Harun Aykaç yazd;
Arnavutluk Nereye?
Âkif Emre’nin gezi, gözlem ve katıldığı konferanslardan derlenen çeşitli yazılarının cem edildiği “Çizgisiz Defter” isimli eserindeki alt başlıklardan birinin adı “Arnavutluk Nereye?” dir.
Bu eser, sekiz ana başlık ve altmış dokuz alt başlıktan oluşmaktadır. Ana başlıklar şöyledir:
1. Allahaısmarladık Kalbim: Endülüs
2. Batı’ya Düşen Gölge
3. Kudüs’e Çıkar Yollar
4. Şu Bizim Rumeli
5. Denizlerde Yeşeren Kök: Patani
6. Firuze Kubbeler Ülkesi: İran
7. Erbil-Bağdat
8. Asyafrika
Bizim Âkif Emre’den alıntılayarak izlenimlerini paylaşacağımız ana başlık olan “Şu Bizim Rumeli” nin alt başlıkları ise on sekiz alt başlıktan oluşmaktadır:
1. Selanik Fragmanları
2. Selanik Resimleri
3. Bir Şehrin Bilinci Başçarşı
4. Bosna: Romantizmin Sonu
5. Bilge Kral’ın farkı
6. Makedonya’da Balkanlar Yeniden Şekilleniyor
7. Selimoviç’i Yenidrn Okumak
8. Balkanlarda İstanbul Fragmanları
9. Üsküp’te Ramazan
10. Arnavutluk Nereye?
11. Kosova’da Son Osmanlı’yı Anmak
12. Saraybosna Ufkunda Gökkuşağı
13. Berlin Duvarı’ndan Mostar Köprüsü’ ne
14. Put Yapımevinde Ulus İnşası
15. Ruhunu Arayan Balkan Tekkeleri
16. Arnavutları Keşfetmek
17. Balkanlarda Kök Meselesi
18. Direnen Şehir Mostar
“Arnavutluk Nereye?” isimli yazıda Âkif Emre duygu ve düşüncelerini şöyle dile getirir:
“Kuzeyden inerken gördüğümüz vadilerin derinliği kadar yeşilliği Adriyatik’e doğru yaklaştıkça Akdeniz ikliminin beslediği mümbit ovalara yerini bırakıyor. Dar alanda tabiat şartlarındaki farklılık kadar sosyal yapıda kaotik, çelişik ve her türlü çatışmaya gebe bir yapı rahatlıkla görülebiliyor.
Bir yönüyle bakıldığında nüfusunun çoğunluğu (yüzde yetmiş) Müslüman olan buna karşın farklı din ve mezheplerin hatta tarikatların birbiriyle yarıştığı, özellikle misyoner kuruluşlarının maddi imkânlarını seferber ederek her alanda cirit attığı bir ülke. Osmanlı bakiyesi Arnavutluk’ta tek sahipsiz kalan bizzat Osmanlı imajı ile toplumun ana damarını temsil eden Müslümanlık.
Yeni nesil şairlerden Elvin Hatip’in, Arnavutçadaki İslâm kültürünü taşıyan özellikle Türkçe kelime ve isimlerin temizlenme çabalarından bahsederken, bunun farklı uygulamalarına tanık olduğumuz sekülerleştirilmenin dilin dolayısıyla zihniyetin seküleştirilme çabası olduğu yorumuna karşı çıkarak “ne sekülerleştirilmesi, burada yaşanan “din savaşı”nın farklı boyutuna vurgu yapıyordu. Gerçekten Arnavutluk’ta yürütülen proje o kadar kapsamlı ve yüzsüz bir hal almış ki, İncil dağıtmak, insanları İsa sevgisine çağırmak şeklinde algılanan tipik misyoner çalışmalarının ötesinde siyasi ve dini bir kampanyaya/toplum mühendisliğine dönüşüm görünüyor (s: 132). Devletin aldığı bir kararla önümüzdeki yıldan itibaren nüfus cüzdanlarına (dini ne olursa olsun) Vatikan’ın azize ilan ettiği Terasa’nın resmini koyacak olması durumun nereye vardığını gösteriyor. Daha vahim olanı ise, bu uygulamayı diyanet teşkilatının onaylaması. Ders kitaplarında Katolik bakış açısı açısıyla yaratılış teorilerinin anlatılması bu etkinin nerelere kadar nüfuz edebildiğinin çarpıcı örneği.
Öte yandan hâlâ resmî söyleme egemen olan özellikle Enver Hoca yönetiminden miras Osmanlı düşmanlığı açık biçimde İslâm düşmanlığına dönüşmüş. Bu söyleme göre; Osmanlı, Arnavutları 500 yıl geri bırakmıştı, zorla Müslümanlaştırarak asıl kimliğinden kopartmış, ülkedeki Müslümanların önemli kısmı Anadolu’dan getirilmiş Osmanlı görevlileri idi. Entellektüel elitin tamamı bu fikri şiddetle savunurken ders kitapları da bu paralelde yorumlarla dolu. Nitekim benzer görüşleri açıkça beyan eden Arnavutluk Cumhurbaşkanı’nın geçen yıl, ülkesindeki Müslümanların oranının ancak yüzde 35 olduğunu, Arnavutların asıl dininin Hristiyanlık olduğunu söylemesi skandala yol açmıştı (s: 133).
Anayasada yapılan AB uyum değişiklikleri sonucunda her fraksiyon kendi diyanet teşkilatını kurmaya gidiyor. Yabancı destekle yönlendirilen kimi Bektaşi temsilcileri Bektaşiliğin farklı bir din olduğunu iddia ederek ayrı bir dini teşkilatlanmaya gitmek için yoğun çaba gösteriyorlar (133).
Ekonomik sorunlarla pençeleşen ülkede gelir dağılımındaki uçurumun boyutlarını caddelerde görünen lüks araçlardan anlamak mümkün. Yolsuzluk, kara para ve kısa yoldan zengin olma tutkusu toplumsal dokuyu adeta çürütüyor.
Bu arada, Avrupa’da çoğunluğu Müslüman olan tek ülke olmasını her fırsatta dile getirmekten pek hoşlanan İslâm dünyası ve tabii ki Türkiye, ne yapıyor dersiniz? … Tarih bilinci oluşmadan kültür emperyalizminin pençesinden kurtulmak mümkün değil. Siyasi olarak Amerika’nın yedeğinde AB kapsamına çoktan alınmış görünüyor. Vakit geçmeden Türkiye’nin en azından kendi mirasına ve kendine sahip çıkması adına strateji geliştirmesi gerekir (s: 134)
Çizgisiz Defter,
Âkif Emre,
Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul, (2071),
Kaynak: Her Taraf