CHP´nin 2014´teki son yerel seçimlere giderken ana sloganı ?Türkiye´nin birleştirici gücü? idi. Kılıçdaroğlu da kampanya tanıtım toplantısında şöyle demişti:
/* */
?Parti amblemimizin altında bundan sonra ?CHP Türkiye´nin birleştirici gücü´ yazacak. CHP, Türkiye´nin birleştirici gücüdür ve bu güç önümüzdeki döneme damgasını vuracaktır.?
CHP, 24 Haziran öncesinde de ?Millet için geliyoruz!? ve ?Artık tamam? sloganını kullandı.
Yani her iki seçim öncesinde de CHP söylem bazında partinin gücü ve ülkenin geleceğine dönük oldukça iddialıydı. Ki iktidar alternatifi sayılan ana muhalefet partisinin de öyle olması gerekir. Tabii inandırıcılığı açısından dediklerini yapmak ya da en azından o algıyı vermek kaydıyla. Yoksa sokaktaki insana dokunmak, heyecan yaratmak en önemlisi de güven vermek olanaksız...
Peki, şu ana kadarki performansıyla CHP´nin söylemleriyle bağlantılı inandırıcılığı var denilebilir mi? Hayır, hatta sloganlarının tam tersi bir durum söz konusu. Örneğin, 24 Haziran öncesinde iktidar için hedeflenen ?Artık tamam? sloganı Kılıçdaroğlu adıyla özdeşleşmiş durumda. ?Türkiye´nin birleştirici gücü? olma iddiasındaki CHP´nin görüntüsü ise genel merkezci ya da İnce´ci diye taraflarını beyan eden milletvekilleri, belediye ve il başkanlarıyla iki ayrı cephe halinde tam anlamıyla ayrışma, kamplaşma noktasında. Açıkçası, CHP kendi derdine merhem olamaz halde. Dün bu durumu partinin önde gelen bazı isimleriyle de konuştum. Hepsinin de kesiştikleri ortak nokta şuydu:
?Genel Başkan´a karşı aday olmayacağım diyen İnce´nin imza toplaması kendisini sevenler arasında dahi ciddi güven bunalımı yarattı. Kaldı ki imza topluyorsan, güçlü geleceksin. İlk üç günde 800 tane imzayı küt diye toplayıp, koyacaksın ortaya, o zaman herkes, ?Helal olsun, gümbür gümbür geliyor´ diyecek. Oysa 15 gün doluyor, hâlâ yeterli imza toplandı mı, toplanmadı mı tartışılıyor.
Varsayalım 630 imza toplandı, diğer tarafta da 600 tane vermeyen var. Partinin 30´a yakın il başkanı İnce´nin, 50 küsuru genel merkezin yanında yer almış. Ortada kötü ve sıkıntılı bir tablo söz konusu. Bundan da şu anda partiyi yönetenler birinci derecede sorumlu. İkinci derecede sorumluluk da cumhurbaşkanı adayı olmuş İnce´nin getirmiş olduğu yüzde 30´luk potansiyeli iyi kullanamamasından kaynaklanıyor. Dediği gibi yapıp, il il dolaşsaydı şu anda millet genel merkezin kapısına yığılmış, ?Kurultay yapsanıza´ diyor olacaktı. Ama bunu kendisi yapmaya kalkınca güven sarsıldı.?
Önümüzde seçim var deyip ortak bir yol bulunamaz mıydı?
?O tren çoktan kaçtı. Seçimden sonra üç dört gün içinde olsaydı belki. Şimdi kamplar ayrılmış, sözler verilmiş. Mesela genel merkezdekiler birçok kişiye belediye başkan adaylığı sözü vermiş. Onun için hiç olmazsa yerel seçimleri geçelim diyorlar. Yani partiyi büyütmeyle ilgili bir olay falan söz konusu değil. Bireysel hesaplar ön planda.?
Varsayalım Kılıçdaroğlu sorunu çözdü ve koltuğunu korudu ya da kurultay oldu, İnce kazandı, önümüzdeki yerel seçimde ne olur?
?Durum sıkıntılı. Her iki olasılıkta da oylar düşer. Çünkü çözüm lider değişikliği değil Anadolu´daki yurttaşa güven verebilecek bir anlayışı getirebilmekte...?