Ardahan, geçen hafta 18.´sini düzenlediği Bal Festivali´nde bal gibi bir Atatürk heykelinin açılışına imza attı. Yerel kaynaklardan öğrendiğimize göre, Hanak ve Damal´dan sonra Ardahan´a da Atatürk heykeli kazandıran mübarek insanın adı, Atatürk sevgisiyle harmanlanmış Avukat Ergün Özer´miş. Hem Bal Festivaline katılmak hem de Cumhuriyet ve demokrasinin biricik sembolü Atatürk heykelinin açılışına katılmak üzere Ardahan´a gelen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise beklendiği üzere son derece önemli mesajlar vermiş. Kılıçdaroğlu, ayrım yapmadan dünyanın bütün demokrat ve aydınlarına Atatürk´ün önünde saygıyla eğilme çağrısı yapmış yine.
Bilmeyenler için hatırlatalım, ?doğal mucize´ olarak bilinen ve her yıl Karadağ sırtlarında Haziran-Temmuz aylarında beliren Atatürk siluetine ev sahipliği yapan Damal, Ardahan´ın bir ilçesi. Festivalde yoğun ilgi gören CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da ?Ardahan´ın gelini? olarak biliniyor. Bakırköy´ün aksine Esenyurt ve Şişli belediyeleri festivale fevkalade ilgi göstererek Ardahanlıların gönlü kazanmış. Velhasıl çelenk koyma törenlerinden halay çekmeye kadar her şey yolundaymış ama Çamlıçatak mesire alanında hileli tezgâhlar kuran ?şoparlar?ın bir daha festival alanına sokulmaması yönünde yükselen şikâyetlerden başka sıkıntı geçmemiş kayıtlara.
İlk Hedefiniz; Heykellerimi Dikmek!
Şimdi gelelim aslı konuya. Ardahan´da Atatürk heykelinin açılışı vesilesiyle Kılıçdaroğlu´nun yaptığı konuşmaya ilişkin kısa fakat özlü bir değerlendirme yapmaya çalışalım. Haberin videosunu izlerken ?Kurban olam yürüdüğün yollara / Sarı saçlım mavi gözlüm? şarkıları arasında üzeri kırmızı ipek bir örtüyle sarılan bir heykelin açılışı için kalabalık bir heyetin butona basmak üzere heyecanla beklediğini görüyoruz. Nihayet start veriliyor ve alkışlar arasında Ardahan´ın minnet ve şükranla beklediği Atatürk heykeli ortaya çıkıyor. Cumhuriyet´in ?heykelsiz meydan kalmasın? projesinde bir adım daha atılmış oluyor böylece.
Peki, bu heykelin mesajı nedir? Bu heykeli dikenler, Ardahan´a ve Türkiye´ye ne söylüyor? İlk mesaj; ?Atatürk İslam dünyasının önemli önderlerinden biridir?. İkinci mesaj; ?Atatürk Cumhuriyet´i kurduktan sonra bütün İslam ülkeleri Cumhuriyet´i kabul etmişlerdir?. Üçüncü mesaj; ?Atatürk´ün kurduğu Cumhuriyet´i demokrasiyle taçlandırdığımızda bize bırakılan mirası çok güzel bir noktaya taşımış oluruz?.
Şuradan başlayalım; ?Atatürk, İslam dünyasının önemli liderlerinden biridir? gibi bir cümlenin gerçekler nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Mustafa Kemal´in Milli Mücadele´de verdiği savaşın bir dönem sonra nasıl da Batı tandanslı seküler-Türkçü misyona dönüştüğünü kim, nasıl inkâr edebilir? Hilafet makamını korumak adına alınan destek ve yetkilerin süreç olgunlaşınca sadece hilafet makamına karşı değil İslami değerlerin hemen tamamına karşı büyük bir saldırıya dönüştüğü ortada değil mi? İslam´ın kamusal hayattan silinmesi, Ata/Türkçülüğün seküler bir din olarak ihdas edilmesi için türlü türlü despotik çılgınlıklara girişildiği acılarla dolu bir tarih duruyor ardımızda.
Özgürlüklerin Hasmı Cumhuriyet Modeli
Gelinen aşamada bu dönemde ?İslam için çalışıp çarpışan Atatürk? modeli birileri için çok işlevsel olabilir ancak böylesi bir kurgu yersizdir, tarihsel ve toplumsal zeminden yoksundur, siyasal açıdan da sadece ibretlik bir oportünizmdir. Yoksulluk ve hastalıktan kırılan dönemin Türkiye´sinde büyük servetler vererek diktiği heykellerle mi İslam dünyasına liderlik etti acaba? İshal gibi hastalıklarla baş edemeyen bir ülkede yüzbinlerce kafatasını ölçmek üzere seferberlik başlatıp brakisefal-dolikosefal ayrımları eşliğinde ırkçı-kafatasçı söylemleri devletin esası haline getirerek yeni bir içtihatta bulunduğu mu var sayılıyor yoksa? Yalın ayak, sırtı çıplak, karnı aç milyonların ülkesinde balolarla, Savanora´yla, Çankaya ve Dolmabahçe´de kurulan sofralarla İslam´da sosyal adaletin nasıl örneklenmesi gerektiğini mi öğretiyordu dosta-düşmana?
Hangi Cumhuriyet model olmuş İslam ülkelerine? Tek Adam ve Tek Parti Cumhuriyet´inin model alınmasında övünülecek ne var? Tunus halkına kan kusturan Burgiba modeli tek parti cumhuriyeti mi övünç kaynağınız yoksa Suriye halkına cehennemi yaşatan Esed/Baas modeli cumhuriyet mi? Yüzyılın başından bugünlere Müslüman halklar Türkiye´de olduğu gibi Mısır, Suriye, Irak, Tunus gibi coğrafyamızın farklı bölgelerinde devletin askeri-militer yapısına, laik-seküler mayasına ve ulusalcı kimliğine karşı temel hak ve özgürlüklerini teminat altına almak üzere ağır bedeller ödeyerek mücadeleler veriyor.
Hiç kimse kusura bakmasın; Türkiye´de de demokrasi mücadelesi denilen hikâye esasen askeri-bürokratik oligarşiyi maskeleyen cumhuriyet ideolojisi ve modeline karşı yazılmaktadır. Sizin geleneğiniz Cumhuriyet´î demokrasiyle taçlandırmak değil tekerrür ettiği üzere Cumhuriyet´i askeri darbelerle, oligarşik müdahalelerle Kemalist vesayet projesi olarak süngü gücüyle ayakta tutmaktır.
Heykeller, büstler, marşlar, mizansen tarih anlatıları, müsamereden farksız törenler bizzat yaşadığımız bu ağır travmaları görünmez kılmaya güç yetirebilir mi? İşte asıl sorun tam da burada zuhur etmekte. Bütün bu süreçlerin kurbanları Heykeller ve Törenler Cumhuriyeti, Tek Adam ve Tek Parti Cumhuriyeti güzellemeleri için kuyruğa girmişler, herkes kendi çizgisine hizmet edecek bir Atatürkçülük uydurmak üzere amansız bir yarışa girmiş.
Siyaset ve akademi, medya ve yargı, sivil toplum ve sanat camiası bırakalım Kemalist ideolojiyle hesaplaşmayı neredeyse tabasbus yarışına kalkışmışlar. Bu sebeple bu ülkede anıt heykellerin temsil ettiği seküler-ulusçu askeri vesayet düzenini tartışacak irade ve kudretten yoksun oldukları için ancak Kılıçdaroğlu´nun butonla açılış yapmasını tiye alacak kadar cesaret sergileyebiliyorlar.