ABD Başkanı Joe Biden, Temmuz 2022’de Suud-i Arabistan’ı ziyaret etmişti. Cidde’de yaptığı açıklamada Biden, ABD’nin bölgede aktif bir ortak olmaya devam edeceğini vurgulayarak “Asla çekip gitmeyeceğiz, bölgede Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız” demişti. Biden daha önce yaptığı açıklamalarda Suud-i Arabistan’a “parya” muamelesi yapacağını söylemişti. Dolayısıyla ABD ve Suudi ilişkisi hayli örselenmiş haldeydi.
Biden Suud-i Arabistan’a gitmesi durumunda Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesinden sorumlu tuttuğu Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile görüşmeyeceğini duyurmuştu. Biden Cidde’ye gitti, Prens Muhammed Bin Selman ile yumruk tokuşturdu, söylediğinin aksine aynı fotoğraf karesinde yer aldı. Bu sahneler dünya basınında epeyce konuşulmuştu.
Biden Suud-i Arabistan ziyaretinden umduğu faydayı hasıl edemedi. Rusya’ya yönelik yaptırımlarda Riyad’tan istediği desteği alamadı. Biden Riyad’tan daha fazla petrol pompalamasını istemişti. Küçük bir artışın ötesinde bu istediğini de elde edemedi.
Aslına bakılacak olur ise, ABD’nin Körfez’deki ekonomik çıkarları eskisi kadar önemli değil. ABD’nin bölgedeki yatırımları ve ticaretiyse giderek azalıyor. ABD’nin Körfez petrolüne ihtiyacı da yok. ABD daha çok petrol akışının kontrolüyle ilgili. Körfez petrolü, Çin için çok daha önemli. Çin, Körfez petrolünün kendine doğru akışının kesintiye uğramamasını istiyor. Çünkü, Pasifik’te ABD ile bir çatışma çıkması durumunda bu akış hayatî önem taşıyacak.
ABD’nin Basra Körfezi’nde enerji ikmal hatlarını kesip kesmeyeceği Çin’in en çok endişe duyduğu konu. ABD ise enerji tedarikinde önemli bir kaynak olan Körfez’in Çin’e bağımlı hale gelmesinden korkuyor. ABD’ye göre Pekin Körfez’deki etkisini “stratejik bir kart” olarak kullanabilir. Çin’in Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkisi bu etkinin alanını daha da büyütüyor.
ABD’min Bölgedeki her gelişmeye “İsrail” merceğinden bakıyor olması Körfez rejimleriyle ilişkisinde ciddi bir kırılganlık sebebi. Tahran ve Riyad arasındaki krizin çözümüne ABD kayıtsız kaldı. Riyad’ın yüzünü Rusya ve Çin’e çevirmesinde bu kırılganlık da rol oynuyor. Riyad’ın Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan “BRICS”e girmek istemesi bu yüzden. Suudiler “Şanghay İşbirliği Örgütü”ne katılmaya da hevesliler. Bu gelişmeler Riyad’ın ABD’nin “Tek Kutuplu” dünyasından uzaklaşma emareleri olarak görülüyor. Riyad’ın Pekin ile ilişkisi ABD’nin üzerinde çalıştığı “Çin’i çevreleme” politikasıyla da çelişiyor tabii.
Biden “Bölgede doldurulması gereken bir boşluk bırakmayacağız” demiş olsa da gelişmeler aksi yönde seyrediyor. İlk başta bu sözler, “ Çin ile ABD arasında Orta Doğu’da Büyük Oyun” diye yorumlanmıştı. “Büyük Oyun” Çin ile ABD arasındaki küresel rekabetin uzantısı gibi görünüyordu. Oysa ABD “Asya-Pasifik’e çok daha fazla önem veriyor. ABD’deki Çin karşıtı şahinler “Ukrayna” ve “Ortadoğu”nun Asya-Pasifik odağını zayıflatmasından şikâyetçiler.
ABD’nin Riyad’ta Büyükelçisi bile yok. Biden Nisan 2022’de Riyad Büyükelçiliği için meslekten diplomat olan Michael Ratney’i aday göstermişti. Ratney’nin Senato’daki onay süreci hâlâ sürüyor. Sadece bu değil, ABD’nin Ortadoğu politikasında bir “diplomasi boşluğu” oluştu.
Tabiat boşluğu sevmiyor. Nitekim Pekin’in devreye girmesiyle Tahran ve Riyad anlaşmaya vardı. Hasım iki ülke arasında diplomatik ilişkiler yeniden kurulacak. İran-Suudi krizini çözmek, Biden Yönetimi’nin ilgi duymadığı bir başlıktı. ABD’nin yapmadığını Pekin yaptı. Anlaşmanın Suriye, Lübnan ve Yemen için nasıl bir etki yapacağıysa zamanla anlaşılacak.
Biden Yönetimi Pekin’in “Ukrayna-Rusya Savaşı”nı sonlandırmak amacıyla hazırladığı 12 maddelik barış önerisine de sırt çevirmişti. “Tahran-Riyad anlaşması” Çin’in küresel diplomaside oynayabileceği rol için bir gösterge. Beyaz Saray anlaşmayı olumlu karşıladığını duyursa bile kaşların kalktığı muhakkak. Pekin’in başarısı ABD’nin “Çin portresi”yle çelişiyor.
ABD’deki İsrail yanlısı kuruluşlara göre anlaşma Çin’in bölgede artan stratejik nüfuzunun bir yansımasıdır.” Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD)” Başkanı Mark Dubowitz “Twitter” hesabından yaptığı açıklamada “Amerika’nın en tehlikeli düşmanının bir Amerikan müttefiki ile bir Amerikan düşmanı arasında arabuluculuk yapması Biden Yönetimi için ciddi bir darbe” diyordu. Dubowitz’e göre boşluğa bayılan Çin, ABD’nin açtığı boşluğu doldurmuştu.