ABD’de yapılan 2022 seçimlerinde Cumhuriyetçiler bir “zafer dalgası” bekliyorlardı, ancak sonuçlar umdukları gibi çıkmadı. Demokratlar önceki döneme kıyasla daha güçlü bir sayıyla Senato’daki çoğunluklarını korudular, Cumhuriyetçiler ise Temsilciler Meclisi’nde çok dar bir farkla öne geçtiler. Cumhuriyetçiler seçimlerdeki başarısızlıktan Meclis Azınlık Lideri Kevin McCarthy’yi, Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell’ı ve Cumhuriyetçi Parti’nin federal düzeyde en üst organı olan “Cumhuriyetçi Ulusal Komite(RNC)”nin Başkanı Ronna McDaniel’i suçladılar. Merkezci Cumhuriyetçiler’e göreyse Trump’ın desteklediği adaylar Senato’yu kaybettirdi. Böylece Trumpçılar ve Merkezciler arasında suçlama furyası yaşandı.
Cumhuriyetçi vekiller arasında yaşanan bölünmeler sebebiyle Kevin McCarthy 15 kez tekrarlanan oylamalar sonucunda güç-bela Meclis Başkanlığı’na seçilebildi. Senato’daysa Mitch McConnell önceki döneme kıyasla daha az oy alarak “Azınlık Lideri” olabildi. Cuma günü gerçekleşen “Cumhuriyetçi Ulusal Komite Başkanlığı” seçimine de Cumhuriyetçiler bölünmüş olarak girdiler. Trump’ın Senato’da en sert muhaliflerinden Mitt Romney’nin yeğeni olan RNC Başkanı Ronna McDaniel, amcasının aksine Trump’a yakınlığıyla biliniyor.
McDaniel’in gitmesini ve RNC yönetiminin değişen parti tabanıyla uyumlu olmasını isteyen Cumhuriyetçiler’in favori adayı, partinin Kaliforniya’daki liderlerinden Harmeet Dhillon idi. McDaniel’e karşı yarışan diğer adaysa MyPillow şirketinin CEO’su Mike Lindell idi. Lindell daha çok Trump yanlısı uçuk kaçık komplo teorileriyle şöhret kazandı. 2022’de Florida Valiliği seçimlerini büyük farkla kazanan Ron DeSantis’in zaferini sorgulayan açıklamalar yapan Lindell Cumhuriyetçiler’in tepkisini üzerine çekmişti. Lindell’in açıklamalarının 2024 seçimleri için DeSantis’in Trump’ın yolundan çekilmesini sağlamaya yönelik olduğu tahmin ediliyor.
RNC Başkanlığı için yarışan her üç aday da “Trumpçı” olarak biliniyor. Dolayısıyla RNC seçimleri daha çok Trumpçı adaylar arasında bir yarış oldu. Trump’ın McDaniel’i istediği, ancak tercihini açıkça duyurmak yerine sessiz kaldığı belirtiliyor. Ancak Trump’ın bazı danışmanlarının Mcdaniel için kulis yaptığı söyleniyor. 2024’deki seçimlerde ABD Başkanlığı için yarışması kuvvetle muhtemel görülen isimlerden Florida Valisi Ron DeSantis “RNC”de bir kan değişimine ihtiyaç olduğunu söylemiş, yanı sıra Dhillon’dan övgüyle söz etmişti. Ne var ki DeSantis de ihtiyatlı davranarak Dhillon’ın adaylığına açık bir destek vermekten kaçındı.
Cuma günü yapılan gizli oylamada “Cumhuriyetçi Ulusal Komite(RNC)” Başkanlığı’na Ronna McDaniel yeniden seçildi. Mcdaniel, Cumhuriyetçi Ulusal Komite’nin 167 üyesinden 111’inin, Dhillon ise 51’nin oyunu alırken, Lindell sadece 4 oy kazanabildi. 2017’den bu yana RNC Başkanlığı’nı yürüten McDaniel son seçimle birlikte bu görevde dördüncü dönemine giriyor.
Ronna McDaniel 2024 seçimlerinde hangi ismin Cumhuriyetçi Parti’den ABD Başkan adayı olacağını belirleyen ön seçimlerde “RNC”nin ‘tarafsız’ kalacağını söylüyordu. Oranı azalmış olsa bile Cumhuriyetçi seçmenler arasında Trump’ın 2024’te Başkan adaylığına destek hâlâ sürüyor. Birçok ankette ilk sırada yer alan Trump’ı Florida Valisi DeSantis takip ediyor. Bazı anketlerdeyse DeSantis önde görünüyor. Trump’ın Başkan adaylığını ilan etmesine karşın DeSantis aday olacağına dair bir açıklama yapmadı. Başkan adaylığı için sahaya inecekleri söylenen diğer isimler arasında ABD eski Başkan Yardımcısı Mike Pence, Dış İşleri eski Bakanı Mike Pompeo ve yine Trump döneminde ABD’nin BM Temsilcisi olan Nikki Haley yer alıyor.
Öte yandan “New York Times” gazetesinin yaptığı bir ankette Cumhuriyetçi Ulusal Komite’de Trump’ın Başkan adaylığına verilen destekte çarpıcı düşüşler yaşandığı belirtiliyor. Buna göre Komite’nin 168 üyesinden sadece 4’ü Trump’a destek vereceklerini söylüyor. 20 RNC üyesi Trump’a desteklemeyeceklerini belirtirken 35 üye ise seçeneklerini açık tuttu. Diğer üyelerse görüş belirtmediler. Adaylığını açıklaması halinde DeSantis’in ön seçimlerde Trump’ın en güçlü rakibi olacağı aşikâr gözüküyor. Dolayısıyla ön seçimler bir “Ron-Don Savaşı” olacak.
