Çin´in Afrika ile asimetrik ilişkileri: Malavi örneği

Çin-Afrika ülkeleri ticari ilişkileri Zambiya istisnası dışında daha çok Çin´in lehine olan bir dengesizlik üzerine kurulmuş durumda. Bu durum Malavi için de geçerli.

Çin´in Afrika ile asimetrik ilişkileri: Malavi örneği

Oğuzhan Dağlı(*)

Birleşik Krallık´tan 1964 yılında bağımsızlığını kazanan Malavi, bugün yaklaşık 19 milyon nüfusuyla Afrika´nın güneydoğusunda Mozambik, Tanzanya ve Zambiya ile çevrili, denize kıyısı olmayan bir ülke. Dünyanın en büyük ve derin göllerinden biri olan ve ülke arazisinin yaklaşık beşte birine tekabül eden Malavi Gölü´nün bulunduğu ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 80´i kırsal alanlarda yaşıyor ve ekonomisi de büyük ölçüde tarıma bağlı. Öyle ki GSYH´nin yaklaşık üçte biri ve ihracat gelirlerinin yüzde 80´i tarıma dayanıyor. Ham tütün satışları ise ülke ihracatının yarısını oluşturuyor. Çalışan nüfusun yüzde 75´inin tarım sektöründe istihdam edildiği Malavi´de halkın yaklaşık yarısı açlık sınırının altında yaşıyor ve sadece yüzde 10´luk bir kesimin elektriğe ulaşabilme imkanı bulunuyor. 

Çin´in Malavi ve genel olarak Afrika genelindeki ekonomik yardım ve yatırımları, hem muhtevası hem de amacı bağlamında uzun zamandır tartışmaların odağında yer alıyor. İlişkilerin gelişmesini iyimser bir yaklaşımla değerlendiren kesim, Afrika´nın yeni bir dost kazandığını ve kıtanın bu ilişkiden çokça faydalanacağını savunurken, kötümser kesim ise bu ilişkiyi tek taraflı ve dolayısıyla uzun vadede Çin´in asıl kazanan olacağı bir zeminde geliştiği ve Afrika´nın kaynaklarının bu defa Çin tarafından sömürülme tehlikesinin bulunduğuna işaret ediyor.

Malavi´nin Tayvan ile 41 yıllık bağlarını kopararak ?Tek Çin Politikası?nı kabul etmesinin akabinde, 2007 yılında Çin ile Malavi arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana iki ülke ilişkileri kesintisiz bir gelişim gösterdi. Söz konusu diplomatik hamle o zamanlar farklı kesimlerce pek çok eleştiri almıştı. Bizzat Tayvan da, bu değişikliğin Malavi´yi olumsuz etkileyeceği, Çin´in asıl hedefinin Malavi´nin doğal kaynakları olduğu konusunda uyarıda bulunmuştu. Peki, Tayvan´a sırtını dönüp, Çin ile yakınlaşmasının ardından geçen 11 sene sonunda, Malavi bu ilişkiler ağından ne kazandı? Umduğu kadar faydalandı mı, yoksa aksine zarar mı gördü?

Ekonomik ilişkilerin seyri, kapsamı ve ardındaki motivasyonlar

2008 yılında sanayi, ticaret ve yatırım alanlarında ilişkilerin geliştirilmesi konusunda bir mutabakat zaptı imzalandı ve bu tarihten sonra söz konusu anlaşma, ikili ilişkiler için kılavuz görevi gördü. Eşit ortaklık ve karşılıklı fayda temelinde iş birliğinin geliştirilmesi öngörülmüşse de ikili ilişkilerin özellikle ekonomik bağlamda karşılıklı fayda sağlandığını söylemek zor. Ancak mutabakat kapsamında atılan adımlar neticesinde Çin´in Malavi´deki görünürlüğü ve etkisinin günden güne artarak günümüze kadar ulaştığı bir gerçek.

Diplomatik ilişkilerin kurulmasından kısa süre sonra zamanın Malavi Devlet Başkanı Bingu wa Mutharika (2004-2012) Çin´e bir ziyaret gerçekleştirdi. Dönüşte halkına Çin ile ilişkilerinin ülkesini yoksulluktan zenginliğe ulaştırmaya yardımcı olacağını söylemişti. Ne var ki 11 yıl sonra durumun çok değişmediği, Malavi´nin hala fakir bir ülke olarak kaldığı görülüyor. Öte yandan Malavi Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Rejoice Shumba, Başkan Bingu´yu yanlışlarcasına hiçbir ülkenin ekonomik kalkınmasını yalnız bir ülkeyle olan ilişkilerine dayandıramayacağını söylemişti. Çin´in Afrika´nın doğal kaynaklarını sömürmek istediği eleştirilerine cevaben ise sözcü Shumba, bunun kendi ülkeleri örneğinde doğru olmadığını belirtmişti. Doğal kaynakların Malavi için önemli bir gelir kaynağı olduğunu vurgulayan sözcü, ne kadar satmaları gerektiğine kendilerinin karar verdiğini ve ülkesinin bu konuda Çin dahil herhangi bir ülke özelinde pozitif ayrımcılık yapmadan en yüksek ücret verene kaynakları sattığını belirterek, Malavi´nin egemen bir devlet olduğunu ve doğal kaynakları üzerinde tam bir kontrole sahip olduğunu iddia etmişti. Ancak sözcünün söyledikleri ile Malavi´nin gerçeklerinin örtüştüğünü söylemek zor.

Son yıllarda Çin´in Malavi´ye yönelik yaptığı karşılıksız yardımlar ve yatırımlar da dikkat çekici. 2014 yılında göreve gelen Devlet Başkanı Peter Mutharika (eski Devlet Başkanı Bingu wa Mutharika´nın kardeşi) 2017 yılında ülkenin ticaret başkenti sayılan Blantyre şehrinde Çinli yatırımcılar tarafından inşa edilecek Sogecoa Business Park için düzenlenen törende ?Çin´in doğrudan yabancı yatırımlarının (FDI) ülkesinin gelişimi için hayati olduğunun? altını çizerek projeden duyduğu memnuniyeti belirtmişti.

Ciddi yolsuzluk suçlamalarına maruz kalan ve buna paralel olarak Batı´dan yatırımcıları ülkeye çekmekte zorlanan Mutharika hükümeti ve diğer pek çok Afrika ülkesi nezdinde, Çin bir kurtarıcı olarak görülüyor. Batı´nın ekonomik yardım ve yatırımları için gözettiği demokrasi ve insan hakları kriterleri ile talep ettiği reformlar ve hesap verebilirlik, Malavi için yerine getirilmesi zor şartlardan sadece bazıları. Diğer taraftan Çin yardımlarının önkoşulsuz olmasının Malavi hükümeti için ne kadar cezbedici olduğunu tahmin etmek zor değil. Bu durum Çin´in diğer kıta ülkelerinde olduğu gibi Malavi´de de başta ekonomik olmak üzere pek çok boyutta nüfuzunu artırmasının önünü açıyor.

Büyük şehirlerde daha belirgin olmak üzere Malavi´de Çin yardım ve yatırımlarını ülkenin hemen her köşesinde görmek mümkün. Parlamento binası, Bingu Ulusal Stadyumu, Malavi Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, kuzey bölgesindeki Karonga-Chitipa otoyolu, Devlet Başkanlığı Konağı Çin tarafından finanse ve/veya inşa edilen yapılardan sadece bazıları. Çinliler ayrıca birçok ortaokul yapımı ve güvelik araçları bağışlanması gibi çeşitli kalemlerde yardım faaliyetlerinde de bulunmuş. Başkent Lilongwe´de 90 milyon dolarlık ülkenin ilk beş yıldızlı otelinin de yine Çinliler tarafından yapılması sürpriz değil. Blantyre şehrinde eğitim ve sağlık sektörleri aracılığıyla yapılan önemli bağışlar da öne çıkan yardımlar arasında.

Çin, Malavi´ye başlıca dört alanda yardımcı olacağının sözünü vermişti. Bunlar; altyapı gelişimi, tarım ve gıda güvenliği, sağlık ve eğitim, insan kaynakları. Ancak geçen süreye rağmen durumun özellikle tarım, sağlık ve eğitim için çok fazla değişmediği gözlemleniyor.

Malavi´deki Çin ekonomik faaliyetleri yerel ölçekte de kurumsal olarak desteklenmekte. Örneğin Malavi´de Barışçıl Yeniden Birleşmeye Teşvik için Çin Konseyi (The Chinese Council for the Promotion of Peaceful National Reunification in Malawi) gibi kurumlar söz konusu işlevi görerek Çin vatandaşlarının yaşam ve iş ortamının iyileştirilmesi, Çinli yatırımcıların yerel topluluklarla iletişiminin sağlanması ve iş fırsatlarının geliştirilmesi konularında çalışmalar yapıyor, yerel ve Çinli yatırımcıların etkileşimde bulunacağı bir platform oluşturuyor.

Çin ayrıca Malavi´ye kredi imkânları sunuyor. 2016 yılında iki ülke, proje finansmanı için yaklaşık 1.79 milyar dolarlık anlaşmaya imza attı. Bahsi geçen projeler bir enerji santrali ile yeni bir havalimanı inşaatını içeriyor. Çin Exim Bank tarafından finanse edilecekler ve China Gezhouba Group tarafından inşa edilecekler. Öte yandan kredilendirilen projelerin çoğunlukla Çinli firmalar tarafından üstlenilmesi, Çin kredilerinin söylenildiği gibi tamamen şartsız olduğu konusunda şüphe uyandırıyor. Ayrıca projeleri yürüten Çinli firmaların daha çok Çinli işçi çalıştırması ve yine özellikle inşaat projelerinde kullanılan bazı materyal ve ekipmanların Çin´den geliyor olması dikkat çekici. Bu durumda kredilerle gerçekleştirilen projelerin Malavi ile Çin arasında hangi tarafa gerçekte daha fazla yarar sağladığı bünyesinde soru işaretleri barındırmakta.

Çin-Afrika ülkeleri ticari ilişkileri Zambiya istisnası dışında daha çok Çin´in lehine olan bir dengesizlik üzerine kurulmuş durumda. Bu durum Malavi için de geçerli. 2016 yılında Çin´e 25.7 milyon dolar ihracat yapılırken, bu ihracatın yüzde 91´ini ham (işlenmemiş) tütün satışı oluşturuyordu. Buna karşın Çin´den yapılan ithalat miktarının 228 milyon dolar olduğu görülüyor ve ithal edilen ürünlerin çeşitliliği dikkat çekiyor. Bahsi geçen rakamlar Malavi´nin de Çin yardım ve yatırımlarının uğrak noktası olan diğer pek çok Afrika ülkesi gibi ucuz Çin ürünleri için kullanışlı bir pazar teşkil ettiğini gösteriyor. İkili ticaretin bu eğilimde devam etmesi uzun vadede yerel endüstrilerin gelişimini olumsuz etkileyeceği gibi, yerel olarak üretilebilecek ürünlerin ithal edilmesi dolayısıyla işsizliği de artıracak.

Temel sorunlar

Bir süredir Çin´in Afrika kıtası genelinde tarıma elverişli arazileri toplama çalışmaları bilinmekte. Tarım ülkesi Malavi´nin de bundan nasibini aldığına dair iddiaların yakından ve dikkatle izlenmesi önem arz ediyor.

Bazı maden işletmelerinin Çinli şirketlere verilmesinin ülkeye sağlanan altyapı çalışmaları ve finansmanla ilişkisi olduğuna dair iddialar endişeyle karşılanıyor. Çinli şirketlerin yürüttükleri projelerde yerelden çok Çinli işçileri çalıştırması, ülkedeki kronik sorunlardan olan işsizliği daha da olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca yerel işçilere kötü muamele ve az ücret verilmesi gibi çeşitli haberler zaman zaman gündeme geliyor. Örneğin ülkede asgari ücret aylık 20 dolar olmasına karşın, 2010´lu yılların başında Çinli inşaat şirketlerinin Malavili işçilere 13 dolar ödediğine dair söylentiler ortaya çıkmıştı.

Kısa sürede ve kontrolsüzce çoğalan ve ülkenin en ücra köşelerine varıncaya kadar her yeri adeta istila eden market ve mağazacılık gibi alanlarda faaliyet gösteren Çinli işletmeler, yerel işletmeleri uzun yıllar olumsuz etkileyerek Malavi yerel ekonomisinin en önemli sorunlarından biri haline geldi. Öyle ki düşük kalitesine karşın ucuz fiyatıyla alım gücü oldukça düşük olan Malavi halkının tercihi olan Çin ürünlerinin satıldığı söz konusu işletmeler, yerel iş sahiplerinin rekabet edememesine ve pek çoğunun kepenk indirmesine sebep oldu. Bu gelişmeler üzerine başlayan protestolar, Malavi hükümetini harekete geçmeye mecbur bıraktı ve özellikle Çinli iş sahiplerini hedef alan bir yasanın yürürlüğe girmesine neden oldu. 2012´de hazırlanan yasa ile yabancıların Malavi´nin kırsal kesimlerinde iş yapması yasaklanarak, tüccarların 250 bin dolar sermaye göstererek yeniden alacakları lisanslar ile belirlenen 4 büyük şehre taşınmasına karar verildi. Buna mukabil bahsi geçen yasa çeşitli insan hakları örgütlerince yabancı düşmanlığı bağlamında değerlendirilerek eleştirildi.

Türkiye´nin katkıları

Çin´in Afrika genelinde olduğu gibi Malavi´deki ekonomik faaliyetlerini (yardım, yatırım, ticaret) araçsallaştırarak kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı giderek ağırlık kazanan bir görüş. Nitekim istatiksel veriler ve sosyo-ekonomik parametreler ışığında iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin Malavi´nin gelişimine katkı sunmaktan uzak olduğu, aksine ülkenin gelişmesini engeller nitelikte olduğu söylenebilir. Bu bağlamda Malavi´nin, Çin´in ?borç diplomasisi?nin kurbanlarından biri olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu söylenebilir.

Malavi ve genel olarak Afrika ülkeleri, yüz yüze oldukları bu tehlikeyi savuşturabilmek için ciddi ve köklü adımlar atmak zorunda. Dekolonizasyon sonrası elde ettikleri bağımsızlıklarını bugün farklı boyutlarda başta Çin, Fransa ve İngiltere özelinde Avrupa ülkeleri ile ABD olmak üzere yabancı güçlere tekrar devretme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Malavi´nin kendi öz kaynaklarını milli çıkarları doğrultusunda kullanması ve aynı şekilde Afrika´nın kaynaklarının Afrika halklarının refahı için kullanılması gerekiyor. Malavili liderler bir yandan başta Çin olmak üzere yabancı yardım ve yatırımları en etkin şekilde kullanmaya özen göstermeli, diğer yandan ise ekonomik ilişkilerin olası zararları konusunda uyanık olmalılar.

Bu çerçevede Malavi ekonomisinin can damarı konumundaki tarım sektörünün geliştirilmesine yönelik çalışmalar büyük önem arz ediyor. Türkiye, sahip olduğu bilgi ve tecrübe birikimiyle bu alanda Malavi´ye teknik ve teknolojik destek verebilir. Örneğin Malavili öğrencilere sağlanan bursların özellikle tarım ve ziraat alanlarına kanalize edilmesi, tarım ürünlerini ham halde satmak yerine katma değer katarak yani işlendikten sonra satılması için gerekli olan altyapının kurulması, Malavi ekonomisinin bulunduğu zor durumdan çıkmasına yardımcı olabilecek en etkli adımlardan biri olacaktır.

________________________

(*)Uzak Doğu-Afrika ilişkileri, Çin-Afrika ilişkileri ve Doğu Afrika üzerine çalışmalar yapan Oğuzhan Dağlı, Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) araştırmacılarındandır.