karar.com'dan, Saliha Sultan'ın “konu ile ilgili” haberi…
İlk kitabı 1984 yılında yayınlanan yazar Cihan Aktaş bu yıl edebiyat hayatının 40’ıncı yılını kutluyor. Yazıları, romanları ve öyküleri ile son kırk yıldır Türkiye’nin sancılı dönemlerinde özellikle muhafazakar kadınların kamusal alandaki hak arayışında öncü bir rol üstlenen Aktaş’ın yazı hayatındaki kırkıncı yılı İz Yayınları tarafından düzenlenen bir etkinlikle kutlandı. Taksim Camii Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik aynı zamanda bir edebiyat buluşmasına da sahne oldu.
İz Yayıncılık tarafından Cihan Aktaş (ortada) için basılan ‘Cihan Aktaş’a Kırk Çiçek’ kitabının editörlüğünü yazar Abdullah Harmancı (solda) ve gazeteci Ayşe Olgun (sağda) üstlendi.
Yazarın eşi Mehdi bey, ağabeyi Ümit Aktaş’ın da katıldığı etkinliğe edebiyat dünyasından Yıldız Ramazanoğlu, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Özcan Ünlü, Şakir Kurtulmuş, Suavi Kemal Yazgıç, Hakkı Bulut, Alim Kahraman, Naime Erkovan, Hüseyin Akın, Zeynep Atakan, Mualla Kavuncu, Asım Öz, Murat Ayar, Betül Ata gibi birçok dostu ve okurları katıldı. Etkinlikte Aktaş’ı bekleyen büyük sürpriz ise, yakınları, dostları, arkadaşları ve okurlarından kırk ismin kendisi için gözlem, tanıklık, anı ve analizlerini yazdığı ‘Cihan Aktaş’a Kırk Çiçek’ kitabı oldu.
‘YAZMA SEBEPLERİNİN EKSİK OLMADIĞI BİR ÇAĞA DOĞDUM’
Kırkıncı yıl kutlamasında yaptığı konuşmada, sözlerine programı düzenleyenlere ve İstanbul’daki çetin havaya rağmen katılan okurlarına, dostlarına teşekkür ederek başlayan Aktaş, “İşte ben de bu kırk yıl boyunca yazarak, kardeşlik hukuku arayışı içinde olduğumu düşünüyorum” dedi.
Okul hayatında arkadaşları dolaplarına şarkıcıların fotoğraflarını asarken kendisinin yazarlarınkini astığını söyleyen Aktaş, “Benim yıldızlarım hep yazarlar olmuştur. Kelimeleri çok erken yaşta seçtim, hep bir şeyler yazdım. Sevdiğim yazarlar benim tutamağım oldu, her birine şükranlarımı sunuyorum. Yazma sebeplerinin eksik olmadığı bir çağa doğdum, hatta teşvik edildim” sözleri ile yazı ile ilişkisinin başladığı yıllara değindi. 80’lerde Cağaloğlu’nda Ahmet Kekeç, Mustafa Kutlu gibi isimlerin kendisine cesaret verdiğini vurgulayan Aktaş, ilk on yıl boyunca Müslüman kadınların okuma yazma hakkını savunan, kamusal alan mücadelesini destekleyen yazılar ve kitaplar yazdığını, 90’larda ülke ülke şehir şehir dolaştığını, 2000’lerde başörtüsü ve Filistin yürüyüşlerine, Doğu konferanslarına katıldığını aktararak, en yoğun yazdığı dönemin 2010’lar olduğunu belirtti.
Aktaş, kırk yıla ulaşan yazı serüveninde Türkiye’nin siyasi, sosyal meselelerinin etkili olduğunun altını çizerek, ana gayesini ise “Aslında yazarlığımı sürdürebilmemin asıl kaynakları metinlerimden sonra karşıma çıkan sevgili kitap dostlarımdır” sözleri ile özetledi. Aktaş, kendisi için hazırlanan ‘Kırk Çiçek’ kitabından haberdar olmadığını belirterek, “Böyle bir kitap asla hayal etmiyordum. Bizler özellikle mütedeyyin kadınlar tevazu içerisinde yaşıyoruz, iyi ki de öyle” diyerek, kitapta emeği olanlara teşekkür etti.
Aktaş, etkinlik sonunda bütün katılımcılara hediye edilen ‘Cihan Aktaş’a Kırk Çiçek’ kitabını imzaladı.
‘EĞİTİMLİ MÜTEDEYYİN KADIN TİPİNİN ÖNCÜSÜ’
Cihan Aktaş için hazırlanan ’Kırk Çiçek’ kitabının editörlerinden yazar Abdullah Harmancı ise öncelikle bu kitabın yazar hakkında gelecekte yapılacak akademik çalışmalara yönelik bir kaynak olacağının altını çizdi. Harmancı, Aktaş’ın edebiyat dünyasındaki önemine dair ise şu tespitlerini paylaştı:
“Türkiye’de 70’li yıllarda ortaya çıkan yeni bir kadın tipinden bahsedilebilir, devletin ön gördüğü seküler, eğitimli, dini referans almayan bir kadın tipi. Bir de eğitimsiz dini referans alan bir kadın tipi vardı. Sonra üçüncü bir kadın tipi ortaya çıktı hem eğitimli hem dini referans alan ve kamuda var olmak isteyen bir kadın tipi. Bu kadın tipi belki de Cihan Aktaş ile başladı. Daha önce anlatılmamış bir toplumsal hikaye anlattı, bence edebiyatındaki en büyük başarı bu.” Kitabın diğer editörü gazeteci Ayşe Olgun ise şunları söyledi: “Pek çoğumuz Cihan Aktaş’ın önce okuru, sonra dostu olarak buradayız. Editörlüğünü yaptığımız kitap, sadece kırkıncı yıl anısı kitabı değil bir dostluk nişanesi de. Onun dostlarını kitaba sığdırmak mümkün değil biliyoruz. Kaleminin nasıl bizim kuşakla bağ kurdu ise bizden sonraki kuşaklarla da bağ kurmaya devam edeceğine inanıyorum.”