Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu´nda düzenlenen 48. Muhtarlar Toplantısı´nda, Adana, Adıyaman, Ağrı, Aydın, Bartın, Bingöl, Bitlis, Çanakkale, Denizli, Edirne, Elazığ, Giresun, Isparta, İzmir, Kars, Kırklareli, Mersin, Muş, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Tunceli ve Van´dan gelen muhtarlara hitap etti.
Sözlerine, "Cumhurbaşkanlığı görevine geldikten sonra dedik ki ´ülkemizdeki tüm muhtarlarımızla bir araya geleceğiz.´ Külliyemizdeki ana binada yer alan konferans salonumuzda 400 kişilik gruplar halinde başlattığımız muhtar buluşmalarımızı artık burada sürdürüyoruz." diyerek başlayan Erdoğan, bugün itibarıyla 30 bine yakın muhtarı külliyede ağırladıklarını söyledi.
Erdoğan, 31 Mart 2019´da belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleriyle muhtarların da seçiminin olduğunu dile getirdi. Bu sebeple ileriki aylarda muhtar toplantılarına biraz hız vereceklerini bildiren Erdoğan, "İstiyoruz ki tüm muhtarlarımızı hiç olmazsa şu Külliye´de bir kere de olsa ağırlamış olalım. Hedefimiz seçimden önce muhtarlarımızın tamamına yakınıyla bir araya gelmiş olmaktır. Böylece Cumhuriyet tarihinde başka hiçbir cumhurbaşkanına, başbakana, devlet ve siyaset adamına nasip olmamış bir bahtiyarlığı sizlerle yaşamış olacağız." ifadesini kullandı.
Erdoğan, muhtarlara bakışlarını, onları devletin ve milletin gözünde nasıl bir konumda gördüklerini, kendilerinden neler beklediklerini bu toplantılarda uzun şekilde anlattıklarını vurguladı.
Demokrasinin en tabandaki temsilcileri olan muhtarlarla en üstteki temsilcisi olan cumhurbaşkanının birlikteliğini, ülkede milli iradenin nasıl güçlü bir şekilde tecessüm ettiğinin en bariz örneği olarak gördüğüne dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Muhtar mahallesindeki, belediye başkanı şehrindeki, milletvekili ilindeki, cumhurbaşkanı tüm ülkesindeki insanların kahir ekseriyetinin gönlüne girecek ki, bu görevlere gelebilsin ve orada icraat yapabilsin. Dünyada demokrasinin böylesine yaygın ve etkin bir şekilde uygulanabildiği pek az ülke var. Siz bakmayın birilerinin Türk demokrasisini hakir görmeye çalışmasına. Onlar demokrasiyi sadece kendilerine hizmet ettiğinde severler."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin tercihlerinin hakim olduğu gerçek demokrasinin, onların asla işine gelmeyeceğinin altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, dün ülkemiz aleyhine bir karar açıklamış. Neymiş? Türkiye, terör örgütü PKK ile iltisaklı bir partinin eski genel başkanının yargılandığı davada özgürlük, güvenlik ve seçim hakkını ihlal etmiş. Peki siz Avrupa Birliği organlarından herhangi birinin, aynı zatın 6-8 Ekim 2014 tarihindeki olaylar sırasında insanları, tamamı yalan olan beyanlarla galeyana getirip 50 masumun sokaklarda vahşice katledilmesine yol açması konusunda herhangi bir beyanını duydunuz mu?
Elinde sadece bu hadise sebebiyle aralarında 16 yaşındaki Yasin Börü´nün de bulunduğu 50 insanın kanı bulunan biri için sergilenen gayretin milyonda biri, acaba o masumlar için gösterilmiş midir? Belediye otobüsünde diri diri yakılan genç kızımıza, daha birkaç ay önce eşini ziyaretten dönerken patlatılan bombayla 11 aylık bebeğiyle paramparça edilen hanım kardeşimize gösterilmeyen ilgi, onları katledenlere adeta yağdırılıyorsa burada bir sorun vardır."
Avrupa Birliği´nin bizatihi kendisinin "terör örgütü" olarak kabul ettiği, daha hayata gözlerini açmamış çocuktan, 80 yaşındaki ihtiyara kadar her yaştan on binlerce insanın katili olan PKK´ya verilen desteği, bu zalimlerin kurbanlarından esirgeyenleri, hiçbir zaman ciddiye alamayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bugün Avrupa´nın hangi şehrine giderseniz gidin, terör örgütü yandaşları diledikleri gibi at koştururken, milyonlarca avro para toplarken, ülkesini ve milletini seven vatandaşlarımıza adeta nefes aldırılmıyor." dedi.
"AHİM, sen neredesin? Sen bunları görüyor musun, bunları takip ediyor musun?" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunlar hakkında verilmiş bir kararın var mı? Türkiye´de darbeye teşebbüs eden FETÖ´cüleri baş tacı yapan hiçbir ülkenin, hiçbir kurumun ´demokrasinin´ adını ağzına almaya hakkı yoktur. Bunun adı ´özgürlük´ veya ´hak arayışına destek olmak´ değil, düpedüz ´terörperestliktir, terörist seviciliktir.´
Buradan Avrupalı dostlarımızı ikaz ediyorum. O çok sevdiğiniz teröristler var ya, çıkarlarına dokunduğunuz gün emin olunuz, sadece nefretlerini ve sloganlarını değil, silahlarını da size çevireceklerdir. Sonuç olarak diyoruz ki, siz varın kendi sırça köşklerinizde dilediğiniz kararları alın, dilediğiniz oylamaları yapın, biz demokratik hukuk devleti vasfımızdan asla taviz vermedik. Ülkemizin ve milletimizin bekası için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz."
Erdoğan, Türkiye´nin son 5-6 yılında ileride gerçekten üzerinde çok durulacak, düşünülecek, konuşulacak, tartışılacak önemde hadiselerin yaşandığına değindi.
Ülkenin, bölgedeki ve dünyadaki birtakım projelerde nereye yerleştirildiğini, millete biçilen kefeni nasıl birlikle beraberlikle kardeşlikle parçalayıp attıklarını tarihin yazacağını ifade eden Erdoğan, "Tarih, elbette milletimizin kahramanlığı ve cesaretiyle birlikte ana muhalefet partisinin her konuda, her olayda, her dönemde nasıl ülkesinin karşısında yer aldığını da yazacak." diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dün, yine bu partinin başındaki zat çıkmış, gezi olaylarını öven, gezici vandalları yücelten, bunun üzerinden bizi itham eden zırvalar beyan etmiş. Düşünebiliyor musunuz, Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu anda içeride. Onun arasında kim var? Meşhur Macar Yahudisi Soros. Bu adam dünyada milletleri bölmek, parçalamakla adeta birilerini görevlendiren, parası bol ve bu paraları da bu şekilde tüketen birisidir.
Türkiye´deki temsilcisi de aynı şekilde babadan zengin ve bu imkanlarını da bu ülkeyi parçalayıp, bölen işte bu özellikle terör eylemlerine karşı her türlü bu noktada desteği veren kişi. Şimdi içeride. Suçu olmayan, herhangi bir şeye karışmamış olanı niçin kalksın da bizim yargımız içeri alsın? Buradan ben bir kez daha tekrarlıyorum; Gezi olayları, tıpkı CHP´nin başındaki zatın kendisi gibi bir projeydi. Bu projenin adı Türkiye´nin ayaklarına yeniden pranga vurma, milletimizin kutlu yürüyüşünü engelleme ihanetidir."