Ülkemizin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller hayli uzun bir aradan sonra yeniden siyasete dönme hazırlığında. Geçmişte yolunun kesiştiği partiler kendisine ilgi göstermediği için biraz keyfi kaçsa bile, yakın zamanda Bizim Parti olan ismini Büyük Türkiye Partisi’ne dönüştüren bir siyasi kuruluşun kendisine “Bize gel, başımıza geç” teklifinde bulunduğu anlaşılıyor.
Bazı yorumcular Tansu Çiller’in siyasete dönüş hazırlığını önümüzdeki seçimin sonucunu etkileme amaçlı bir niyete bağlıyor. İktidar cephesinden muhalefet partilerine kayabilecek oyların bir bölümüne yeni adres olması hesabı yapılıyormuş. Eski başbakanın bu yola telkinle girdiği de ima ediliyor.
Farklı düşünüyorum. Eski başbakanın siyasete girmesini AK Parti adına karar verenlerin arzu edebileceğini sanmıyorum da ondan.
Arzu etmeleri hesap hatası olurdu.
Tansu Çiller’in başında bulunacağı bir parti, oyunu daha çok, iktidar cephesini oluşturan AK Parti ile MHP’den kopan ve şu ana kadar nereye gideceğine karar veremeyen kesimden alacaktır.
Neden böyle düşündüğümü açıklayayım:
Çiller siyasete girer girmez, ülkenin içinden geçtiği sıkıntılı ortamda ne düşündüğü, sorunlarla ilgili hangi çözümleri tavsiye ettiği konularında görüş açıklaması kendisinden beklenecektir.
Ekonomi profesörüdür, ekonomide yaşanan sıkıntılarla…
Dışişleri bakanlığı yaptığı için dış politika konularında…
Başbakan olarak görevde bulunduğu için hemen her alanda…
Telkinle parti kuracağı iddiasında bulunanlar, Tansu Çiller’in ekonomi, dış politika, toplumsal uzlaşı gibi konularda yapacağı açıklamaların -o ne derse desin- iktidarın işine geleceğini mi düşünüyorlar?
Söyleyeceği her şey muhalefetin işine yarayacaktır Tansu Çiller’in…
İyi Parti lideri Meral Akşener’i yıllar önce siyasete kazandıran kişi olduğunu da hatırlatmakta yarar var Tansu Çiller’in…
Sonunda Meclis’e kapağı atabilmesi için bir ittifaka girmesi gerektiğini anlayınca hangi ittifakı kendisine daha yakın görür?
Seçim yasasında baraj ayrıntısı
Neyse. Bu hafta Meclis’e sunulacak seçim yasasında değişiklikler yapılmasını öngören teklifin içeriği, Çiller’in yeniden siyasete dönüşünün iktidar cephesinin projesi olup olmadığına da ışık tutacaktır.
İktidar cephesini oluşturan AK Parti ile MHP, ortak çalışmalarının ürünü olan yeni yasa teklifiyle, az oy alınsa bile seçimi kazanmanın mümkün olabileceği bir siyasi zemin inşasını mümkün kılabilir çünkü.
Tuhaf mı geldi?
Açayım.
Bizim ülkemizde siyasi iktidarlar, o sırada ülkeyi yönetenlerin kendilerine daha fazla milletvekili kazandıracağı ve her zaman iktidarda kalmalarını sağlayacağı düşüncesiyle her seçim öncesinde değiştirdiği seçim yasalarını aşarak bu başarıyı elde etmişlerdir.
Her seçimden önce üzerinde oynanarak iktidarların lehine yontulmuş metinlerdir seçim yasaları…
İhale yasası kadar olmasa bile üzerinde en çok değişiklik yapılmış yasal düzenlemeler arasında rahatlıkla ikinci sırayı alabilir seçim yasası.
Yenisi de yine iktidar cephesinin lehine olabilecek maddeler içerecektir.
İlk duyurulan değişikliğin, seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye indirilmesi olacağı bilgisini yadırgadım.
MHP için böyle bir değişikliğe gidilecekmiş, söylenti bu yolda.
Kamuoyu yoklamaları MHP’nin yüzde 7 üzerinde oy alabileceğini gösteriyor mu gerçekten?
Ayrıca, MHP’nin desteğiyle gidilen sistem değişikliği sonucu ittifaklar oluşturulması gereği ortaya çıktı. Son seçimde, AK Parti ile MHP ve BBP, CHP ile de İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi ayrı seçim ittifakları oluşturdular.
İttifaklar içerisinde yer alan partilerden yalnızca birinin yüzde 10 barajını aşması diğerlerinin aldıkları oy oranında Meclis’e milletvekili sokabilmesi için yeterli sayıldı.
Yüzde 10’un çok altında oy alan partiler bile bu hakkın kullanılmasıyla TBMM’de temsil edilme imkanına sahip oldu.
Gerçek bu olduğuna göre, AK Parti ile birbirinden ayrılamayan Siyam ikizleri görüntüsüne girmiş olan MHP’nin baraj endişesinin bulunmaması gerekmez mi?
O halde, seçim yasasıyla barajın yüzde 7’ye indirilmesinin anlamı ne?
Yoksa ittifak içerisinde yer alacak partiler için ‘ittifak içi baraj’ mı düşünülüyor?
Ve medyamız
AK Parti’den iyi haber alması beklenen muteber gazeteler ile AK Parti’nin itibar ettiği köşelerde bu kuşkuma cevap teşkil edecek bilgi kırıntıları aradım; ne çare…
Köşeler ve o köşelere yer veren gazeteler, kısa süre öncesine kadar, ABD ile, Avrupa Birliği (AB) ile, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile, İsrail ile ilgili sert ve keskin eleştirilere dayalı hükümet politikalarını göklere çıkartırken, iktidar cephesinin dış politika çizgisinde 180 derecelik değişikliğe gitmesinin ardından, şimdilerde, bu yeni tavra kendilerini uyarlama çabasındalar.
Fazla zorlanmaları gerekmiyor.
Uzak değil yakın geçmişte neler yazıp söylediklerini unutturma çabaları bile yok; sanki daha önce de aynı görüşlere sahip imişler gibi, var güçleriyle ABD’ye, BAE’ne, İsrail’e hükümet adına çiçek gönderiyorlar.
İsrail cumhurbaşkanının gelişine ne kadar sevindiler, gördük.
Bugün Yunanistan başbakanı İstanbul’a, yarın da Almanya’nın yeni şansölyesi Ankara’ya gelecekmiş.
Hepsi sevindirik oldu.
Şu satırlar bugünkü bir gazete köşesinden:
“Hem sahada belirleyiciyiz, hem masada. /Dünyada güç dengeleri yeniden şekillenirken, Türkiye yeni merkez olma yolunda. / Doğu Akdeniz’de gösterdiğimiz direnç sonuç vermeye başladı; bizi refüze eden EastMed çöp oldu. / Arap coğrafyasında buzlar eridi; BAE tamam, öteki ülkeler sırada. / ‘One minute’tan beri aramızın olmadığı İsrail’in Cumhurbaşkanı geldi, doğalgaz nakli için rota Türkiye’ye oturdu. / Orta Doğu’dan yeni yeni hatlar Türkiye’ye bağlanacak.”
Yazının başlığı şu: “Devletinizin aklını, gücünü gördünüz mü?”
Ne diyeyim abilerime?
Gördük.