Ayrıntıya girecek değilim. Üzerinde duracağım nokta, sistemin en önemli unsurlarından sayılması gereken, her konuda nihai kararı verecek olan cumhurbaşkanına en doğruya ulaşması için bilgi ve birikimleriyle yardımcı olacak insanlardan oluşan danışma kurulları…
Son zamanlarda birbiri ardına meydana gelen gelişmelere bakarak aklıma gelen bir soruyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Danışma kurulları danışılmak içindir
O soru şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ciddi sonuçlar doğurabileceği her bakımdan belli olan herhangi bir konuda, kendi eliyle seçtiği kişilerden oluşan danışma kurullarına danışıyor mu?
Merak bu ya, sözgelimi “Bin yıllık komşumuz ve kardeşimiz olan Suriye halkı özgürlüğe, huzura, güvene kavuşana kadar bu ülkede kalmaya devam edeceğiz” cümlesinde formüle edilen görüş ile Libya’ya asker göndermeyle başlayan sürecin ana hatları, Cumhurbaşkanlığı çatısı altında oluşturulan ‘Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu’nda tartışılarak mı belirlenmiştir?
Ekonomi alanındaki kararlar ‘Ekonomi Politikaları Kurulu’ ile görüşüldükten sonra mı alınmakta?
Bu soruları sormak, sosyal medyayı hizaya getirmek amacını güden yeni yasa teklifine göz gezdirirken aklıma geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceleri kısıtlayıcı hükümlere sahip bir yasa çıkarılması taraftarı iken etraftan gelen tepkiler üzerine işi yasal düzenlemeye kadar vardırmaktan vazgeçtiği izlenimi vermeye başlamıştı. İktidar cephesinin diğer ortakları, MHP ve Vatan Partisi liderlerinin yönlendirmesiyle, bir baktık, hazır bekleyen tasarıyı yeniden benimsedi.
AK Parti de, ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ adını taşıyan 5651 sayılı kanun teklifini Meclis’e sundu.
Şöyle sıradan bir bakışla bile günümüz gerçeklerine ters düşen, uygulanması tarifi imkansız sorunlara yol açma ihtimalini içerisinde barındıran, Türkiye’yi bu alanda yan yana gelmek istemeyeceği ülkelerle eş değerli kılacak bir yasa bu.
Bir-iki kötü örneğe bakılarak bütün bir alanı sıkı bir disipline sokmanın makul bir sebebini bulmak zor.
Üstelik, uygulamaya başlandığında, AK Parti’nin geleneksel oy tabanınında yer alan kişi ve kesimleri bile siyasi tavır değiştirmeye sevk edebilecek bir düzenleme…
Sorum şu: Bu konu Cumhurbaşkanlığı çatısı altında oluşturulmuş ‘Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu’nda görüşüldükten sonra mı yasal düzenlemeye dönüştürülmüştür?
Hangi ölçülerle oluşturulmuş olursa olsun, iddialı isimlerden oluşan bir kurul içerisinde yer alan üyelerin, kurul dışı bilim insanlarının açıklarını tespitte zorlanmadığı metin önlerine gelmiş olsaydı, onun bu haliyle yasalaştırılmak istenmesine izin vermeyeceklerini düşünüyorum.
Teknoloji yol gibidir
Bilineni bir kez daha hatırlatmakta yarar var: Bugünün teknolojisinin ürünü olan sosyal medya türü alışkanlıklar disiplin altına alınmaya gelmiyor. Kötüye kullanımı cezalandırmak ve bu yolu tercih edecek hasta ruhları caydırmak için tedbirler alınabilir elbette; ancak kullanımı zorlaştırmak, kullanılmaz hale getirmek tercih edilesi bir yol değil.
Reklam
Çin’i görüyoruz; Hong Kong sırf bu yüzden çıkarılmak istenen güvenlik yasasına direniyor.
Almanya bizim tasarıya da ilham kaynağı olduğu anlaşılan bir yasa çıkardı çıkarmasına, ancak daha ilk günden ortaya çıkan sorunlarla baş etmekte zorlanıyor. Alman hukuk ve adalet sistemi de yasanın aşırı uygulanmasına izin vermeyecek görünüyor.
Her ne kadar öncelikle Twitter, FaceBook, Instagram topun ağzında görünseler bile, onlar kadar hatta onlardan da fazla sıkı disipline sokulacak olan YouTube’dur ve o platformu alternatif medya olarak kullananların nefes borularının kesilmesi tahmini kolay sıkıntılara yol açacaktır.
Bunları, sosyal medya hesapları bulunsa bile onları kullanmaktan bilerek isteyerek uzak duran, o platformları kötüye kullananların saldırılarından muzdarip biri olarak hatırlatıyorum.
Wikipedia’yı rahatsız edici birkaç maddesi var diye yasakladık da ne oldu, o rahatsız edici maddeleri bizim dışımızda bütün dünya okudu. [İşin gerçeği, Türkiye’nin de onları okumasını sağlayıcı tedbirler almakta gecikmedi Wikipedia.]
Halen mahkeme kararlarıyla erişime kapatılmış siteler var, yayınlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar ve isteyen onlara erişmenin yolunu buluyor.
“O yolları da kapatırız” der ve bunun tedbirlerini düzenlemenize yerleştirirsiniz, fakat başarısız olacağınıza iddiaya girebilirim.
Yunus Emre “Dağ ne kadar yüce olsa yol onu mutlaka aşar” diyordu; teknoloji de öyle bir şey işte: Siz onun önüne engeller koymaya kalkarsınız, fakat o onları mutlaka aşar.
Tabii, isminizin ‘sosyal medya yasakçısı ülke’ olarak yaftalanmasını istemeyeceğinizi de varsayıyorum…
Herhalde istemezsiniz.
İşte bundan dolayı kritik soru aklıma sıkça geliyor: Şimdilerde birbiri ardına alınan kritik kararlar Cumhurbaşkanlığı çatısı altında oluşturulmuş kurullarda görüşüldü mü?
Suriye ve Libya politikaları ‘Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu’nda?
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi ‘Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’nda?
Sosyal medyaya yönelik yasakçı yasal düzenleme ‘Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu’nda?
Veya ‘Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nda?
Benimki sadece bir merak…
ΩΩΩΩ