Haksöz Haber´den Eyüp Sabri Togan´ın haberi...
Çin işgali altındaki bölgelerdeki Müslümanlara karşı gerçekleştirdiği zulüm uygulamalarını yayınladığı bir raporla savunmaya çalıştı. Raporda kullanılan dil bu topraklarda çok alışık olduğumuz cümlelerle dolu?
Çin tarafından hazırlanan rapor, Uygur halkının zorla Müslümanlaştırıldığını ve İslamın tek dinleri olmadığını iddia ediyor. Çin Enformasyon Dairesi tarafından yayımlanan belgeye göre, Uygur halkı İslamı kendi iradeleriyle seçmedi? Onlara din savaşları ve egemen sınıflar tarafından dayatıldı.
Raporda ayrıca şu ifadelere yer veriliyor: ?İslami inançları Uygurlara Arap devletlerinin genişlemesi sırasında zorla kabul ettirildi. Bu olgu tarihsel bir gerçeklik olmakla beraber, Uygur halkının dini haklarını hafife alınmasını gerektirmez.?
Uygurlar arasında başka din mensupları ile hiçbir din pratiğine sahip olmayanlar bulunduğu dile getiren resmi Çin Devlet Raporu, Uygur halkı ile Türkiye arasındaki tarihsel münasebete bilhassa dikkat çekiyor.
?Tarihsel olarak, Uygurların ataları Türkler tarafından köleleştirildi? ifadelerinin kullanıldığı raporda, Türkler ile Uygur halkı arasındaki çatışmanın 8. Yüzyıla kadar uzandığına işaret edildi.
Rapor, Pekin´in derin huzursuzluk yaşayan çoğunluğu müslüman 10 milyon Uygurun evi olan bölgede (tüm hızıyla) devam ettiği sırada baskıcı uygulamalarını mazur göstermek adına yayımlandı.
Bu ay başında 22 ülke büyükelçileri Sincan´da Uygur halkına yönelik kitlesel gözaltılara son verme çağrısında bulundu. Bu, Çin´in insan hakları ihlallerine ilişkin BM İnsan Hakları Konseyinden gelen ilk ortak adım.
İmza atan ülkeler arasında, İngiltere, Fransa, Almanya, Avustralya, Kanada, Japonya ve İsviçre bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri forumdan bir yıl önce ayrıldı ve mektubu imzalamadı.
Çin bu çağrıya, içinde Suudi Arabistan ve Pakistan gibi Müslüman ülkelerinin imzasının da bulunduğu 37 ülke büyükelçileri tarafından imzalanan bir mektupla cevap verdi.
Pekin, kendilerine gösterilen desteğin ?Çin aleyhine bir grup batı ülkesinin yaptığı asılsız suçlamalara karşı güçlü bir karşılık? olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler uzmanları ve aktivistleri halihazırda en azından 1 milyon Uygurlu ve diğer Müslümanların Sincan´da tutuklama kamplarından bulunduğunu bildirdi. Çin sözkonusu yerlerin eğitim-öğretim amaçlı olduğunu ve dinsel aşırılığı onlara yeni beceriler kazandırarak ortadan kaldırma amacı taşıdıklarını söylüyor. Çin, bu toplama kamplarında kaç kişi bulunduğunu açıklamıyor.
Geçtiğimiz Ocak ayında, Amerikalı hukukçular hapis yatmış ekonomist, yazar ve eski Minzu Üniversitesi Profesörü olan İlham Tohtiyi Çin´e bir nebze baskı yapsın diye Nobel Barış Ödülüne aday gösterdiler.
Geçen Pazar dolaşıma sokulan Çin Resmi Raporu, Pekin´in Sincan siyasetini savunmak adına gösterdiği çabaların en sonuncusu. Mart ayında yayınlanan bir başka Çin devleti raporda, Çin´in son beş yılda 13.000 terörist ele geçirdiğini yazıyordu.
Rapor Çin´in BM İnsan Hakları Forumunda Kılıf Bulma Çabaları
Ne Mart´ta yayınlanan rapor, ne de geçen Pazar yayınlanan raporda, Pekin rejiminin bölge halkından DNA örnekleri topladığını ve bölge halkına yönelik gözetleme ağını daha da sıkılaştırdığından sözetti.
?Uluslar arası ve yerel gerçekliklerin bize öğrettikleri ışığında terörizm ve aşırılıkla mücadele konusunda gerekli önlemler alındı? açıklamasını yapan Çin. ?önlemler etkili oluyor? ifadesini kullandı, ancak ayrıntı vermekten kaçındı.
Son bir yılda, Çin toplama kamplarını savunma çabası artırırken, kamplar ziyaretlerine sıkı denetim getirerek sadece seçilmiş diplomat ve gazetecilerin içerdeki insanları görmelerine izin veriyor.
Çin Devlet medyası mutlu ve sağlıklı insanların görüntülerini yayımlayarak batı medyası tarafından kamplardaki kötü şartlar ve tacizlere ilişkin (propagandist) karşı cevaplar veriyor.