Komünist Çin yönetimi, Müslüman Uygur ailelerin son mahremiyet alanı olan evleri de gözetim altına almak için, ayda bir hafta boyunca Müslümanların evlerinde zorla misafir (!) olan ‘kuzenler’ adlı Çinli memurlarını görevlendiriyor.
Çin’de bir milyondan fazla Uygur ve diğer etnik Türk Müslümanlar, Pekin’in asimilasyon kamplarında gözaltında tutuluyor. Dışarıda olanlar ise, okullarda, iş yerlerinde, camilerde hükümetin yakın takibi altında yaşıyor. Fakat Çin Komünist Partisi, Müslüman azınlıkların sadece dışarıdaki hayatını kontrol etmekle yetinmiyor, evlerinde dini ve mahrem hayatlarını ihlal ederek yozlaştırmaya çalışıyor. Uygur ailelerini, yönetime bağlı Çinli memurları evlerinde misafir etmeye zorluyor.
Pekin hükümeti, 2016’da başlattığı “tek ailede (!) etnik grupların birleşmesi” adlı programıyla, 100 binden fazla memur ve yöneticiyi Uygurların evinde kalarak yönetimi bilgilendirme görevini verdi. “Kuzenler” olarak adlandırılan Han Çinlileri her ay en az bir hafta boyunca Uygur ailelerin evlerinde misafir (!) oluyor.
2018’de bu program genişletilerek yaklaşık 1 milyon kadın ve erkek memur görevlendirildi. Yönetime raporlar ileten memurların başka seçenekleri yok. Çin devleti, “Uygurların radikalleşme tehdidine” karşı büyük “halk savaşı” kampanyaları kapsamında memurlardan bu misyonu talep ediyor.
Indiana’daki Rose-Hulman Teknoloji Enstitüsü’nde Çin Araştırmaları yardımcı doçenti olan Timothy Grose bu program hakkında yaptığı değerlendirmede, “Memurlar başlangıçta misafir gibi davranıyorlar, ancak ilişki hemen tersine dönüyor. Ev sahibi aslında kendi evinde rehin pozisyonuna düşüyor. Bu aslında, devletten hiçbir şeyin kaçamayacağını gösteren zorunlu bir ilişki” dedi.
Ailesiyle birlikte ABD’ye sığınan Zumret Davut, evinde “zorla” misafir olan memurların evde Kur’an bulunmadığını ve İslâm dinine ait hiçbir ibadetin yapılmadığını (!) kontrol ettiklerini ifade etti. Hatta Davut, memurların sıkça çocuklara “camiyle gidip gitmediklerini, evde Allah hakkında konuşup konuşulmadığını” sorduklarını söyledi
Çinli memur ayrıca geceyi Davut ve eşinin odasında geçiriyor. Zumret’e göre, “kuzenler” evlerinde kaldıkları bütün süre boyunca ailelere hiçbir özel yaşam alanı bırakmıyor. Hollanda’ya sığınan 51 yaşındaki Kelbinur Sıddık ise, Urumçi’de bir öğretmen idi. Bu kuralların ortaya çıkmasıyla şok olduğunu belirten Kelbinur, “İlk başta bize Han ‘kuzenlerimizle’ üç ayda bir hafta yaşamamız gerektiğini söylediler. Sonra ayda bir hafta oldu. Onlarla birlikte çalışmak, eğitim almak, yemek, bunların hepsini anlarım, ama neden onlarla birlikte, üstelik kendi evimizde yaşamak zorundayız?” diye konuştu. Sıddık, gelen memurların çoğu zaman kendisi ve ailesine karşı kaba ve saygısız olduklarını da ileri sürdü. Kelbinur Sıddık, ayrıca merkezi yönetiminin talebi üzerine, “kuzenlerle” evde mutlu olduklarını gösteren fotoğraflar çekip yetkililere göndermeleri gerektiğini ifade etti.
Memurlar ailelere not veriyor, düşük not alanlar kamplara gönderiliyor. Çinli “kuzenler”, hükümetin oluşturmuş olduğu kriterlere dayalı değerlendirme tabloları dolduruyor. Bu tablolarda, “bir erkeğin kadınlarla tokalaşması, komşularına ‘Selamün Aleyküm’ demesi gibi en ince ayrıntılar bile yer alıyor. Memurlar kırmızı bir defterde aile bireylerine not veriyor, kabul edilebilir minimum not 90. Bunun altına düşenler de “eğitim kamplarına” gönderiliyor. Zumret Davut, eşinin yabancı kökenli olması nedeniyle 2018 baharında bu kamplarından birinde iki ay geçirdi. Daha sonra çift kayın babasının sağlık durumunu bahane ederek Pakistan’a gitti oradan da kalıcı olarak ABD’ye gitti.
Evinde kendi kültürüne ait hiçbir kitap bulundurmadığını ifade eden Sıddık, “2016’da, sahip olduğumuz tüm dini kitapları, Türk film dvd ve müzik cd’lerini yaktık. Yerine Çin Komünist Partisi ile bağlantılı kitaplar almak zorunda kaldık” dedi.
Hollanda’da Uygur İnsan Hakları Vakfı’ndan Enver Memet ise, bu programın getirdiği başka bir tehlikenin altını çiziyor: “Bize ulaşan haberlere göre, eşleri, erkek çocukları gözaltına alınan kadınların evlerine erkek memurlar gönderiliyor. Bu durumda evinde tek başına kalan kadınlar cinsel taciz veya tecavüze maruz kalıyor”.