Siyasi partiler farklı toplumsal tabanların ülke yönetimine katılmak için dâhil oldukları yapılardır. Bu toplumsal kesimler bazen aynı parti çatısı altında hareket ederler, aynı ideolojik yaklaşıma sahiptirler ama her zaman yüzde yüz örtüşen bakışlara sahip olamayabilirler. Aralarındaki nüanslar anlaşılabilir bir gerçeklik olarak kabul edilebilir.
Malum gelişmeleri biliyorsunuz. İstanbul il başkanı değişikliği ile birlikte CHP yeniden tartışmaların merkezine oturdu. Seçilen il başkanının sosyal medya üzerinden geçmişte yaptığı, kendisinin de kabul ettiği bazı paylaşımların toplumun genelinin hassasiyetleri ile çelişiyor olması, CHP için öteden beri söylenenlerin tekrar hatırlanmasına sebep oldu. Oysa 16 Nisan referandum sürecinde dil ve üslubun doğru kullanılmasına dönük kısmi gayretler vardı. Bu da kendileri açısından meyvelerini vermeye başlamıştı. Şimdi bu değişiklik ile yine başlanılan yere mi dönülüyor gibi sorular yoğun olarak akıllara gelmeye başladı.
CHP içinde kendisini Atatürkçü, sosyal demokrat, ulusalcı olarak tarif edenlerle birlikte Kemalist, devrimci ve sosyalist olarak görenler de var. Devrimci olduğunu söyleyenlerin içinde ise kimileri Atatürk devrimleri demek isterken, kimileri de daha marjinal solu içeren sosyalist karşı devrimi kastediyorlar. Zaman zaman çok az da olsa dağdaki teröristleri anlamalıyız diye onlara gerilla diyecek kadar kendisinden geçmiş olanların yanında, hatta şahit olmuştum, İstiklal Marşı yerine 10. Yıl Marşı´nın getirilmesi gerektiğini söyleyenler bile var. Bütün bunlar birer çelişki değil mi? Evet, ama başta söylediğimiz şekilde her grup kendince bir aidiyet alanı üzerinden parti ile bağ kurabiliyor.
Peki, birbiriyle çelişen bu tür grupların varlığı sadece CHP için mi geçerli, hayır, elbette değil. Diğer siyasi partiler de kendi duruşlarına göre birbiriyle uyuşmuyormuş gibi görünen toplumsal tabanları bir çatı altında toplayabiliyorlar. Bu sonuç kitle partilerinde daha net olarak görülebiliyor. Gizli ajandalarını hayata geçirmek için partileri kullanan odakları dışarıda tutarsak, farklılıklar doğru ve sağlıklı bir zeminde uyumla taşınabilirse, ülke için önemli kazanımlar elde edilebilir. Halk partiler aracılığıyla meşru zeminde yönetime katıldığını hisseder, bu durum toplumsal barışa katkı sağlamış olur.
Bugün CHP´de olan şey parti içinde toplumu okuma noktasında sıkıntıları olan bir grubun İstanbul gibi önemli bir şehirde işbaşına gelmesidir. Bu grup da diğerleri gibi partinin her kesime açılmasını ister ama halkın kendilerine benzemesini hatta illa da kendileri gibi düşünmesini hedefler. Muhatabını dinlemekten ziyade ona yukarıdan bakan, tahakküm eden bir görüntüsü vardır. Seçilen il başkanının basın toplantısını izlediğimde bunu rahatlıkla gördüğümü ifade edebilirim. Açıklamalarında empati yoktu. Gerekçelerini açıklarken tamamen kendisinin dâhil olduğu toplumsal kesimi tatmin edecek bir terminoloji kullandı. Onu dinleyen CHP´li olmayan bir seçmen bırakınız nötr kalmayı, doğrudan karşısına geçer. Tabi bu durum kendileri için bir zafer olarak kabul ediliyor. Hatta CHP´nin gerçek kodlarına dönüşü için bir adım olduğunu bile söylüyorlar. Ancak gel gör ki, bu durum geniş halk kitlelerini ilgilendirmekten öte çoğu zaman soyut tanımlamalar içeriyor. ?Mustafa Kemal´in Askerleriyiz? diyenlerle, yok biz asker değiliz ?Yoldaşlarıyız? diyenler arasında Atatürk´ü kim daha iyi anlamış gibi aslında tamamen parti iç tabanına dönük bir alana çekilmiş oluyorlar.
Din kimsenin tekelinde değildir diye bazen haklı olarak seslerini yükseltiyorlar ama Atatürk´ü tamamen CHP´nin tekeline alan bir yaklaşımla enerjilerini içerde tüketerek kısır döngü içinde boşa zaman kaybediyorlar. Bu tür durumlarda CHP veya diğer partilerin üst yönetimleri ise çoğu zaman tamam dışarıya açılalım ama ya kendi tabanımızı da kaybedersek gibi bir endişeyle kısır döngü içerisinde bu tür grupların öne çıkmalarına sessiz kalıyor, hatta önlerini açıyorlar.
Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz ki, CHP normalleşmeden ülkenin kendi gerçek gündemine dönmesi çok zor olacak. CHP sosyal demokrat kimliğini koruyup kendi tabanını dönüştürerek ortak değerlerin daha iyi anlaşılıp konuşulabileceği zeminleri oluşturamazsa üzerindeki ?taş çatlasa CHP toplumun üçte birine hitap edebiliyor? algısından kesinlikle kurtulamayacak.
Son dönemdeki bazı çabalar önemliydi. O çabalarda ısrarcı olmak lazım.