındayız. Böyle devam ederse daha ağır yıkımların ve kıyımların yaşanacağı aşikârdır. Mesela siyonistlerin aldığı son karara bakalım: ?İsrail parlamentosu, Kudüs´teki 420 bin Filistinlinin ikamet haklarının iptaline izin veren yasayı onayladı.?

Hem maruz kalıyor, hem şahitlik ediyoruz: İslâm ümmetinin hayatı ve haysiyeti saldırı altındadır. Bu kötülüğe engel olabilecek tek güç burasıdır, milletimizdir. Rabbimizin izni ve yardımıyla elbette.

Buradan devam edelim. Bazı konular sessiz yahut ehil olanlarla konuşulur. Ekranların veya toplumun karşısına çıkıp her meseleyi anlatamayız, tartışamayız. Belli bir mertebeden sonra ilmin de mahremiyeti vardır.

Onca öncelik dururken, ilk yüz bine giremeyecek meselelere değinmek, yıpratıcı tartışmaların kapısını aralıyor. Gereksiz konular demeye ilmimiz yetmez. Duracağımız yeri biliriz, bilmeliyiz.

Üzerimizde sayısız kem göz varken daha dikkatli ve rikkatli olmak zorundayız. Aradıkları malzemeyi vermekte cömert davranamayız. Kendimizi sosyal medyanın hazzına ve etki gücüne kaptıramayız. Ayrıca: Her soruya alenî cevap vermek mecburiyetinde değiliz.

Son zamanlarda yaşanan bazı tartışmalar üzerinden söyleyelim: Toplumsal ayrışmayı hızlandırmak ve iyice keskin hale getirmek yerine; beraberliğimizi pekiştirecek ve dirayetimize katkı yapacak söylemleri tercih etmeliyiz. Kim olursak olalım.

***

Kalplere tesir edecek, uyanışa vesile olacak ve ülkemizin anlamına katkı yapacak bir üslup geliştirmeliyiz.

Ne olmadığımızı anlatmaktan ne olduğumuzu söylemeye sıra gelmiyor. Hep siyasetçilerden, devlet kurumlarından ve medyadan bir şeyler bekleniyor. Manevî büyüklerimizi buralarda, bu konularda görmek istiyoruz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —