Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Afrika´nın Filistin meselesine bakışı, Afrikalıların bölgesel ve küresel gelişmeleri kısa vadeli siyasi ve ekonomik çıkarlardan ziyade adalet ve vicdan penceresinden gördüklerini ortaya koyuyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kalın, Daily Sabah gazetesinde "Sömürgeciliğin ne olduğunu bilen Afrika, Filistin´e destek verdi" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Yazısında, Afrika´nın, tek bir ortaklık modelinin toplumsal, ekonomik ve coğrafi çeşitliliğinin hakkını veremeyeceği büyük bir kıta olduğunu belirten Kalın, çok kutuplu bir dünyada Afrika ile bağlar kurmanın yolunun, çok kademeli bir yaklaşımdan geçtiğine işaret etti.
Türkiye´nin, son 10 yıllık dönemde bu ilke doğrultusunda hareket ederek Afrika ile bağlantı kurmaya gayret gösterdiğini anımsatan Kalın, günümüzde Afrika devletlerinin, sömürgeciliğin mirası, iç savaşlar, terör, yolsuzluk, altyapı eksikliği, kalkınma ve çevre sorunlarının yanı sıra birçok zorlukla mücadele ettiğini vurguladı.
Zengin doğal kaynakları, genç ve dinamik bir nüfusu olan, dünyaya açık bir Afrika´nın inanılmaz bir potansiyeli bulunduğuna değinen Kalın, 2005 yılında "Afrika Açılımı"nı başlatan Türkiye´nin, bu dinamikleri göz önünde bulundurduğunu ve sahada ciddi sonuçlar aldığını kaydetti.
Somali ile ilişkilerin, bu durumun en somut örneğini oluşturduğunu belirten Kalın, Türk kalkınma modelinin Somali´de başarılı olduğunu ve ülkenin şiddeti durdurma ve asayişi, siyasi temsili ve kalkınmayı tesis etme çabalarına önemli katkılarda bulunduğunu aktardı.
Somali´nin terör, yoksulluk ve güçlü bir merkezi hükümetin yokluğuyla halen başa çıkmaya çalıştığını ancak ülkenin son 5 yıla oranla daha iyi durumda olduğuna işaret eden İbrahim Kalın, "Türkiye, resmi kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla Somali´de ciddi yatırımlar yaparak yani bağımlılık ve sömürü ilişkileri kurmaya değil, Somali halkının kendi ayakları üzerinde durmasına gayret etti. Son 10 yılda Afrika´daki Türk büyükelçiliklerinin sayısı 12´den 39´a çıktı. 2018 yılında bu sayının 41´e ulaşmasını bekliyoruz. Ayrıca aynı dönemde Afrika ile ticaret hacmimiz 5-6 kat arttı." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın, son yıllarda 24 Afrika ülkesini ziyaret ettiğini, iki Türkiye-Afrika zirvesi düzenlendiğini hatırlatan Kalın, şöyle devam etti:
"Ekonomi cephesinde ise zengin doğal kaynaklara sahip birçok Afrika ülkesi, yoksulluk ve az gelişmişlik ile mücadele ediyor. Dünya Bankası´nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı analize göre, ´Bölgede ekonomik büyüme kriz öncesi dönemin çok altında seyrediyor ve genel gidişat halen zorlu. Orta seviyede büyümenin 2016, 2017´de düşen kişi başı gelire yansıması yavaş olacak. Bu iyileşme, ortak kalkınma ve yoksullukla mücadele gibi hedeflere ulaşılması için yetersiz kalacak.´ Ancak aynı raporda şu ifadelere de yer veriliyor, ´Sahra Altı Afrika´nın faaliyetlerinde istikrarlı bir toparlanma bekleniyor. Emtia fiyatlarında ve iç talepte yaşanacak artış ile enflasyonun düşmesi ve para politikalarının gevşemesiyle birlikte 2018´de büyüme yüzde 3,2 seviyesine, 2019´da ise yüzde 3,5´a yükselecek.´ Önümüzdeki dönemin Afrika ekonomileri için daha iyi olmaması için hiçbir sebep yok."
Dünya ekonomisinin merkezinin, Batı dışı ülkelere doğru hareket ederken, Afrika ülkelerinin de ekonomilerini çeşitlendirmek için yeni fırsatlarla karşılaşabileceğine vurgu yapan Kalın, "Eğer ulusal öncelikler doğru belirlenir ve bu hedefler doğrultusunda disiplinli ve kararlı bir çalışma yürütülürse küresel ticaret ve yatırımlar Afrika ülkelerinin çıkarlarına hizmet edebilir." ifadesini kullandı.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın, Sudan, Çad ve Tunus olmak üzere toplam üç Afrika ülkesine ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlatan Kalın, Türkiye´den devlet başkanı seviyesinde bir ilk olan bu ziyaret ile ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin ele alındığını, farklı alanlarda düzinelerce anlaşma imzalandığını belirtti.
Sudan´daki karşılama törenlerine binlerce kişinin katılarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenmesi temennisinde bulunduğunu aktaran Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın, Hartum´un yanı sıra Port Sudan´ı ve yüzyıllar boyunca Afrikalı hacılar tarafından kullanılan tarihi Savakin Adası´nı da ziyaret ettiğini vurguladı.
Kalın, daha önce burada iki cami ve bir liman binasını restore eden Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı´nın (TİKA), gelecek dönemde birçok yeni projeyi hayata geçireceğini, özellikle Sudan´da Türkiye´nin desteğiyle büyük bir tarım seferberliği başlatılacağını bildirdi.
Benzer sahnelerin, 150 Türk iş adamının muhataplarıyla görüşerek, yatırım imkanlarını değerlendirdiği Çad ziyareti sırasında da yaşandığını aktaran Kalın, dünyanın en fakir ülkelerinden olan Çad´da her seviyede yapıcı ve sürdürülebilir desteğe ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Türkiye´nin köklü tarihi ve kültürel ilişkilere sahip olduğu Tunus´ta ise resmi görüşmelerde ikili ekonomik ilişkilerin yanı sıra Kudüs meselesi ve Katar-Körfez ilişkileri başta olmak üzere bölgesel siyasi gelişmelerin ele alındığını belirten Kalın, "Görüşmelerde, Türkiye ve Tunus´un bu ve diğer bölgesel konularda ortak olduğunun tekrar altı çizildi. Yasemin Devrimi´nin başından itibaren Türkiye, kredi sağlanması, güvenlik güçlerinin eğitimi ve ekipman temini gibi adımlar atarak Tunus ile dayanışma içinde oldu." ifadelerini kullandı.
Özellikle Afrika ülkelerinin geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu´nda alınan ve ABD´nin Kudüs´ü tek taraflı olarak İsrail´in başkenti ilan eden kararını reddeden kararında pozitif bir rol oynadığını vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:
"Aslında Afrika milletleri, sömürgeciliği, işgali, apartheidı ve toplu cezalandırmayı geçtiğimiz yüzyıllarda bizzat yaşadıkları için Filistin halkının acılarını en iyi şekilde anlama imkanına sahipler. Dolayısıyla Afrika´nın Filistin meselesine bakışı, Afrikalıların bölgesel ve küresel gelişmeleri kısa vadeli siyasi ve ekonomik çıkarlardan ziyade adalet ve vicdan penceresinden gördüklerini ortaya koyuyor. Afrika, ilk bakışta anlaşılamayacak kadar incelikli ve çok kademeli bir bölge. Afrika ülkeleri, dünya sahnesinde eşit ortaklar olarak muamele edilmeyi hak ediyor. Bugün kıtanın yeni şekillerde sömürülmeye değil, adalet ve istikrara ihtiyacı var. Dünya Afrika´yı yeniden keşfederken, Afrika dünyaya açılmaya başlıyor. Bu sürecin karşılıklı çıkarlara, güvene ve ortaklığa endeksli bir ilişkiye dönüşmesi beklenir. Çok kutuplu dünyada Afrika ile bağlar kurmanın yolu da budur."