Çıktığım her Tv ya da radyo programlarında, verdiğim röportajlarda, yazdığım makalelerde savunduğum bir tezdir ve çok üzücüdür. “Herkes kendi tabutu önüne geldiğinde ağlamaya başlıyor.” Bu acınası bir halimiz aslında. Başkasının acısını hissetmemek. Acı bizden olunca sahiplenmek, ağlamak. Acı başkasının ise, hissetmemek üzülmemek...
“Her ülkenin kendince bir zayıf halkası vardır. Ve bir ülke en zayıf halkası kadar güçlüdür.” derim her daim... Fasl-ı müştereklerin çoğaltılması gerektiğini dillendiririm.
Ülkemizin siyahi ya da zayıf halkası olarak sayabileceklerimiz vardır. HDP, Kürt, KHK, Alevi, etnik mezhep ve yaşam tarzı üzerinden yapılacak adlandırmalar. Bunlara darbeden kaynaklı saf cemaat muhiplerinin (ibadet ehlinin) FETÖ mensubu olarak adlandırılmaları, tüm bunlar halkta kırılma noktaları oluşmasına, neden oluyor.
Nesrin Nas’ın paylaştığı bir twitte gördüm.
https://twitter.com/nesrinnas/status/1272162806998204417?s=21
“Şu annenin çığlığını kimse duymuyor. Öğrencileri yatağından kaldırıp getirip sonra müebbete mahkum etmek...” diye twit atmış. Sonra da videodaki valideyi izledim, dinledim, düşündüm. Ne çok acı var bu ülkede ne çok ağlayan var diye...
1311. gün akşam açıklamasını Harbiyeli annesi Melek Çetinkaya yaptı. Hergün "sürükleyip bırakan" polis, bu (dün) akşam kendini savcı yerine koyup gözaltı işlemine karar verdi! diyordu içteki twitte.
“Askeri Öğrencilere Adalet İstiyoruz.” tişörtüyle anne kana kana konuşuyor, içi kan ağlayarak evladının serbest bırakılması gerektiğini haykırıyor.
15 Temmuz travmasını ülkece atlamamışken, 18li-20li yaşlardaki 70 harp okulu askeri öğrencinin/erlerin darbe sorumlusu ya da destekçisi olarak “müebbetle yargılanmaları” vicdanı rahatsız ediyor. Bazıları için 5 günlük er deniyor. Herkes sadece kendi tabutu önüne geldiğinde ağlamasın. Başımızı çevirmeye, kulaklarımızı tıkamaya, hakkımız yok. Oysa bu gencecik çocuklar, askerlik andında bizim için öleceklerine dair yemin ediyorlar. Bu çocuklara hiç yokmuşlar gibi davranmayalım. Bu da ülkenin kanayan yaralarından biridir.
Bir komutan emrindeki askerlerden sorumludur. Yaptığı ya da yapmayı akıl edemediği her hamleden kendi mesuldür. Bu çocuklar emir-komuta zinciri ile hareket edecek çaptadır, fazlasına akılları ermez.
KHK da ağlatıyor, Askeri Öğrenciler konusu da ağlatıyor, EYT’de ağlatıyor... Bu konuları defaatle yazdım. Yine yazmam icap etti. Zira adalet talep ediyorum bu insanlar için. Ne tutuklu asker oğlum, kardeşim akrabam var, ne KHKlı, ne de EYT’den mağdur yakinim. Bu insanlarımıza yazdığım makaleler ya da ekranda dillendirdiklerim adalet içindir. Zamanı geçen adaletin tecelli etmesi, adalet olarak mükafatlandırılamaz.
Adalet hepimize lazımdır. Adaleti geciktirmeyelim.
70 eri dolayısıyla 70 aileyi develete küstürmeyelim. Bu gencecik çocukları hayatlarının baharında iken, ömürlerini karartmayalım.
Makaleyi tam sonlandırıyorum derken, 2015’teki bir video Twitter da dolanmaya başladı.
https://twitter.com/keskineren1/status/1272258967457202176?s=21
2015’te yaşanmış olması olayı hafifleten bir sebep olmasa da, neye dikkat çekmek istediğimi ve neden fasl-ı müştereklerimizi, ortak paydalarımızı çoğalmamız gerektiğini gün gibi aşikar etti.
Bir ülkede adalet olmazsa; geleceğe dair umutta, refahda, huzurda olmaz. Adalet, hepimiz için...
Veysi Dündar