Tarih: 18.10.2018 09:34

Çiçeklerle giden şair Bahaettin Karakoç

Facebook Twitter Linked-in

Bir yıldız daha kaydı. Karakoç ailesinin Abdurrahim ve Ertuğrul´dan sonra Bahaettin Karakoç da rahmet-i Rahman´a kavuştu. Ölüm haberini Tokat´tan İstanbul´a döner dönmez aldım. Ne çok adı geçmişti oysa Tokat´ta hasbıhal ettiğimiz dostlarla. Onu, Ay Şafağı Çok Çiçek´le tanıdım. Şiir yazma arzusu onun yaşama sevinci gibiydi. Gündeminden hiçbir zaman şiiri düşürmedi. Edebiyat dünyamızın ak saçlı ihtiyar delikanlısıydı. Kürsüde şiir okurken ki heyecan ve coşkusu zamana meydan okur gibiydi. Ölümün sırası değildi. Gündemde hayat vardı, şiir vardı, aşk vardı. Hastalıklara kolay kolay prim vermezdi. Rahatsız olduğunu duyup da kendisini aradığımda sesindeki hastalık izlerini silme telaşıyla konuşur ve konuyu bir anda son yazdığı şiiri ya da yeni çıkan kitabına getirirdi. Elimde onun bana 2009 yılında doğduğu yer olan Elbistan´da imzaladığı Gündemde Yine Aşk Var kitabı var. Ne kadar içten yazmış: ?Yüzü-yüreği güzel, şiir damarı güçlü, yorumları oturaklı şair kardeşim Hüseyin Akın´a, doğduğum kent olan Elbistan´dan hediyemdir. Samimiyim, sevgi doluyum.? O biraz Hareket biraz Hisar ve biraz Türk Edebiyatı ise de çokça yaşayan, gürül gürül akan Türk şiiriydi. 88 yıllık bereketli ömrüne onlarca eseri sığdırmayı başardı. Aynı zamanda çağdaş edebiyatımızın seçkin naat ve münacat örneklerini vermiş olan Bahaettin Karakoç gününü ve saatini nefes nefes beklediği sevgililer sevgilisine kavuştu. Söylediği gibi ve sözünde durarak:

 

 

 

?ıhlamur çiçek açtığı zaman

ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

kimseye uğramam ben sana uğramadan

kavlime sadığım, sadığım sana

takvim sorup hudut çizdirme bana

ben sana çiçeklerle geleceğim

ıhlamurlar çiçek açtığı zaman?

Allah rahmet eylesin!

ŞAİRLER ÖLDÜKÇE YAŞARLAR

Şairle şiiri arasına giren şey galiba hayatın kendisi. O çekilmediği zaman net göremiyoruz şairi de yazdıklarını da. Ne zaman ki şair apansız bir şekilde sırlanıyor, her ağızdan çok esaslı ve iddialı cümleler kullanılıyor. Şahsiyetinin emsalsizliği bir tarafa şiirinin ne denli güçlü ve de etkili bir şiir olduğu her cenahtan dile getiriliyor. Daha kırkı çıkmadan art arda anma programları tertip ediliyor. Şairin dirisi karşısında kalemlerini kıpırdatmayanlar vefatı karşısında nasıl da sefer oluyorlar. Şairin yerinin doldurulamayacağının altı özellikle çiziliyor. Keşke bu taltif cümleleri şair yaşıyorken, hayatta iken yapılmış olsaydı. En azından moral bulur, yaşamsal yorgunluğu hafifler ve de daha bir gayrete gelirdi. Bunu hep yaşayanlardan esirgedik. Merhum Akif İnan ve merhum Alaattin Özdenören geliyor hatırıma. Vefat edip aramızdan ayrılıncaya yazdıklarıyla kadar hak ettikleri ilgiyi ne yazık ki göremediler. Bilinirlikleri ölümleriyle birlikte arttı. Şairleri ve yazarları yaşarken anmaktır asıl olan. ?Anma? fiili ölen insanlara öyle yapışmış ki yaşayanlara anma yapmanız yadırganır hale gelmiş. Hâlbuki hayattaki birini anmak onu anlamak için gösterilen çabanın bir parçasıdır. Boşuna söylememiş Faruk Nafiz Çamlıbel: ?Varsın seni ömrünce ateş rüzgârı sarsın / Şair sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —