Tarih: 29.10.2018 06:40

Cumhuriyet bayramla kutlanılır mı? Alternatifi üzerinde düşündüğümüzde?

Facebook Twitter Linked-in

 

 
 
Brezilya´da cumhurbaşkanı seçilen Jair Bolsonaro..

Kuruluşu üzerinden uzun yıllar geçmiş bir yönetim biçimini, 100. yılını idrak etmemize sadece beş yıl kalmışken, hala kutluyor olmamız aslında ilk bakışta tuhaf karşılanabilir. Ancak ?cumhuriyet´ olarak adı konmuş yeni yönetim biçimine ulaşmak, Türkiye´nin tarihi gerçekleri göz önünde tutulduğunda, hiç de kolay olmamıştır.

Kutlayarak değerini bildiğimizi göstermiş oluyoruz.

Padişahın yetkilerini kısıtlayıp halkı da yönetime katma noktasına (meşruti yönetime) ulaşmanın neredeyse beş asır sürdüğünü aklımızda tuttuğumuzda özellikle?

Cumhuriyet ile demokrasiye doğru da ilk adım atılmış oldu. Cumhuriyet´in ilanı ile çok partili demokratik sisteme geçişimiz arasındaki zaman aralığı 25 yıldan kısadır.

Türkiye bunu Avrupa´da hanedanların varlığının sürdüğü, başta Almanya ve İtalya olmak üzere belli başlı bazı ülkelerde demokrasi-dışı yönetimlerin iş başına gelebildiği bir dönemde başarmıştır.

Kıymetini bilelim.

Demokrasi elden gidiyor mu?

Dünyamız bugünlerde de, Türkiye´de cumhuriyet yönetiminin kurulduğu ve Avrupa´da demokrasi-dışı güçlerin iktidar olmaya yükseldiği dönemlerde yaşananlara fena halde benzeyen bir dönemden geçiyor. Kısaca ?popülist´ denilen bir anlayışa sahip, halkın çelik yumruklu yönetimlere layık olduğuna inanan kişilerin siyasette yükselişine şahitlik ediyoruz.

En son örnek Brezilya´dan. Dün yapılan seçimlerde, vatandaşlarına şiddete şiddetle cevap vermeyi vaat eden, azınlık ve kadın haklarını önemsemeyen, diktatörlük hasretiyle yandığını belli etmekten çekinmeyen, seçimleri hafife alan bir politikacı, Jair Bolsonaro, Brezilya´da cumhurbaşkanı olmayı başardı.

Seçimini haberleştiren dünya medyası, Bolsonaro?yu Macaristan´ın Viktor Urban?ı, Filipinler´in Rodrigo Duterte?si ve ABD´nin Donald Trump?ı ile birlikte anıyor.

Bolsonaro da UrbanDuterte ve Trump gibi demokratik ilkeler ve geleneklere hiç önem vermeyen yeni nesil politikacılardan?

Politik süreçler konusunda uzman iki isim olan Steven Levitsky ile Daniel Ziblatt?ın imzasını taşıyan taze çıkmış bir kitap şu sıralarda ABD´de çok satanlar listesini zorluyor.

Kitbın adı ?Demokrasiler Nasıl Ölür´ (How Democracies Die).

 

Geçmişte, demokrasiler üzerindeki gölgenin askeri vesayet olduğunu, onu tehlikeye düşüren gelişmenin de askeri müdahalelerle yaşandığını hatırlatıyor yazarlar. Arjantin, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Gana, Yunanistan, Guatemala, Nijerya, Pakistan, Peru, Tayland, Uruguay ve tabii Türkiye başlarından askeri müdahaleler geçmiş ülkeler. Şu yakınlarda da Mısır ve Tayland´ta darbeler yaşandı.

Demokrasiyi öldüren hep askeri darbelerdi.

?Şimdilerde bu durum değişti? diyor kitabın yazarları. ?Demokrasiyi sona erdiren daha dramatik ve eş değerde tahrip edici bir başka yol var. Demokrasiler artık generaller eliyle ölmeyebiliyor, onu seçilmiş liderler yok edebiliyor. Hitler bunu 1933´te Reichtag yangını sonrasında Almanya´da derhal yapmıştı; bugün ise demokrasiler daha ziyade yavaşça, görünür biçimde varlıklarını kaybediyor.?

Popülist politikacılar seçimle iş başına geliyor ve kendilerinin iş başına gelmelerini de sağlayan demokrasiyi katlediyorlar?

İddia bu.

Amerika´da demokrasi kötü yolda

Amerikalı yazarların kitapta bu yolun denendiği ülkeler arasında özellikle ağırlık verdikleri ülke ABD. Kendi ülkeleri.

Trump?ın Amerikan demokrasisine ciddi bir tehdit olduğuna inanıyorlar.

Okuyalım:

?Tehdit şimdi ne kadar ciddi? Pek çok gözlemci Trump gibi demagogları engellemek ve etkilerini sınırlamak amacıyla dizayn edilmiş anayasamıza güveniyor. Madison tarafından düşünülmüş denge ve denetleme mekanizmamız iki asırdan fazla varlığını sürdürdü. İç savaşa, büyük ekonomik krize, soğuk savaşa, hatta Watergate skandalına direndi; dolayısıyla Trump´la da yıkılmaz diye düşünüyorlar.?

?Yanılıyorlar? diyor yazarlar. Onlara göre, demokrasiden uzaklaşma süreci daha önceden (1980´lerden) başlamış, 2000´li yıllarda hızını artırmış. Barack Obama başkan seçildiğinde onun seçimine meşru gözlerle bakmayanlar çıkmıştı, onu hatırlatıyorlar.

Demokrasi adına endişeleri büyük yazarların?

Sözünü ettikleri ülke Amerika.

Cumhuriyet adının konulmadığı bir cumhuriyet ABD. Sistemiyle dünyaya örnek gösterilen bir ülke. Yakın zamanda bizde gerçekleştirilen ?sistem değişikliği´ tartışmaları sırasında ?iyi çalıştığı´ öne sürülen başkanlık sisteminin sahibi olan ülke.

Demokrasi dışına savrulduğu söylenen işte o.

Bu tartışmalar ışığında kendi cumhuriyetimize baktığımızda, henüz daha bir asrı devirmemiş olmasına rağmen, halkın kendini yönettiği böyle bir sisteme sahip olmamızı bayram ederek kutlamamız bana hiç ters gelmiyor.

Tam aksine, sahip çıkmamız ve daha yüzlerce yıl yaşatmaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum.

????




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —