Fotoğraf 19.yüzyıl icadıdır. Fotoğraf keşfedilene kadar ressamlar gördüklerini çizmekle mükellefti. Bir dağ, göl, deniz ya da kadın/erkek ressam olmadan insanlığın ortak mirasına suretini bırakamazdı. Fotoğrafın keşfi resim sanatını hiç olmadığı bir hale soktu. Artık resimler var olanı gösterdiklerinde hiçbir anlam taşımıyordu.
Resim giderek varolanın anlatımı olmaktan çıktı. Resim var olanın ?ressamın zihnindeki? imgesi olmaya dönüştü. Ressamlar artık var olanı çizdiklerinde hiçbir anlam ortaya koymuş olmuyordu. Ressam ancak var olanın imgedeki tahayyülünü ortaya koyduğu oranda kıymet buluyordu. Picasso o küpten kadınları dünyanın en güzel kadınını çizemediği için değil, dünyanın o en güzel kadınını küplere dönüştüren bir zihinsel dönüşümü hayal ettiği için resmetmişti.
Resim fotoğrafın yoluna koyduğu bu ağır maliyetle kendine yeni bir yol çizmeye gayret edip başka bir mecraya koşarken fotoğraf ise resmin yaptıklarını ve yapamadıklarını yapmaya başlamıştı bile. Fotoğraf önce sabit iken sonra hareketli oldu. Fotoğraf resmin yapamadığı her şeyi yaptı. İnsanlığın unutamadığı kareler fotoğraf makinesinin artık bir insanın eline sığan hali ile en beklenmedik anları tarihe kazıdı.
Henri Cartier Bresson, Ansel Adams, Steve Mc Curry fotoğraf denilince ilk akla gelen isimlerdir. Bu isimlerin insanlığa emanet ettiği kareler kimi zaman bir filmde ya da bir romanda bile anlatılamayacak detayları içermiştir. Ya da bunlar kadar ünlü olmayan fotoğrafçıların spontan biçimde yakaladıkları özel kareler tarihe kayıt düşmüştür. Vietnam savaşında napalmdan kaçan kızın çıplak bedenini resmeden kare savaşın özetidir. Bunun gibi yüzlerce binlerce kare ile insanlık kendine hafıza biriktirmiştir.
Fotoğrafın mobil telefonun içine giren fotoğraf makinesi ile artık herkesin üretimi haline gelmesi ise yepyeni bir dünyanın kapısını açtı. Bu kapıdan insanlığın neredeyse tamamı geçebildi ve neredeyse hayatın her anı fotoğraflanır hale geldi.
Sokaklar artık fotoğrafın doğal fonu oldular. Sokakta olan biten her şey fotoğrafa konu. Gündelik yaşamın tüm anları cep telefonu kamerasından sonsuzluğa emanet edilebilir oldu.
Bu sonsuz görsel belleğe artık herkes, her yer, her şey dahil oldu. Sokağa çıkmak sıradan bir güne dahil olmak bir fotoğrafın süjesi olmak için yeterli.
Dünyanın her yerinde devrilmiş bir çöp konteynerinin içine dalmış bir kadının fotoğraf karesine sokulması ilginçtir. Yaşlı bir kadının konteyneri devirip içinde arayış içinde olmasını gösteren bir karenin ifade ettiği de dünyanın her yerinde aynıdır. Böyle bir kareyi resme taşımak için çok fazla çaba harcandığını sanmıyorum. Fotoğrafa sığdırıldığında ise akla gelen ilk şey çaresizliktir.
100 değil 100 bin kişiye de sorsanız çöp konteyneri ile böyle bir ilişkiye girmiş kişiye dair çaresizlik, yoksulluk ve umutsuzluktan öte cevap almazsınız.
Bu yüzden çöp konteynerini kendisine yemek aramak için değil, sokak hayvanlarına yemek bulmak için karıştırdığını söyleyen kadına ?sahi mi? diye sorarsınız.
Çöpün içinden yemek artığı bularak bunları kediye köpeğe vermek gayrı medeni bir davranış olmasının yanısıra hiç de hijyenik değildir ayrıca. Üstelik konteyneri devirmek suretiyle aslında kamusal bir varlığı da hem bütünlüğünden uzaklaştıran hem de belki hasar göstermesine sebep olan bir kişinin çok da doğru davranış yaptığı söylenemez. Bu nedenle kişilik haklarını ihlal ettiğini iddia eden kadını yanına alıp kamera karşısına çıkan AKP´li belediye başkanına da hayret etmemek imkansız.
Kemal Kılıçdaroğlu belli ki, hemen arkasındaki AKP görseli nedeniyle çelişkiyi işaret için tercih etmiş.
Kadının aslında resimde kim olduğunun anlaşılmadığı bir fotoğrafta kendisinin olduğunu ifşa ederek ortaya çıkması ve Kılıçdaroğlu´nu mahkemeye vermekle tehdit etmesi tabii ki yargının bağımsız olduğu bir ülkede haktır. Kılıçdaroğlu da olası bir davada kendini avukatı ile müdafaa edecektir.
Dünyanın her yerinde herkese aynı düşünceyi uyandıran bir karenin arkasındaki farklı hikayeyi anlatan kadının avukatının inandırıcılığına bağlı olarak Kılıçdaroğlu´na yeni bir tazminat çıkabileceği düşünülebilir.
Lakin kadınla beraber ortaya çıkan AKP´li belediye başkanı ve endişeli yüzlerle onlara eşlik eden diğerlerinin unuttuğu bir şey var. Türkiye´nin tüm şehirleri çöp karıştırarak geçim peşinde olan insanlarla zaten dolu.
Daha önce bir yazıya konu ettiğimiz bu gerçeği bu kadın ?kedilere yemek arıyordum? dediği için unutacak mıyız?
AKP´nin iktidar olduğu dönemin hemen tamamında artık sıradan bir şehir parçası haline gelen bu garabetin ve bu garabete muhtaç olan insanların varlığı; kedilere çöpten çıkan kontamine (tehlikeli atıkla karışmış) yemekleri dağıtarak hayırlı iş yaptığını iddia eden zihnin algısına belli ki değmemiş.
AKP´nin Türkiye´nin fotoğraf gerçekliğini sahte medyaları ile çarpıtıp bize servis ettiği bu tuhaf senaryonun neresini tutsan elinde kalıyor.
Ülkenin yarısının oylarına kontamine gıda muamelesi yapan AKP´li belediyenin çöpten çıkan kontamine yemeklerle kedi beslenir mi demesi gerekmez mi? Bu kadının varlıklı olduğunu iddia ederek ülke siyasetine dair bize söylemek istediği şeyin kırık döküklüğü aslında AKP´nin savunduğu her neyse onun da kırık döküklüğünü ifade etmiyor mu?
Herkesin internete 3-5 söz yazdığında karşısına çıkacak milyonlarca çöp karıştıran adam ve kadın görseli var bu ülkede.
Belli ki bu çöp karıştıran adamlar da aslında kedilere kağıt ve plastik topluyor. Onlara plastikten ev yapıp kağıtlarla kaplayacaklar belki de.
AKP aklımızla alay etmeye bayılıyor.
Biz Adalet Kalkınma sanıyorduk Aman ne Komik bir hal aldı işler.
Gülemiyoruz.