Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

CHP’den ve yakın çevresinden yükselen Abdullah Gül karşıtı sesler siyasi akıldan yoksun…

Fehmi Koru yazdı;

CHP’den ve yakın çevresinden yükselen Abdullah Gül karşıtı sesler siyasi akıldan yoksun…

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun işi gerçekten zor. Cumhuriyet’ten yaşlı bir partinin başında ve onu günümüzle barıştırmaya çalışırken hem partisi içerisinden hem de parti üzerinde etki kullanmaya alışık çevrelerden gelen anlamsız eleştirilere muhatap. 

Onu her dinlediğimde dev dalgalar üzerinde sörf yapan birini izlediğim hissine kapılıyorum.

Dev dalgalarla boğuşmak büyük maharet ister.

Kılıçdaroğlu’nun siyasete atılmadan önceki meslek hayatı genellikle sayılarla boğuşarak geçmişti. Hesap adamı olması gerekiyor ve öyle olduğunu siyasette de belli ediyor. Yakın-uzak dostları ise, hiç değilse sesleri yüksek çıkanları, sonuç almak için kendilerini feda etmeye hazır kamikaze pilotları gibiler. 

Onlara rağmen ülkenin içine düştüğü -düşürüldüğü- karmaşadan bir başarı hikayesi çıkarmayı başarabilecek mi Kılıçdaroğlu?

Her geçen gün bu soruya cevap vermede biraz daha zorlanıyorum.

Türkiye’nin gündeminde en önemli madde ekonomi görünse de, ekonomi de dahil ülkenin karşı karşıya kalınan hemen her sorununun çözümünü kolaylaştıracak gündem maddesi ufukta kendini belli eden seçimler…

Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri…

Kılıçdaroğlu, kendi partisi ve içerisinde yer aldığı Millet İttifakı için girdiği ilk sınav olan yerel seçimlerden, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere çok sayıda büyükşehir belediyelerini kazanarak, alnının akıyla çıktı.

Bunu İstanbul’da ‘sağ partili’ bir aileden birini, Ankara’da daha önce MHP’den aday olmuş birini aday göstermeyi partililerine kabul ettirerek sağlayabildi.

İki seçim önce de, MHP’nin telkin ettiği cumhurbaşkanı adayını partililerine destekletmişti Kılıçdaroğlu. [O seçimde aday gösterdikleri Ekmeleddin İhsanoğlu genel kamuoyunca hiç tanınmadığı halde yüzde 38.44 oy alabilmişti.]

Şimdi, 2014’te o tercihi yaptığı için, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi aday belirleme sürecinde sağlıklı karar alması gerektiğinde, manevra alanı daraltılmak isteniyor. 

Arada yapılan (2017) anayasa değişikliği referandumunda yüzde 51.41 oyla kabul edilen yeni sistem –Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi– ile birlikte seçilebilmek için ‘yüzde 50+1’ şartı getirildiği için, Cumhurbaşkanlığı seçimi eskisinden çetin hale geldi.

Sonrasında yapılan (2018) ilk seçimde Kılıçdaroğlu’nun partisi CHP’nin kendi içerisinden çıkartılan adayı ancak yüzde 30.64 oy alabilmiş, MHP’nin desteklediği iktidar partisi AK Parti’nin adayı ise yüzde 52.59 oyla anayasanın öngördüğü çıtayı rahatlıkla aşabilmişti.

Cumhur İttifakı’nın gelecek seçime yine aynı adayla girmesi bekleniyor.

Üç yıl önceki seçimde yüzde 52’nin üzerinde oy alarak ilk turda seçilebilmiş adayıyla…

Millet İttifakı’nın adayı kim olacak?

Bu soruya şimdilik bir isim telaffuz ederek cevap verilemiyor; ancak yine de doğal aday-adaylarının kimler olduğu biliniyor. En fazla telaffuz edilenler CHP’den isimler; parti içerisinden veya medyadan sıkı CHP’liler Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisinin aday olması gerektiği görüşündeler.

İttifak’ın en çok alabilen partisi CHP olduğu için adaylıkta onun hakkı olduğu düşünülüyor…

Olacak mı?

Bilemiyorum. Ancak bildiğim ve Kılıçdaroğlu’nun kendisinin de bildiğini umduğum, Millet İttifakı kendisini aday gösterdiği takdirde sandıkta bir kez daha yenilgi yaşanmasının kaçınılmaz olacağıdır.

Her seçimin olduğu gibi ufukta belirmiş olan bundan sonraki seçimin de bir aritmetik gerçeği var. Arada kurallarla oynanmayacaksa önümüzdeki seçimde de geçerli olacak aritmetik, adayların ‘yüzde 50+1’ alarak seçilebileceği kuralıdır. Millet İttifakı adayını seçtirmek istiyorsa, HDP’lilerden de oy alabilecek bir isim bulmak zorunda. Bu da yetmez, adayları karşı ittifakın içerisinde yer alan partilerin -AK Parti ve MHP’nin- tabanlarından da önemli miktarda destek çekebilmeli.

Kemal Kılıçdaroğlu veya CHP’li kimliğe sahip bir başkası bu aritmetiğe uygun mu?

Türkiye’de seçmenlerin üçte ikisinin ‘muhafazakar’ genel başlığı altında toplanabilecek özelliklere sahip olduğu bilindiği ve son seçimde aday olarak sunulmuş CHP’linin alabildiği oyun yüzde 30’da kaldığı görüldüğü için, yanlış bir adayla girilecek önümüzdeki seçimin sonucunu da şimdiden tahmin edebiliriz.

Millet İttifakı’nın paydaşları, bir sonraki cumhurbaşkanının kendilerinin aday olarak belirledikleri kişi olmasını istiyorlarsa, akıllarına ilk gelen isim üzerinde ısrarcı olmamak, seçilebilecek birini aday olarak çıkarmak zorunda.     

Bu zorunluluk Cumhur İttifakı için de geçerli.

İlk seçimde cumhurbaşkanı seçilebilecek adayın, karşı ittifakın tabanından da oy alabilecek biri olması mutlak şart.

Zaten bu yüzden, konunun ilk gündeme geldiği günden başlayarak, Cumhur İttifakı ve yandaşları, karşı tarafa aday benimsetmek çabasına giriştiler. Onların belirlediği, Millet İttifakı’na yakıştırdığı aday, CHP içerisinde ve çevresinde yer alanların da üzerinde ittifak ettikleri kişi: Kemal Kılıçdaroğlu

Herhalde bu aykırıların zihin buluşması Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dikkatini çekmiştir diye umuyorum.

Türkiye’nin bugün boğuştuğu sorunların üstesinden gelinebilmesi için bir iktidar değişikliği yaşanması gerektiğine inanıyorum. Aynı gereklilik 2002 yılında da vardı ve o günün şartları AK Parti iktidarının önünü açmıştı.

Bugün de benzer şartlar yeni bir iktidar için elverişli.

Yeter ki, sevgi ve nefret gibi siyasette yer almaması gereken hislerin yerini siyasi akıl alsın.

Soru şu: Dev dalgalarla sörf yapan hesap adamı mı, kendilerini feda ederek sonuç almak isteyen kamikaze pilotları mı süreci belirleyecek?

 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER