Tarih: 17.01.2021 23:40

Dağlar Seni Övsem mi Yersem mi?

Facebook Twitter Linked-in

İnsanların hayatında birçok şeyin farklı bir yeri var olduğu gibi, dağlarında önemli bir yeri vardır.  Birçok yerleşim alanı, yanındaki, yakınındaki ya da çevresindeki dağ ile anılır. Hatta bazı ülkelerde dağların ruhları olduğuna inanılır. Dağlara kutsallıkta atfedilir. Kutsal dağlar nerdeyse bütün ülkelerde rastlamak mümkündür. Ancak kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de dağların, yeryüzünün kazıkları olarak, sapasağlam çakılıp dikildikleri Allah’ın insanlar için dağlarda oturulacak barınaklar yaptığı, Semûd kavminin dağlarda evler yonttuğu, ilâhî emanetin dağlara verildiği, ancak dağların bunu kabul etmediği,  dağların Allah’ı tesbih ettikleri ve kıyamet gününde dağların yürütüleceği ve ufalanıp savrulacağı bildirilmektedir.

İnsanlar arasında bir birlerine; köylü, şehirli gibi, ya da, dağlı, ovalı sözleriyle bir birlerin arasında polemik konusu olmuştur. İnsanlar içerisinde övgüye layık öyleleri  vardır ki onlar da dağ gibi adamdı sözüyle anılır.

Muhakkak her dağın bir hikâyesi vardır. Kimi dağlar güçlü, kuvvetli, kurşun gibi bir birine kenetlenmiş, saf duran askerler gibidir, geçit vermez. Kimi dağlar odaların, iş yerlerinin en gözde duvarının üzerinde, bir tablo içinde, bakıldığında içimizi ısıtan, yüzümüzü gülümseten bir şekilde karşımıza çıkar.

Benim doğduğum yerin de böyle bir özelliği var. Ovanın kenarında ki yerleşim alanı ve hemen onun yanına camii mihrabında vaaz veren bir imamın heybetli oturuşu gibi konuşlanmış,  yüceler yücesi koca dağ. Dam üstünden kuş bakışı bakıyorum asırlık dağa; sanki kışın yanan soba bacası gibisin, ne zaman baksam, başında dumanın hiç eksik olmaz. Atalarımız her ne kadar; ''Dağların dumanı gider amma, sevdalı başın dumanı gitmez''  demişlerse de  başındaki duman, sevdanın çok büyük olduğunu gösteriyor besbelli. Fişi çekilmemiş buzdolabına benzersin. Bembeyaz karın erise de yaz'ın ve kış'ın hiç bitmez. Heybetin ne kışın biter ne de yazın. Ey koca dağ; Bazıları varlığını, yeryüzünün dengesi olarak nitelerler ya da yeryüzünün  tekdüze olmaktan kurtulması için var olduğunu söylerler,  ama  ben, seni büyük şehirlerin ana arterlerindeki refüjlerin üzerine itina ile serilmiş, kaliteli, üzerinde rengârenk çiçeklerle donatılmış, yanından geçen her yaya ve sürücünün içini açan, ferahlatan, stresini alan, huzur aşılayan, akan ve giden trafikte can sıkıcı davranışlara karşı kalbini yumuşatan, hataları affeden, bir peyzaj mimarının tasarladığı toprak yığınına benzetirim. Hele bir de mevsim baharsa. Düzlüğü azıcık olan koyaklarında koyunlar ve keçiler yeşillikler içinde otluyorsa, bağrında sakladığın karın  suyunu  şırıldata şırıldata ses çıkararak akıtıyorsan, işte o zaman on beşine basmış bir genç kız gibi güzelliğine güzellik katıyorsun demektir. Bazen anam ile anlaşmazlığa düşeriz. Anam der ki; Sizin zamanın şarkıları da bir alem, kapıdan girdim pencereden çıktım gibi bir şey. Hâlbuki bizim zamanımızdakilerin bir ağırlığı vardı der. Ey koca dağ, aklımdan bazen çıkıp yalçın kayalarında oturup, sen de zamanın değişimine direnerek, anamın dediği gibi ağırlığı olan türküler mi mırıldanıyorsun, deyip dinleyesim gelir.

Ama ben şunu da bilirim ki,  sen ne düşman bilirsin ne de dost. Düşmana dost görünürsün, dosta da düşman. Bilirim nice eşkıyayı, nice kalleşleri, sıcacık, ana kucağı gibi bağrına bastığını ve beslediğini. Sonra da bunların senden güç alıp, arkalarını sana dayayarak babasına güvenen zengin çocukları gibi ahaliye nasıl kök söktürdüklerini.

Bilir ve duyarım ki sana türküler yakmışlar, deyişler söylemişler. Kimi yol ver dağlar demiş, sen olmaz demiş, vermemişsin. Kimi hasretimi bitir dağlar demiş, kulağını kapatıp duymazlıktan gelmişsin. Kimi, Ey dağlar sensin bana gurbet çektiren demiş, sen başını eğip, her tarafı yakın edip, gurbeti bitirmemişsin.

Cengiz Aytmatov dediği gibi; mutluluk bir dağ yolu gibidir, bakarsın tepelere tırmanır, sonra bir bakarsın, aşağı iner. Tek başına nedir insan? Ama başkalarıyla birleşirse dağları devirebilir. Bizim şu güzel, şu yaşanası dünyamız böyle işte.

Hepimiz dağ gibi adamdık; olmadık egolarımıza yenik düştük darma dağınık olduk.

İşte ey koca dağ, bunları değerlendirirken seni  övsem mi? yersem mi? Bilemiyorum

Hikmet Akademisi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —