Biri profesör oğlu, diğeri profesör kızı. Cumhuriyet’in ilk dönemi için profesörlük öyle kolay bir şey değil. Şimdi on binlercesi var, o zaman yüzlercesi dahi yoktu…Çünkü, üniversite tek! Anlayacağınız, cumhuriyetin seçkin tabakasından, iyi aile çocukları... Kimler? Bülent ve Rahşan. Bunlar bir yabancı okulda, Robert Kollej’de bir araya geliyorlar, işte böyle bir başlangıç.
Rahşan Hanım’ın babası Nâmık Zeki’nin “sabataycı” olduğu yönünde iddialar var. Dindarlığı konusunda da. Hatta “Ben Müslüman değilim, Müslüman düşmanıyım” şiarını her fırsatta tekrarlayan Ataç’ın Kur’an’a ve İslâm Peygamberi’ne hakareti üzerine baygınlık geçirdiği de bazı hatıralara yansımıştır.
Cumhuriyet seçkinlerinin ilk neslinin dinini sorgulayacak değiliz… Zaten dindarlık iddia da etmemişlerdir. Bülent Ecevit’in entelektüellik taslayan romantik bir yönetici olarak Reşit Paşa’dan günümüze gelen bürokrasi geleneğinin son temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz.
Bülent Ecevit’le şahsi tanışıklığımız vardır, tabiî iktidar düşkünü olduğu dönemlerde. Kibarlığına, mütevazılığına şehadet ederiz. Fakat, 12 Eylül darbesi için “Darbe bana karşı yapılmıştır” dedikten nice sonra, 28 Şubat darbecilerinin başbakanlığını kabul etmesini tam bir ilkesizlik olarak görürüz.
CHP’liliğin “Umudumuz Ecevit”inin ilkesizliği, daha önce Güneş Motel hükümetinde ayan beyan ortaya çıkmıştı.
Nedir “Güneş Motel Hükümeti”?
Milletçe hafızamız zayıftır. Güneş Motel İstanbul Belediyesi’nin Ataköy’deki tesisi. Bugünkü gibi CHP’li bir belediye başkanı var İstanbul’da. İşte rakip partiden transferlerle hükümet bu otelde kuruluyor.
O zaman CHP lideri olan Bülent Ecevit’in kendini seçimden önce 5 Haziran 1977 seçimlerinin kesin kazananı olarak görmesi, bir iktidar yanılsamasına yol açmıştır. “6 Haziran Ecevit Başbakan” sloganının hakkını vermek için en yüksek oyu almasına rağmen hükümet kurmak için yeterli milletvekili çıkaramadığından güya kumar borcu olmayan on kişi aramış ve en azından bir kısmı kumar borçlusu olan 11 kişi ayarlatarak hükümetini kurmuştur!
İşte bu dönem, Türkiye’nin felaketi olmuştur.
Onun hükümeti zamanında Türkiye’de en bol bulunan maddeler bulunmaz hâle gelmiştir. Romantik sosyalist Bülent Ecevit, bir takım ihtiyaç maddelerinin eşinin kurduğu ve başında olduğu Köylü Derneği üzerinden piyasaya sunulması ısrarı buna yol açmıştır. 1980’lere doğru, Ankara’nın merkezinde yağ kuyruğuna, şeker kuyruğuna, tüp kuyruğuna girenler arasında biz de vardık!
Rahşan Hanım’ın bir arkaplan siyasetçisi olarak Türkiye’nin yönetiminde ciddi ağırlığı olmuştur, tabiî Bülent Ecevit’in başbakanlıkları döneminde.
Bülent Ecevit yönetimi öyle bir iktisadî krize yol açmıştır ki, TÜSİAD (bunun açılımını bilenler azalmış olabilir, çünkü eskisi kadar aktüel değiller) Bülent Ecevit hükümeti aleyhinde reklam mahiyetinde gazetelerde tam sayfa bildiri yayınlatmıştır!
Bu ekonomik bozgunluk, Bülent Ecevit hükümetininin sonunu getirmiş, Demirel başbakanlığında yeni hükümet kurulduğunda ortaya düşen söz “hazine 10 sente muhtaç” olmuştur!
İşte bu hükümet döneminde 12 Eylül darbesi bağıra bağıra gelmiştir! Demirel’i de, Ecevit’i de süpürüp götürmüştür.
Darbe karşıtı Ecevit, günü geldiğinde, 28 Şubat darbecilerinin Demirel gibi şakşakçısı olmuş, sonunda başbakan olarak onlara hizmetten geri kalmamıştır. Ecevit’in bu başbakanlığı da ciddi bir ekonomik krize yol açmıştır!
Yüzde 22 oy alan partisi, bir sonraki seçimde tek milletvekili dahi çıkaramamıştır. 22.19 oy oranı ile Başbakan olan Ecevit’in DSP’si, 2002 seçimlerinde 1.22 oy alarak, Meclis dışına düşmüştür!
Bu sonuçtan sadece Bülent beyi mi sorumlu tutmalıdır? Dün devlet töreni ile Devlet Mezarlığı’na uğurlanan Rahşan hanımın bunda payı yok mudur?
Ecevit soyadı tekdir, fakat Ecevitler ikidir. Başbakan tek görünmüştür, fakat yönetim ikilidir. Belki de asıl Başbakan dün toprağa tevdi edilen Rahşan Hanım’dır!