D. Mehmet Doğan’ın Ardından…

Batılılaştırılma politikaları sonucu yetim duruma düşürülen Türkçeye bir ömür hizmet eden D. Mehmet Doğan, ortaya koymaya çalıştığı eserleri ve düşünceleriyle anılacaktır.

D. Mehmet Doğan’ın Ardından…

Sait Alioğlu Yazdı:

O, Türk dilinin müdafiî bir kalem, düşünen insan ve yeri kolay, kolay doldurulamayacak bir değerdi.

Bugüne kadar, Mehmed Âkif’ten ve onun değerinde olan birkaç kişiden sonra, bu topraklarda Türkçeye hizmet etmiş ve hâlen etmekte olan bir avuç insanı görmekteyiz.

Haklarını yememek gerek. Bu bir avuç insanın içerisinde, elbette, “eski” kültürü de dikkate alan, ya da almadan, yeni bir yol ve yöntemle dile hizmet eden kişilerde; yazarlar, şairler, dilciler, düşünce insanları vs. vardı.

Bu da, işin doğası gereği olması gereken bir çizgi üzerinde yürünüp dile hizmet etmeyi, o insanlara toplumsal ve manevi açılardan “kutlu” bir görev tevdi etmek anlamına gelirdi.

Buradaki maneviyat olgusunu, işin “dinî” anlamını da dikkate alarak toplumun temel dinamikleri bağlamında değerlendirebiliriz.

Ki, bu temel dinamikler, kişinin anladığı oranda, ona eşlik eder ve ona kapılar açar ve yol yürümesini sağlardı.

Mevzu, D. Mehmet Doğan’ın vefatı dolayısıyla, onun çok emek verdiği ve adeta onunla anılacak olan, “sözde” dil devriminin marifetiyle yetim bir duruma düşen Türkçenin, onun da el atması sonucu kendi öz benliğine erdiği, var olan özgünlüğünü büyük oranda koruyup özgürlüğüne kavuşması olunca, D. Mehmet Doğan’ın, bu konuda ortaya koyduğu çalışmalar, çabalar, gayretler asla unutulmayacaktır.

Onun,  “Batılılaşma İhaneti” diye tanımladığı olguya muhalefet ederek, Türkçeye yönelik, onu, asliyetine kavuşturtma çalışma ve çabaları sonucu adeta “dil olmadan din olmaz; anlaşıl(a)maz” esprisini dikkate aldığını idrak etmiş bulunuyoruz.

Ondan okuduğum/uz ilk eser, yukarıda da ismini belirttiğimiz Batılaşma İhaneti, “her zaman kitaplığımın en mutena köşesinde ve bir nevi hıfzederek yıllar önce madde, madde okuyup aklımda tutmaya çalıştığım “Büyük Türkçe Sözlük”, Yüzyılın Soykırımı, Bir Savaş Sonrası İdeolojisi Kemalizm, Kültürel Savaş ve Savaş Kültürü ve birkaç eserini okumuştum.

Onun, en önemli çalışma ve çabası, değeri açısından, bize unutturulmak istenen Mehmed Âkf gibi değerli bir şair, düşünce insanı ve mütekâmil bir mümin olan ve İslamcı vasfıyla hep önde bulunan bir şahsa yönelik vefa örneği çalışması ile “Türkiye Yazarlar Birliği gibi önemli bir kurumun oluşumuna “en önde” bulunup katkı sunmuş olması asla unutulmayacaktır.

Onun, hem Batılılaşma saikiyle bize giydirilmeye çalışılan “deli gömleği” ile o gömleği giymenin bedeli olarak, din, dil ve bilumum değerlerimizin yitimi üzerinden kendimize yönelik yabancılaştırılma politikalarına karşı, dili kullanması, bir nebzede olsa, bizi kendi eksenimizde tutmaya vesile olmuştur diyebiliriz.

Onun dışında, çeşitli tonlarıyla kendilerini İslam’a nispet edip Müslüman olarak tanınan ve bilinen epeyce yazar, şair ve düşünce insanı da, kendi yanlarından çabalar ortaya koyup adeta “din-dil birlikteliği” bağlamında güzel Türkçemize hizmet ettiler.

Onlar içerisinde bulunup Türkçeye hizmet eden birçok kişiyi bu arada zikredebiliriz. Bunlardan; her ikisi de vefat eden Miyasoğlu ile Yaşar kaplan’ı bir çırpıda “rahmet ve minnetle” anabiliriz.

Unuttuklarımızda elbette olmuştur. Onları da anmak gerekir.

Merhum D. Mehmet Doğan’ın hastalığının durumuna dair, onunla ilgili haberleri günü, gününe, onu yakından tanıyan, onunla bir müddette olsa teşrik-i mesâide bulunmuş olan yazar, şair, gazeteci vb. dostlarının, kendi sosyal medya hesaplarından yapmış oldukları paylaşımlardan haberimiz olmuştu.

Umut ederdik ki, Rabbimiz, ona bir müddet daha yaşama imkânın tanısın; güzel ve önemli çalışmalarını bize sunmuş olsun.

Rabbimiz, ona rahmet eylesin. Amin…