Tarih: 20.10.2020 11:51

Cumhurbaşkanı medyadan memnun değil.. Memnun kalınacak medya için teklif ve temennilerim…

Facebook Twitter Linked-in

Dün akşam üzeri TV5 kanalında bir programa uzaktan katıldım ve 20 dakikayı bulmayan bir süre içerisinde programı sunan iki gazetecinin güncel konulardaki sorularına cevaplar verdim. 

Saat 16.00’da haber programını TV5’te kim dinler?

Dinlenmiş.

Galiba TV5 programda söyledikleriminden satır başlarını sosyal medya hesabından da duyurmuş.

Ardından söylediklerimle birlikte şahsımla ilgili kanaat belirtenler oldu.

ABD başkentinde mesleği uzun yıllar sürdürdükten sonra ülkeye dönen ve halen Milliyet’te köşesi bulunan bir gazeteci, Hakkı Öcal, benim için, “Bir gazetede yazmaması ve TV’ye çıkmaması bence çok yanlış. Bir yerde editör olsam, bizde yazmasını rica edeceğim ilk kişi olurdu” görüşünü paylaştı.

Yalan söyleyecek değilim: Hoşuma gitti.

Ben gazetelerde ve TV’lerde yokum, Cumhurbaşkanı medyadan mutlu değil

Reklam

Sizler bu yazımı olduğunuza göre biliyorsunuz: Ben yazmaya devam ediyorum. Kendi adıma oluşturduğum bu sitede güncel konularda ne düşündüğümü merak eden okurlarla buluşuyorum. Kısa bir ara dışında dört yılı aşan bir süredir her gün görüş açıklıyorum. Sizler de okuyorsunuz.

Hoşuma giden takdirin yazılmasına vesile olan TV5 mülakatının da gösterdiği gibi, ilgi duyan alternatif kanalların ekranlarında göründüğüm de oluyor. Kanalların internet siteleri söylediklerimi yazılı, Youtube‘ta da görüntülü olarak görüşlerimi ilgi duyanlara ulaştırıyor.

Gazetelerde köşem yok, çok izlendiği düşünülen kanallardaki programlar bana kapalı, ama olsun, görüşlerim muhataplarına erişebiliyor.

Mutluyum.

[Başımdan geçen bir davet olayını daha önce yazmıştım, özetleyeyim: Herhalde bir yılı geçti, çok izlendiği varsayılan haber kanallarının birinden programa davet için aradılar. “Ben yasaklıyım, bir yanlışlık olmasın” dediğimde, daveti ileten genç kız, “Öyle şey olur mu?” tepkisini verip teyit için yeniden arayacağını söyledi. Hala arayacak.]   

Eksikliğini hissettiğim hiçbir şey yok.

Fakat galiba devleti yönetenler bir şeylerin eksik olduğunu hissetmeye başladılar. 

Şu satırlar dünkü bir konuşmadan:

Reklam

“Gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu gayet iyi biliyoruz. Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebeyle, geçtiğimiz 18 yılda her alanda, tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum. Medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. Fikri iktidarımızı hala tesis edemediğimiz kanaatindeyim.”

Tahmin etmişsinizdir; konuşmayı yapan 18 yıldır iktidarda olan partinin genel başkanlığını da sürdüren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.

Belli ki, ülkeyi 18 yıldır yöneten iktidar, en tepe noktasında, ara sıra da olsa durum muhakemesi yapıyor. Bunu yaptığında, kültürde, sanatta, fikir hayatında gözlemlediği durumu beğenmiyor. Hayıflanıyor.

Hayıflanılacak bir durum olduğu belli, ancak bunun sebebi uzun konuşmadan buraya alıntıladığım kısa paragraf içerisinden bize bakıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi iktidarın yanında fikir alanında da iktidar olmaya talip.

Oysa fikir alanı siyasi iktidarın üzerinde iktidar kurabileceği bir alan değildir.

Fikir alanı özgürlük alanıdır. Fikirlerin özgürce ifade edilebildiği ortamlar ülkenin ve doğal olarak ülkeyi yönetenlerin övünç kaynağıdır. Ekonomide olduğu gibi fikir alanının da bir piyasası vardır. Ekonomi alanı nasıl emir ve talimat kaldırmaz, müdahale edilen piyasadan hayırlı sonuç alınmazsa, fikir, kültür ve sanat alanlarına tepeden müdahalelerle iktidar kurulmaya kalkışılırsa, o müdahaleyi yapanlar da bundan zararlı çıkar.

En modern altyapıyı sağlarsınız, ancak ortaya çıkan ürün sizi hayıflandıracak ilkellikte olabilir.

“Kemalât kem âlât ile olmaz” demiş eskiler; gerçekten de mükemmellikten çok uzak bir iklimde mükemmelliğe ulaşılamaz.

İstenir ve zorlanırsa, medyada kimlerin köşesi olacağına, ekranlarda kimlerin görüneceğine ve kimlerin medyada görünmez hale getirileceğine karar verilebildiği, şu son üç-beş yılda ülkemizde görüldü. 

Görüldü, ama öyle anlaşılıyor ki, bununla istenilen sonucun alınabileceğini düşünenler de ortaya çıkan manzaradan pek mutlu olmadılar.  

İslam Dünyası İslam’a ters düşerse…

Doğru olan davranış, iktidar sahiplerinin, fikir alanından, kültür ve sanattan ellerini çekmesidir.

İslam Dünyası’nın İslam’ın temel ilkeleriyle ters düştüğü yer de tam burasıdır.

Muhalif bir gazetecinin, Cemal Kaşıkçı’nın, vücudunu en vahşi biçimde ortadan kaldırmaya kadar işi vardıran bir ülke bile çıktı. 

Oysa, İslam’ın rehberi olan kutsal kitapta (Zümer süresi, ayet 18), Müslümanlar için, “Onlar her sözü dinler en güzeline uyarlar” tanımı yapılıyor.

Yani bütün fikirlerin rahatlıkla ifade edilebildiği bir ortam olacak, görüşler serbestçe ifade edilebilecek, insanlar hepsini dinleyip kendi muhakemelerini kullanarak, en iyi, en güzel ve en doğru hangisiyse onu benimseyecekler.

İlim, fikir, sanat insanlarının, gazetecilerin kendilerini tamamen özgür hissetmedikleri bir ortamdan hayır gelmez.

Herhangi bir gazetede köşem olsaydı bu yazıda ifade ettiklerimi yazabilir miydim?

Yazardım, ama herhalde ardından yazdırılmaz hale gelirdim. Televizyon ekranlarına veda etmek zorunda da kalırdım.

Öyle olmadı mı?

[Bana bunları düşündürdüğü için Hakkı Öcal’a ayrıca teşekkür ederim.]




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —