ABD ve Avrupa ülkelerinden Kanada ve Hindistan´a kadar birçok ülkede başta teknoloji casusluğu olmak üzere geniş bir yelpazede agresif espiyonaj faaliyetiyle suçlanan Çin, özellikle son yıllarda ülke içinde kullandığı istihbarat ve izleme teknolojileriyle de dünya kamuoyu tarafından eleştiriliyor.
Çin, ülke içinde kurduğu yüz tanıma destekli kamera ağı, çevrimiçi ödeme metodları, sıkı internet denetimleri ve bu alanlardaki kişisel verilerin toplanmasıyla 2020´ye kadar tüm ülkede hayata geçirmeyi planladığı "sosyal puanlama sistemi" gibi unsurlarla George Orwell´ın romanındaki "Büyük Birader" benzeri bir senaryoyu gerçeğe taşıyor.
Ülke, diğer yandan poster, karikatür, animasyon, kamu spotu gibi medya unsurları ve para ödülleri gibi yöntemlerle ülke kamuoyuna "karşı istihbarat bilinci" adı altında yoğun bir propaganda faaliyeti yürütüyor.
Ticaret savaşlarının ön planda olduğu Çin-ABD ilişkilerinin arka planında ise ciddi bir "istihbarat savaşı" yapılıyor. Yaklaşık 700 milyar dolarla dünyanın en büyük ikili ticaret hacmine sahip iki dev ekonomi arasındaki anlaşmazlıklarda, ABD´nin Çin´e yönelik teknoloji sınırlamaları önemli bir kalemi oluşturuyor.
ABD´nin Pekin´e yönelik suçlamalarına karşın bu ülkede kaç Çinli istihbarat ajanı bulunduğu bilinmiyor. Ancak Çin´in hakkında "kırmızı bülten" çıkarttığı muhalif Çinli iş insanı Guo Vıngui´in ABD basınına yansıyan iddialarına göre, yaklaşık 25 bin Çinli istihbarat ajanı, ABD´nin farklı kurumlarında çalışıyor. Teknoloji casusluğu, Çinli ajanların odaklandığı konuların başında geliyor.
Çin´in ABD´ye yönelik istihbarat faaliyetleri hem askeri hem de ticari alanda yoğunlaşıyor. Askeri anlamdaki faaliyetlerin temel hedefleri hem Çin´in askeri modernizasyon sürecini hızlandırmak hem de ABD´nin gelişmiş ordu teknolojilerinin zayıf yönlerini tespit ederek bunlara karşı önlem almak.
Pekin yönetiminin teknoloji casusluğu faaliyeti, Çin´in ABD ile askeri anlamda rekabet edebilecek bir noktaya çıkması için gerekli kilit teknolojileri ele geçirmeyi hedefliyor. Bu nedenle yönetim istihbarat ve haber alma konusunda önceliğini bu alana kaydırmış durumda.
ABD´nin CIA, Rusya´nın KGB, Ingiltere´nin MI6 ve İsrail´in MOSSAD gibi istihbarat teşkilatları olmasına karşın Çin´de bu görevi Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı yürütüyor.
Diğer yandan Pekin yönetimi, Devlet Başkanı Şi Cinping´in talimatıyla 2015´te Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) bünyesinde kurulan "Stratejik Destek Gücü" birimiyle bu alandaki küresel operasyon kabiliyetini giderek artırıyor.
Bünyesinde kaç personel barındırdığı bilinmeyen söz konusu "dijital ordu", ülkenin "Siber Çin Seddi" olarak tanımlanıyor. Bu kurumun, içeriği dijital ve teknolojiyle bağlantılı her konuda yetkisi ve "kurumlar üstü" bir yapısı bulunuyor. PLA Generali Gao Cin´in başında bulunduğu askeri organizasyon, ülkenin uzay ve havacılık projelerinde yetkili durumda bulunuyor.
Beyaz Saray Ticaret ve Üretim Politikaları Ofisi´nin haziran ayında yayımladığı "Çin´in Ekonomik Saldırılarının ABD ve Dünyanın Teknolojileri ve Fikri Mülkiyetini Nasıl Tehdit Ettiği" başlıklı raporda, Pekin´in bu alandaki faaliyetlerine ilişkin veriler yer alıyor.
Rapora göre, Çin Devlet Güvenlik Bakanlığının, "ülke içinde 50 binden fazla ve yurt dışında en az 40 bin" istihbarat personeli bulunuyor. "Çin´in fikri mülkiyet, ticari sırlar ve teknolojileri çalmaya yönelik" faaliyetlerine değinilen raporda, Çin´in sadece ticari hırsızlık alanında dünyaya "yıllık 180 ile 540 milyar dolar arasında" bir maliyeti olduğu bilgisi yer alıyor.
Pekin´in Tiananmen Meydanı´nda bulunan dev bakanlık binasının yanı sıra bu kurumun ülkenin farklı noktalarındaki otel ve rezidansları dünyanın her yerinden topladığı dijital verileri depolamak üzere kullandığı iddia ediliyor.
ABD´nin Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, geçen hafta ABD Kongresinde yaptığı konuşmada, "Çin, birçok bakımdan karşı karşıya kaldığımız en geniş, en karmaşık ve en uzun dönemli karşı istihbarat tehdididir." ifadelerini kullanmıştı. Wray, Çin´in amaçlarına ulaşmak için siber müdahale, yabancı yatırım, şirket alımları ve tedarik zincirini tehdit etmek gibi giderek büyüyen bir dizi geleneksel olmayan yöntem kullandığını söylemişti.
Direktör Wray, Rusya´nın, Sovyetler´in ardından gücünü korumak için mücadele ettiğini, Çin´in ise yarının savaşını verdiğini belirmişti.
Çin´in bu "geleneksel olmayan yöntemlerine" ilişkin endişelerini dile getiren Washington yönetimi, ülkelerinin mevcut durumda "üstesinden gelemeyeceği Çin tehdidine" vurgu yapıyor.
Çin´in, diğer küresel istihbarat organizasyonlarında olduğu gibi gittikleri ülkelerde uzun süre kalacak saha ajanlarının yerine öğrenci ve akademisyen gibi kısa dönemli unsurları dönüşümlü olarak kullandığı iddia ediliyor.
ABD´li yayın kuruluşu Bloomberg´de yer alan haberde, Çin´in son 3 yıldır, ABD´li şirketleri, bilgisayarlarına yerleştirdiği "pirinç tanesi" büyüklüğündeki çiplerle hacklediği öne sürülmüştü. Aralarında Apple ve Amazon´un da bulunduğu yaklaşık 30 Amerikan şirketinin tedarik zinciri sunucularına Çinli ajanların sızdığı da iddialar arasında yer alıyor.
Dünyanın birçok ana kart, işlemci ya da çip üretici şirketi halihazırda üretim hatlarını Çin´e taşımış durumda. Bunu sadece ticari fayda sağlamak için kullanmayan Çin´in tedarik zincirlerine bu ürünlere yerleştirdiği casus yazılımlarla müdahale ettiği tahmin ediliyor. Bu sayede ABD Savunma Bakanlığı başta olmak üzere birçok stratejik kuruma ana kart ve çip sağlayan ABD menşeli şirketlerin Çin´de ürettirdiği ürünler Pekin yönetiminin teknoloji ve veri casusluğunda önemli rol oynuyor. Üstelik bu ürünlerin üretiminde de para kazanarak, kendi istihbarat faaliyetini de finanse ettirmiş oluyor.
Bunun yanında Washington yönetimi, ABD´de yaşayan yüzbinlerce Çinli öğrenci ve akademisyeni de Pekin yönetiminin özellikle teknoloji casusluğu konusunda kullanmasından endişe ediyor. Ancak nerdeyse her Çinli öğrenci ve akademisyenin günlük rutinlerini hiç bozmadan araştırmalarını sürdürmesi ve tek tip çalışma prensibi belirlemeleri bunların arasındaki "truva atlarının" da tespitini neredeyse imkansız hale getiriyor.
ABD Adalet Bakanlığından geçen hafta yapılan yazılı açıklamaya göre, aleyhindeki casusluk suçlamaları kapsamında Belçika´da tutuklanan Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı mensubu Şü Yencün ABD´ye teslim edilmişti.
İlk defa üçüncü bir ülkede yaşayıp ajanlıkla suçlanan birinin ABD´ye teslim edildiği belirtilen açıklamada, Şü´nün Çin adına ekonomik casusluk yapmak ve ABD havacılık şirketlerinin ticari sırlarını çalmaya çalışmakla suçlandığı duyurulmuştu.
Suçlamaları kabul etmeyen Çin ise kendisini "küresel siber korsanlığın asıl mağduru" olarak nitelendiriyor.
Çin kendini mağdur olarak tanımladığı "istihbarat oyunlarında" ülke kamuoyunu bilinçlendirmek adına herkesi potansiyel bir haber alma elemanına dönüştürmek için faaliyet yürütüyor. Bu konuda ucu açık bir alan bırakmayan Çin´in ülke içindeki hedef kitlesi ise 7´den 70´e herkes.
Ülkede karşı istihbarat için "casus ihbar hattı" gibi ilginç uygulamalar geliştiren Çin, "yabancı casusları" ihbar eden vatandaşlarına bilginin değerine göre 100 bin yuan (yaklaşık 80 bin TL) ila 500 bin yuan (yaklaşık 400 bin TL) ödül veriyor. Ancak yabancı casusun tanımı tam olarak yapılmıyor. Dolayısıyla ortalama bir Çinlinin gözünde her meraklı yabancı potansiyel bir tehdit olarak görülebiliyor.
Yabancılarla flört eden Çinli kadınları da uyaran Pekin yönetimi hazırladığı karikatürlü posterlerle "Yakışıklı yabancı erkeklerin hem sizin kalbinizi hem de devletin sırlarını çalmasına izin vermeyin" uyarısı yapıyor.
Ülkedeki emniyet kurumlarının sosyal medya hesaplarından paylaşılan kamu spotu formatındaki animasyonlarda ise küçük çocukların ihmal edilmediği dikkati çekiyor. Çocuklar için hazırlanan çizgi filmlerde öne çıkan bir çocuk karakterinden yüzü maskeli kişiler tarafından "devlet sırlarını ifşa etmesi" isteniyor. Ardından yüzü maskeli ve "kötü adam" olarak tanımlanan karakterin çocuğun ihbarıyla polis tarafından yakalanması ekrana yansıyor.