Bundan tam 40 yıl önce Cuheyman el Uteybî liderliğindeki grup 'Mehdi'nin geldiğini iddia ederek Kabe'yi işgal etti. İki hafta süren işgal, Suudi güçlerinin yetersiz kalması sonrasında Fransa ve Pakistan'dan yardım alınarak sonlandırıldı.
TIMETURK | HABER MERKEZİ
PINAR HİLAL BALTA
Bin dört yüzüncü hicri yılın ilk günü olan 20 Kasım 1979 Salı sabahı, Mescid-i Haram imamlarından Muhammed b. Süheyl'in kıldırdığı sabah namazı sona erdiğinde mescide, tekbir sesleriyle giren kalabalık bir grup, birkaç el ateş ederek cemaati durdurdu. Grubun lideri Cuheyman el Uteybî, yanında ayakta duran kayınbiraderi Muhammed b. Abdullah el Kahtanî'yi "Mehdi" olarak tanıttı ve cemaatten "biat" istedi.
Cuheyman, bu ilanını zayıf veya kuvvetli olduğuna ilişkin açıklamalar yaptığı hadislerle desteklemeye çalışmasının ardından Suud hükümetinin meşru bir hükümet olmadığını, bu nedenle müslümanların devlete itaat etmelerinin şer'î bir dayanağı bulunmadığını söyledi. Suud hükümetini, İslam'a zarar vermekle suçlayan Cuheyman'ın ardından öne çıkan bir kişi grubun taleplerini beş madde halinde sıraladı:
- Batılı değerleri taklide son verilmesi, emperyalist devletlerle diplomatik ilişkilerin kesilmesi, İslam'ın adil sosyo-kültürel yapısına dönülmesi
- Suud saltanatının yıkılarak yerine İslami bir hükümetin kurulması, kraliyet ailesinin yargılanması, mal varlıklarına el konulması
- Kral Halid ve beraberindekilerin Allah'ın hükümleri yerine kendi hükümleriyle hareket etmeleri ve ülke mallarını yabancı şirketlere peşkeş çekmesi nedeniyle kafir olduğunun ilan edilmesi
- ABD'ye petrol ihracatının durdurulması
- Tüm yabancı askeri uzman ve müsteşarların ülke dışına çıkarılması, yabancı üslerin kapatılması
MESCİD SİLAH ve YİYECEKLERLE DOLDURULMUŞTU
Dönemin Suudi yönetimini adeta "şok eden" bu talepler, Kabe'deki işgalin uzaması, Suudi Arabistan kraliyet ailesinde büyük bir şaşkınlığı beraberinde getirdi. Cuheyman ve destekçilerinin Mescid'in mahzenlerine önceden yerleştirdiği silahlar ve yiyeceklerle iki haftaya kadar uzayan işgal, 30'a yakın rehineyle sürdürüldü.
EYLEME HEMEN MÜDAHALE EDİLEMEDİ
İlk etapta rehine sayının çok daha fazla olduğu, Petrol Bakanı Zeki Yamani'nin ve bazı kraliyet mensuplarının içeride olduğunun düşünülmesi nedeniyle Suudi hükümeti ilk etapta eyleme hızlı tepki veremedi. Öte yandan en önemli sorunsa Mescid'de kan dökülmesiydi. Olay yerine sevk edilen askerlerin büyük bir bölümü Milli Muhafızlardı ve muhafızlar, silahlı bir operasyona kesinlikle karşıydılar. Bunun önemli sebeplerinden biri muhafızların arasında Uteybeli ve Kahtanlı olanların çoğunlukta olmasıydı. Cuheyman da bir süre Milli Muhafızlar'da görev almıştı ve içeride hatırı sayılır sayıda destek topladığı açıktı.
Kral Halid, muhafızlara gözdağı vererek bu durum devam ettiği takdirde Pakistanlı askerlerden yardım alacağını söyledi. Halen direnen bazı muhafızlar tutuklandı. Olaydan sonra yapılan tahkikatla, Mescid'e yapılan silah ve gıda stoğunun Milli Muhafız Birlikleri'nin depolarından yapıldığı anlaşıldı.
MÜDAHALE İÇİN FETVA VERİLDİ
Kral Halid'in Mescid'de kan akıtacak silahlı bir müdahaleye dini bir meşruiyet kazandırması gerekiyordu. Bu nedenle Cuheyman'ın eyleminin beşinci gününde operasyona izin veren bir fetva basına dağıtıldı.
ÜLKE GENELİNDE ÖNLEMLER ALINDI
Mescid-i Haram'a müdahaleye hazırlanan Suud hükümeti dışarıda yaşanacak olaylar için erkenden harekete geçti. Bu kapsamda Mekke, Medine ve Taif gibi önemli kentlerde sokağa çıkma yasağı getirildi, eğitime ara verildi. Çoğu İran ve Pakistanlı 88 bin yabancı sınır dışı edildi. Suudi Arabistan'ın dini açıdan kurucu öğretisi olan Vehhabiliğin doğduğu Dir'iye'de cuma namazı ilk kez askerler nezaretinde kılındı.
FRANSA'DAN YARDIM İSTENDİ
Kabe'nin üzerinde uçan helikopterler kimyasal gaz bombaları atıyordu. Bu nedenle, üst bölgelerden inen eylemciler mahzenlere sığınmak zorunda kaldı. Mescid'in girişi eylemcilerden temizlendi fakat işgal sonlandırılamıyordu. Kral Halid, bizzat Fransa Cumhurbaşkanı Giscard d'Estaing'e mektup yazarak yardım istedi.
EYLEM SONLANDIRILDI
Fransız anti-terör timi kısa süre eğitimden geçirdiği Suudi bir birlikle eyleme müdahale etti. Bunun için bodrum katlara kimyasal patlayıcılar ve sinir gazı atıldı. Birçok eylemcinin silah bırakması sonrasında mahzenler suyla dolduruldu ve suya elektrik verildi.
GAYRİMÜSLİM OLAN FRANSIZ ASKERLER HAREM'E NASIL GİRDİ?
Suudi yönetimi çaresiz kalarak Fransızlardan yardım istese de bu birlikteliğin duyulması istenmedi. Olay, daha sonra Fransız basınında yer alması nedeniyle biliniyor. Haber, Le Point'de Suudi Arabistan'ın Paris Büyükelçiliği'ne dayandırılarak yayınlanmasının ardından Suudi yönetimi tarafından yalanlandı. Fakat Fransız yönetiminin suskunluğu nedeniyle doğruluğu kabul edildi.
Fransız Ulusal Jandarma Müdahale Birimi (GIGN) Paul Barril ve Ignace Wodecki baskınla ilgili plan yaparken
Fransız komandolar Ignace Wodecki, Christian Lambert ve Kaptan Paul Barril, Mekke isyanı sırasında Taif'te Suudi bir subayla birlikte
Şer'en haram olan Harem bölgesine "kafirlerin" girmesi yasak. Bu nedenle Fransız askerlerinin olaya müdahale sırasında nasıl Mescid'de bulundukları tartışma konusu. En kuvvetli iddialardan biri bu askerlerin Harem'in sınırında göstermelik bir şekilde "kelime-i şahadet" getirdikleri yönünde.
EYLEM "İÇERİDEN BİR HAREKET"
Çeşitli Arap ülkelerinin vatandaşlarının Cuheyman'ın emrinde olduğu iddiaları bir temele dayanmıyor. Bu nedenle tüm iddialara rağmen, olayın sorumlusu olarak yakalanan 63 kişiden 41'inin Suudi vatandaşı olması ve bunların da yaklaşık dörtte üçünün Necd kökenli olması, Kabe eyleminin Suudilerin "içinden çıkmış bir hareket" olduğunu gösteriyor.
Cuheyman'ın katı Vehhabi-Selefi çizdeki cemaati ve esasında "kapsamlı bir devrimi" işaret eden öğretisi nedeniyle Suud rejimi karşıtı milliyetçi-sol örgütlerle iş birliği yapamayacağı değerlendiriliyor.
ESAS AMAÇ: SANSASYON
Cuheyman'ın beraberindeki grupla eylemini başka bir noktada değil de müslümanların kıblesinde gerçekleştirmesi, evli olan eylemcilerin yanlarına eşlerini ve çocuklarını da almaları; esas amacın eylemi sansasyonel hale getirerek, mesianik (Mesih odaklı) bir inançla hareket edildiğini ve işgal sürerken halkın rejime karşı ayaklanacağının düşünüldüğü şeklinde değerlendiriliyor.
EYLEMİN SONUNDA
Resmi verilere göre Suudi kuvvetleri 127, eylemciler ise 117 kayıp verdi. Rakamların binlere yükseldiği iddia edilse de hiçbir zaman kanıtlanamadı. Mehdi olarak ilan edilen Muhammed el Kahtanî öldürüldü. Cuheyman'ın onu kendi silahıyla öldürdüğü ya da intihar ettiği iddia edilse de bu iddialar ne yalanlandı ne de doğrulandı. Ölmediği, kuşatmayı yardığı ve halen yaşadığı da iddialar arasında.
Sağ ele geçirilen Cuheyman'ın yaralı ve itilip kakılırken basın önünde poz vermesi sağlandı. Kralın kardeşi olan İçişleri Bakanı Nayif, ona bu eylemi neden yaptığını sordu. Cuheyman, "Allah'ın evine saldırdıkları ve bunu yaparken kafirlerden yardım aldıkları gerekçesiyle, yönetimi kafir olarak gördüğü" yönünde cevap verdi.
Cuheyman el Uteybî
EYLEMCİLERE, KADINLARA ve ÇOCUKLARA NE OLDU?
Cuheyman ve 62 arkadaşı idam edildi. Eylemcilerle ilgili olan 19 kişi hapis cezaları aldı. 38 sanık beraat ederken, sanıklar arasındaki 23 kadın ve çocuk hüküm giydi. Kadınlar iki yıllık hapis cezası süresince dini açıdan bilgilendirilecekti. Çocuklar ise ıslah evine kapatıldı.
Yaş ortalaması üniversite çağlarına denk gelen eylemcilerden idam edilenler arasında Mısırlı, Güney Yemenli, Iraklı ve Sudanlı isimler de vardı. Fakat kimlikleri bilinmiyor.
Harem baskını eylemi sırasında ihmali olduğu gerekçesiyle azledilen İbn Suud'un oğullarından Mekke Emiri Fevvâz b. Abdülaziz'in de aralarında bulunduğu çok sayıda Suudi yetkili görevden alındı.
USAME BİN LADİN'E GİDEN SÜREÇ
Cuheyman ve cemaatinin doğduğu çevre olan Medine İslam Üniversitesi, Suudi-Vehhabi dini söylem ile modern İslamcı retoriğin kesiştiği bir okul. Eylemcilerin bazılarının burada öğrenci olmasıyla da alakalı olarak, "devlete itaatkar Vehhabilikten", siyasi muhalefet tonu son derece yüksek, yer yer modern siyasal retoriğin kavramlarını kullanan Selefi söyleme kayış, son derece anlaşılır bir hal alıyor.
"Cuheyman'dan sonraki dönemde, Vehhabiliğin bu yeni söylemdeki ağırlığının azalışı ve çağdaş İslamcı tonların fazlalaşması. Sonrasında Usame bin Ladin gibi bir fenomenin yine Suudi ülkesinden çıkması bu bağlamda hatırlanmalıdır."
* Mehmet Ali Büyükkara'nın "İhvan'dan Cuheyman'a Suudi Arabistan ve Vehhabilik" isimli kitabından yararlanılmıştır. Tırnak içinde kullanılan ifadeler kitaptan alıntıdır.