Netflix film ve dizilerini yazmaya devam ediyoruz ve bunları gruplayarak vermeye çalışıyoruz. Bugünlerin en önemli konusu malum; ABD-Çin savaşı. Bu nedenle bu yazıyı, buna dair filmlere ayırıyoruz. Bugün üç film ve iki dizi anlatacağız.
Bulunduğumuz coğrafyanın başımıza devamlı iş açtığı malum. Ama coğrafyası belalı tek bölge Orta Doğu değil. Uzak Doğu´ya bakıldığında, Japonya-Çin kıskacındaki bölgenin, diğer tarafında da ABD´nin kıskacı görülüyor. Bölgedeki tüm ülkelerin hissettiği bu sıkıntıyı, Güney Kore ve Avustralya filmlerinde hissediyoruz.
Sinemalarda ya da TV kanallarında yüzde 80-90 Holywood filmleri seyrettiğimiz için göremediğimiz bu konu, Netflix filmlerinde gayet net veriliyor. Üstelik günümüzü gösteren filmler dışında, tarihi filmlerde de aynı sorun göze çarpıyor. Daha önce Mr. Sunshine dizisini örneklemiştik [1]. Orada 1900´ün hemen başında Japonya tarafından sıkıştırılan Joseon Krallığı´nın (Kore), ABD tarafından da, taa 1900´lerde yani Thedore Roosvelt zamanında bile yakından takip edildiği görülüyordu.
Bu konu, Avustralya ve Güney Kore filmlerinde yer alıyor. Bunlara bakmadan önce bir Afrika filminden bahsedenim. Konumuza yabancı da sayılmaz. Bildiğiniz gibi, Çin´in 2´inci anavatanı Afrika.
Çocuk Askerler
Geçtiğimiz aralık ayında İngiliz Glomour Magazine tarafından 2018´in en seksi erkekleri arasında 5´inci sırada Müslüman İngiliz olan İdris Elba var.
Elba Netflix´de John Luther isimli sorunlu ama zeki bir başkomiseri canlandırdığı ?Luther? dizisiyle yer alıyor. Polisiye severler için ilginç olabilir. Çünkü hayli karmaşık hikayeleri ve tabi ki çözümleri var.
Ama anlatmak istediğim konu bu değil. Çağlar boyunca sömürülen Afrika, hala huzura kavuşmuş değil, hala orasında burasında yangınlar var. İnsanlar bu ülkelerden kaçmaya çalışıyor. Bugün 53 ülkenin yer aldığı Afrika insani yönden dünyanın en zavallı bölgelerinden birisi. Ruanda katliamı ve sonrasında ?çocuk askerler?den bahsedildiğini duymuştuk. İşte kendisi de göçmen bir ailenin çocuğu olan Elba´nın sadece aktörlük değil, yanı sıra prodüktörlük yaptığı 2015 yapımı ?Beasts of No Nation (Olmayan Ulusun Canavarları)? filmi böyle bir hikayeyi anlatıyor.
Uzodinma Iwela´nın romanından aktarılan filmde, fakir ama iyi bir ailesi olan Agu (Abraham Attah), isyancılar ile ordu arasındaki bir tampon bölgede BM kontrolünde yaşamaktadır. Ancak günün birinde isyancılar gelir ve Agu´yu da askerlerine katarlar. Film boyunca Agu´daki değişimi ve çocuk askerlerin başlarına nelerin gelebildiğini (tecavüz dahil) görürüz. Üzücü ama bir bölgedeki olayları görmek açısından ilginç bir film. Elba´nın da eğitimsiz, ne yaptığını bilmeyen vahşi komutan tiplemesi başarılı. Ama Agu´yu canlandıran Attah´ın çok başarılı olduğunu söylemek lazım. Film bu arada çeşitli ödüller almış. 33 ödülü ve 54 adaylığı var.
Çelik Yağmuru (Steel Rain)
Acayip saç traşlı ve tavırlı başkanı dışında pek bilgimiz olmayan Kuzey Kore´nin durumu sürekli olarak Güney Kore üzerinden anlatılıyor. Kuzey Kore hakkında sadece İspanyol yönetmen Alvaro Longoria tarafından çekilen 2015 tarihli bir dokümanter seyrettik. ?Propoganda Games? isimli bu film şu anda Türkiye´den erişilen Netflix film listesinde bulunmuyor. Biz daha önce seyretmiştik. İçeriğinde, Alvaro´nun yalnız gezmesine müsade edilmediği ve tercümanlarla gezdiği ülkenin de ?memnun, mesut? olduğu mesajı veriliyordu.
Ama durum böyle mi? Güney Kore ile bir kıyaslama yapalım. Güney Kore, günümüzde Samsung, LG Electronics, Hyundai gibi dünya markaları ile örnek gösterilen bir ülke. Uzak Doğudaki bir kaç ülke ile birlikte 1960´larda 1756 $ olan kişi başına gelir rakamı bugün 38.347 $´larda. Kuzey Kore ise bu durumla kıyaslanabilir halde değil.
Netflix´teki Güney Kore yapımı filmlere baktığımızda, bu kadar yüksek gelir durumuna karşın, Güney Korelilerin diken üzerinde oturdukları görülüyor. İlk Netflix yazımızda ?İris? isimli bir diziden bahsetmiştik. Kuzey Kore´nin hem kendi içinde karmaşık olduğu, hem de Güney Kore ile Kuzey Kore´nin birbirinden uzak tutulmaya çalışıldığı gösteriliyordu.
Bu yazımızda ise Çelik Yağmuru (Steel Rain) isimli filmden bahsedeceğiz. Kuzeyli bir istihbarat ajanı olan Eom Chul-woo (Woo-sung Jung) ve Güneyli Diplomat - başkanın sağ kolu Kwak Chul-woo (Do-won Kwak) üzerinden yine Güney Kore-Kuzey Kore arası ilişkilere odaklanmış bir film bu. İlginç bir şekilde, size sürekli kıyaslatma yaptırıyor.
Kendi istihbarat ajansının kullandığı kuzeyli ajan yaralı olan başkanını güneye kaçırarak kurtarır ve güneyde başkanın sağ kolu olan adamla birlikte bir süreç yaşarlar. Akılda kalan ise, ABD-Japon-Çin ile ilişkiler, 2 Kore bir araya gelmesin diye çabalayanlar ve nükleer bomba. Sıcak güneyliye karşı, duygularını asla göstermeyen kuzeyli. Tabi bir de kahramanlık. Seyredilmesi rahat ve güzel bir film.
Filmin bir sahnesinde, Güneyli diplomat Chul-woo dersi verdiği okulda ?2ci dünya savaşını kaydeden Almanya 2´ye bölündü, Japonya ise bölünmedi, biz bölündük? diye anlatıyor. Sık sık Güney Kore´nin de Nükleer Bombaya sahip olması gerektiği mesajını veriyor.
Secret City
Bu filmden daha önce kısaca bahsetmiştik. Ama konu; Çin-ABD ve Uzakdoğu olduğunda yeniden gözden geçirelim. Avustralyalı bir gazetecinin takip ettiği olaylar üzerinden, Avustralya üzerindeki Çin ve ABD baskısını seyrettiğimiz 2016-2018 yapımı dizide, sürprizler pek bol ve en olmadık şekilde karşımıza çıkıyor.
Bir öğrencinin Çin´i protesto için kendisini yakmasıyla başlayan film, bir başka gencin esrarengiz ölümüyle devam ediyor. Gazeteci Harriet Dunkley (Estonya kökenli Ann Torv, MindHunter filminde de yer almıştı) olayı araştırmaya başlıyor. Başsavcı olarak geçen Catriona Bailey (Jacki Weawer) ve Savunma Bakanı Mal Paxton (Dan Wyllie) dizinin önemli rollerini gerçekleştiriyorlar. 6 bölümlük 1´inci sezon, sürpriz bir işbirliği teklifiyle sonra eriyor. Diğer sezonları henüz Netflix üzerinde yok.
Dizide, Avustralya´nın uçakları ile ilgili olarak bir tehdit şeklinde siber saldırıya uğraması ve Avustralya yapımı olduğu için olsa gerek, ABD´lilerin baskın tavırları rahatsızlık verici bir tarzda göze çarpıyor.
Pine Gap
?5 Göz? olarak bilinen ABD-Kanada-İngiltere-Avustralya-Yeni Zelanda işbirliğinin önemli bir parçası, Avustralya kırsalında Pine Gap isimli bölgede yer alan antenler. Bu antenlerin diğer ABD ve İngiltere´de bulunan diğer iki antenle birlikte, ABD istihbaratının en önemli araçlarından olduğu belirtilir.
Pine Gap işte bize konuda ilginç bir kesit sunuyor. 2018 tarihli Netflix orijinal yapımı olan dizinin 6 bölümlük ilk sezonunu seyrediyoruz. Bu bölümde, merkezin Amerikalı ve Avustralyalı yöneticileri ve de çalışanları arasındaki ilişkiler ve çatışmalar. Birbirlerinden kaçırdıkları bilgiler. Bölge sakinlerinin bu merkezden duyduğu rahatsızlık. Bölgedeki ülkelerin ve tabii ki Çin´in yakından takip edilmesi ile olayların takip yöntemleri gibi konuları seyrediyoruz.
Başrolünde Gus Thompson rolünde Parker Sawyers ve Sırp göçmen Jasmina Delic´i canlandıran Tess Haubrich´i seyrediyoruz. Yanı sıra merkezin Avustralyalı zeki yöneticisi Kath Sinclair rolünde Jacqueline McKenzie. Dizinin henüz birinci sezonu yayında.
Jadotville Kuşatması
Amerikalıların şişirilmiş egolu kahramanlıklarından bıktığımız için bu filmi onlardan birisi diye düşündük ve önce seyretmedik. Ama sonra tesadüfen baktığımızda çok farklı bir konusu olduğunu gördük. Yaşanmış bir olaydan uyarlanmış, 2016 İngiliz yapımı film BM Barış gücü adına Afrika´da görev yapan, yalnız bırakılan ve İrlanda askerlerini anlatıyor.
Başrolde Grinin 50 tonu ve The Fall´ın başrol oyuncusu Jamie Dornan var. Her 2 filmde de normal olmayan adamları anlatıyordu ama bu sefer kahraman bir İrlandalı komutan yani Patrick Quinlan var karşımızda. Üstelik kahramanlığı ancak öldükten 9 yıl sonra tescillenmiş [1].
Hikâye, 1961 yılında Kongo başkanının öldürülmesi üzerine oraya bir Birleşmiş Milletler birliğinin gönderilmesiyle başlıyor. Bu birlik İrlandalılardan kurulu ve hayatlarında savaş görmedikleri gibi, savaşın ne olduğundan da haberleri yok. Gittikleri yerde, kimseden bir destek göremeden ve yeterli silah bulamadan, Kongo´daki elmas madenlerini koruyan Belçikalıların tuttukları paralı askerlerle savaşıyorlar. 6 günlük kuşatmanın anlatıldığı film, tarihi bir hikayeyi ve Birleşmiş Milletlerin rezaletini gösteriyor. Güzel bir film olarak izlenebilir.