Kayhan Uygur'un OdaTV'de yayımlanan, "Çin'de neler oluyor… Mao seviyesine yükseldi" başlıklı yazısı şöyle:
* Çin Komünist Partisi tarihinde 3 kilit toplantı
Toplantıda şimdiki Başkan Şi Cinping, Mao ve Deng Şiaoping'le birlikte “üç büyüklerden biri” ilan edildi. Böyle yapılarak aslında bir yandan Şi büyütülürken aslında ülkenin kurucusu Mao küçültülmeye çalışılıyordu. Emperyalizme karşı savaşan liderler bağımsız ülkeler kurarlar, aradan yıllar geçtikten sonra birileri ortaya çıkar ve kurucu liderleri unutturmak için sahte liderler, helvadan yapılmış putlar inşa etmeye çalışırlar. Kimi toplumlarda bilinen bir alışkanlıktır bu. Çin'de olup bitenler de bir bakıma bu durumu andırıyor.
Çin medyasının kendi kullandığı kavramı tekrarlayacak olursak geçen haftaki toplantıda “Marksizm'in Çinlileştirilmesinde (sinicization of Marxism)” önemli bir adım da atılmış oldu. Merkez Komitesi üyeleri Şi'nin “Çin kültürünün esası” ve Çin ruhunun yansıması olduğunu kaydettiler.
Toplantıda Şi hakkında o kadar övücü ifadeler kullanıldı ki, Çin komünistlerinin üslubuna alışık olanlar bile şaşırdı. Örneğin “Çin'in gençleşmesinde tayin edici unsur olan Şi'nin liderliği” şeklinde bir ifade Mao devrinden beri duyulmamıştı.
Perşembe günü açıklanan sonuç bildirgesinde “Çin'in özelliklerine göre oluşan yeni bir sosyalizm dönemini açan Şi Cinping düşüncesi” ifadesi 7 kez, “yeni bir çağ açılıyor” ifadesi 21 kez geçiyordu. Haberi veren resmi Xinhua haber ajansı da Başkan Şi'den “kuşkusuz tarihin akışını değiştirecek lider O'dur” diye söz ediyordu.
ÇKP, 4 Mayıs 1919 Hareketi denilen ve emperyalizme karşı düzenlenen büyük devrimci öğrenci gösterileri sonrasında doğmuştu. Bu hareketin etkisiyle Çin aydınları arasında Marksist ve sosyalist fikirler yayılmıştı. Bunun sonucu olarak başlangıçta sadece 50 üye ile Li Dazhao ve Çen Duksiu tarafından Sovyetler Birliği Komünist Partisi temsilcilerinin de desteğiyle kurulan parti sadece 28 yıl sonra dünyanın en kalabalık ülkesinin yönetimine geldi.
Uzun Yürüyüş adı verilen gerilla savaşlarından (1934-35) sonra fiilen Parti lideri olan Mao, konumunu 1945 kongresine onaylattı ve 1976'da ölümüne kadar liderliğini sürdürdü. 1945 kongresinde yazılan tarihe göre eski liderler “Troçkist” hatalar yapmış ve “kırlardan şehirlere” halk savaşı kavramını anlamamış dogmatiklerdi, Mao ise hatasız liderdi.
Yeni Çin 1949'da kurulunca Çin önce Sovyet usulü kalkınma yolunu denedi, ancak 1956'dan sonra Rus komünistleriyle yolları ayrılınca “İleri Doğru Büyük Atılım Kampanyası” başladı. Tarım toplumunu iradi ve zorlama önlemlerle sanayileştirme çabası felaketle sonuçlandı. Bu yanlışlardan ancak 1961'de vazgeçildi.
Çin'de 1966'da başlayan Kültür Devrimi ise ÇKP önderliğinin başarısızlıkta suçu “yerli-milli” olmayan unsurlara, “kırmızı yüzlü yabancı şeytanlara” atma çabasıydı. Enternasyonalizmden bu şekilde uzaklaşan Çin, Odatv'de 19 Eylül tarihinde çıkan “13 Eylül darbesi” yazımda anlattığım gibi 1972'deki Nixon ziyaretinden itibaren Rusya'ya karşı ABD ile anlaşmaya, Batı sermayesini ülkeye çekmeye ve piyasa yoluyla kalkınmaya girişti.
Mao'nun ölümünden sonra gerçekte ona karşı olup adının arkasına gizlenen ÇKP yöneticileri bazı hizip savaşlarından sonra önceki dönemlerde gözden düşmüş olan Deng Şiaoping'i en kritik ve etkin göreve getirdiler. 1981 Kongresi partinin eski yanlışlarını “sol sapma” olarak nitelendirip, kimi eski yöneticilerin üzerini çizdi. Ülkenin kurucusu, partinin ve tabanın bayrak ismi Mao'nun rolü korunmakla beraber Çin milliyetçisi ve pragmatik devlet kapitalisti Deng de onun düzeyine yükseldi. Bu toplantıda “Mao Zedung düşüncesi” kavramı açıklandı. Neden Maoizm değil de Mao düşüncesi? 1981 Birleşik Oturumu, “düşünce” ile “uygulama” arasında fark olduğunu belirterek 1956-1976 arasındaki uygulamanın tümüne sahip çıkılmamış olduğunu kaydetti. İşte Türk solunda da nedeni merak edilen “Mao Zedung düşüncesi” şeklindeki biraz aykırı ifadenin asıl kullanılma nedeni de budur.
Daha sonraki dönemde değişik isimlerin liderliğe gelmesine rağmen Deng'in ana çizgisi yani “kedi ister siyah olsun ister beyaz, fare tutsun yeter” görüşü hâkim oldu. 2000'li yıllara gelindiğinde Çin gözlemcilerine göre ÇKP içinde iki çizgi belirdi: Hem parti bürokrasisinde yer alıp hem de devlet ya da yarı-devlet sermayeli şirket ve kurumların başında bulunan “Kızıl Prensler” ve orta kesim ailelerden gelen adlarına “Genç Komünistler” denilen grup. 2002-2012 Yılları arasında Başkanlık yapmış olan Hu Jintao bu ikinci gruba yakındı. Bu grup sosyal sorunlara, zenginliğin tüm ülkeye yayılmasına önem verirken piyasa ekonomisinin daha etkili denetlenmesini istemekteydi. Merkezleri Şanghay'da bulunan “Kızıl Prensler” ise Çin Doğu kıyısı boyunca çok hızlı bir gelişme gösteren ihracata ve teknolojiye dayalı şirketleri temsil etmektelerdi.
2012'den beri Genel Sekreter olan ve 2013'ten itibaren iki dönem başkanlık yapan Şi Cinping bu “Kızıl Prensler” hizbini temsil ediyor. Eskiden sadece 2 dönem ve 68 yaşına kadar başkanlık yapmak üzerinde partide anlaşılmışken bu kısıtlamalar 2018 yılında Şi için kaldırılmış, adeta ömür boyu başkanlık yolu açılmıştır. Kendisi eski Başbakan Yardımcısı bir generalin oğlu, karısı da ülkenin en ünlü ses sanatçılarından biri ve ayrıca orduda general rütbesindedir. Çiftin çocukları da Harvard'da okumaktadır.
ÇKP'nin 85 milyon üyesi vardır. Partinin kongresi aşağı yukarı her 5 yılda bir yapılır. Toplanan 2000 kadar delege Merkez Komitesi'nin 205 asil ve 172 yedek üyesini seçer. Oradan politik büronun (politbüro) 20-25 üyesi seçilir, onlar da aralarından 6 ila 9 kişiyi Daimi Komite üyesi olarak belirler. En tepede de Genel Sekreter bulunur.
Bu devasa piramidin bir parçası olmak öyle kolay değildir. Üyelik için başvuranların tüm yaşamları incelenmekle kalmaz, aileleri hatta sülaleleri araştırılır ve tabii referans göstermek şarttır. Üye adayı bir kurstan geçer. Son Merkez Komitesinin yaptığı değişikliğe göre artık sadece Mao Zedung Düşüncesini ve Deng Şiaoping'in ilkelerini bilmek de yetmeyecektir. Şi Cinping “üç büyük önder” düzeyine yükseltildiği için “Şi Cinping Düşüncesi” de üye adayına sorulacaktır.
Çin'de ekonomiden, siyasete, ordudan, üniversiteye kadar her alan ÇKP'nin kontrolü altındadır. Ekonomilerini sosyalist piyasa ekonomisi diye adlandıran Çinlilerin “sosyalizm” olarak niteledikleri ÇKP'nin ülkedeki bu ağırlığından ibarettir. Eğlence sektöründen modaya kadar her işte yükselmek için ÇKP üyesi olmak şarttır, örneğin dünyanın en zenginlerinden Alibaba Şirketi'nin sahibi Jack Ma bile olsanız sonuçta partinin bir üyesisiniz.
ÇKP'nin yeni attığı adımlar gözlemcilere göre Çin'in sıkıntılarını yansıtıyor. Giderek yaşlanan nüfustan ve ekonomik eşitsizliklerden kaynaklanan sorunlar ve Çin'in hiç alışık olmadığı şekilde ABD'nin baskısıyla karşılaşması onu daha da otoriterleşmeye itiyor. Oysa gözlemcilerin de kaydettiği gibi Asya, Afrika ve Latin Amerika'da yapılan tüm bilimsel araştırmalar aynı kişilerin hükümette uzun süre kalmalarının diplomatik kararlarda yanlışlıkları attırdığını ve kötü bir ekonomik performansa yol açtığını gösteriyor.
Kaynak: odatv.com
Bu yazı Timeturk.com'dan alınmıştır.