Tarih: 21.01.2018 11:25

Coğrafi büyüklük ve tarihi birikim

Facebook Twitter Linked-in

Bir ülkenin fiziksel büyüklüğü onun coğrafyasına nispet edilerek ölçülür.

Ama bir başına coğrafyanın büyüklüğü o ülkenin gerçek büyüklüğünün ölçüsü olarak kullanılmaz.

Coğrafya kadar o ülkenin yönetim yöntemi, adaleti, iktisadiyatı, diplomatik ilişkilerinin sıhhati ve belki hepsinden önemlisi ulusun kendi geçmiş verileri, başka bir söyleyişle onun tarihi birikiminin yeterliliği, özgüveninin tamlığı bu büyüklüğün belirleyici unsurları arasında yer alır. Bu saydıklarımız onun tarihsel birikimine delalet eder.

 

Coğrafyasının genişliğine rağmen ?büyük? sayılmayan ülkeler yok mu? Elbette var. Bugün olduğu kadar dün de vardı böylesi ülkeler...

Osmanlı Devleti siyasal birikiminin en üst noktasındayken sınırları da en uç noktalara kadar genişlemişti. 1699´dan itibaren sınırlarda bir kazanım yaşamadı, bilakis her defasında kayıplar verdi. Nihai darbeyi de Birinci Dünya Savaşı´yla aldı. Lozan ise bu darbeye nihai ve resmi biçimini verdi.

Lozan süreciyle Türkiye yalnızca sınırlarda gerilemeye maruz bırakılmadı. O, aynı zamanda tarihsel birikiminden de koparılmak istendi. Dahası tarihsizleştirilmek istendi.

Ancak tarihi birikim bir operasyonla kesilip atılacak bir uzuv mesabesinde olmadığından, fakat milletlerin hafıza genetiğinde kayıtlı bulunduğundan bir darbeyle koparılıp atılabilecek bir değer değildi. Belki bir süreliğine atıl kılınması gerçekleştirilebilirdi, ama tümüyle ve kökten sökülüp atılması imkân dâhilinde değildi.

İşte şimdi, içinden geçmekte olduğumuz son yıllar boyunca Türkiye bu birikimini devreye sokma çabası üzerinde yürüyor.

Geçmişten tevarüs ettiğimiz değerler arasında günümüze intikal etmiş sözler de var. o sözlerden biri de şu: asıl azmaz bal kokmaz!

Eğer terkibin bal ise en kötü koşullarda bile kokuşman söz konusu olmaz.

Keza eğer asaletli bir soydan geliyorsan hayatın çeşitli cilveleriyle her çeşit savrulmanın olumsuz etkilerini yaşamış olsan da eninde sonunda asaletin gerektirdiği doğru yolu bulursun. Tabii illa da ben sapınç içinde yaşamayı sürdüreceğim inadıyla o çukurda debelenmeye razı olmayı içine sindiremiyorsan...

Türkiye´nin şimdi bu tarihsel birikimini dile getirme, tedavüle sokma çabası içinde olduğunu düşünüyoruz. Bu çaba belki ona yitirdiği sınırları iade ettirmeyecek. Ama o sınırlar içinde yaşayan kültürel birikimi harekete geçirmekten geri de durmayacak.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —