Che Guevara’dan Kasım Süleymani’ye Amerikan Hayranlığı

Veysi DÜNDAR ANALİZ ETTİ...

Che Guevara’dan Kasım Süleymani’ye Amerikan Hayranlığı

Teşbihte hata bulunur mu bilmem ama Kasım Süleymani’nin öldürülmesi bana Bolivya dağlarında katledilen Che Guevara’yı anımsattı.

Devrimcilerin affına sığınırım.
Kasım Süleymani’nin İran Devrimini ihraç etme ve ABD ile karşı karşıya gelme konusundaki 40 senelik mücadelesi ile, Che’nin 1960’ların zor zamanlarında Latin Amerika’ya sosyalizm getirme çabası arasında analoji kurmak çok da anlamsız olmasa gerek.
Biri kızıl biri yeşil devrim ve karşınızda aynı rakip: Yankiler.

Che’nin romantik devrimci duruşu ile, Süleymani’nin soğukkanlı siyaseti arasındaki farkı da teslim etmek lazım. İkincisinin İranlı rejim muhaliflerine dönük gösterdiği acımasız yumruk kesinlikle hoşgörülesi değil. Bu yönüyle Latin Amerika’yı motosikletle gezip hastalara sağlık dağıtmayı şiar edinmiş Che’nin duygusallığının çok uzağında olmalıyız.

Zaten Che 39 yıl dayanabilmişken dünya kahrına, Süleymani 63 yıla uzatmıştı hayat mücadelesini. Birincisinin ikincisine nazaran çok daha naif olduğu şüphe götürmez. İyiler erken gider sözünün bir emsali de desek yanlış olmaz.

Türkiye’den bakınca 1967’de Che komünizmi temsil ediyordu ve ölümü resmi devlet söylemi için gayet makuldü. 2019 Türkiye’si için de bir başka devrimcinin ABD elinde yok olması çok da infial yaratmamışa benziyor. En ufak bir sözünü bile ümmet için açanlardan, bu sert saldırıya dair ABD-İran gerginliği gibi gayet soğukkanlı tanımlar duymak aslında işin aslını bize gösteriyor.

Ortada ciddi bir konumlanma var…

Türkiye soğuk savaşta nasıl ABD’nin Che Guevera ’yı yok etmesinde beis görmüyorsa, bugün de neredeyse benzer bir tavrı Süleymani için gösteriyor.
Diplomatik dille ifade edilmiş açıklamanın cümlelerini tefsir edelim:

“Bölgede tırmanan ABD-İran gerginliğinden derin endişe duyuyoruz.”
Tefsir: “Ülkeler arası gerginlik var, olay sebepsiz değil…”

“Özellikle Irak’ın çatışma alanı haline getirilmesinin hem Irak’ın, hem de bölgemizin barış ve istikrarına zarar vereceği uyarısını kuvvetle tekrar vurguluyoruz.”
“Tefsir : Ey Amerika ve Ey İran, Irak’ı çatışma alanı haline getirmeyin.”

“Bu çerçevede, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve beraberindekilerin bulunduğu konvoya yönelik bugün sabah saatlerinde Bağdat’ta gerçekleştirilen ABD hava operasyonunun bölgedeki güvensizlik ve istikrarsızlığı artıracağı aşikardır.”
Tefsir: “Çatışma alanındaki komutana hava operasyonu yapılması istikrarsızlığa yol açar, başka bir neticesi yoktur.”

“Bölgemizde istikrarı tehdit eden bu gibi tırmandırıcı adımların şiddet sarmalını artıracağı ve bu durumdan tüm tarafların zarar göreceği bilinmelidir.”
Tefsir: “Bu gibi adımlardan uzak durun. Bu gibi adımlar şiddeti artırır.”

“Türkiye bölgede dış müdahalelere, suikastlara ve mezhepçi çatışmalara her zaman karşı olmuştur.”
Tefsir: “Bunları kimse yapmasın. Suikast, mezhepçi çatışma vs.”

“Bu nedenle tüm tarafları sağduyu ve itidal içinde hareket etmeye, bölgemizin barış ve istikrarını tehlikeye atacak tek taraflı adımlardan kaçınmaya ve diplomasiye öncelik vermeye davet ediyoruz.”
Tefsir: “Taraflar itidalli olsun. Ölenle ölünmez.”

Komşumuz olan Müslüman bir ülkenin bir generaline yapılan eyleme bu denli ortadan bir yorumla mukabelenin kifayet etmesi tabii ki, Ortadoğudaki güç çatışmalarındaki stratejilerin zorunlu kıldığı bir gerçeklik.

Suriye’nin nefretle, Rusya’nın sukunetle kınadığı eyleme ümmetin(!) liderinin ülkesinden gelen cılız açıklama için havuz basınından yorum yapmasını tabii ki beklemiyoruz.

Türkiye’nin tam 53 sene sonra yine ABD’nin uluslararası bir devrimciyi katletmesine çok da aşırı bir tepki vermemesi sadece stratejik bir durum olarak yorumlanabilir mi?

ABD, Suudi Aramco’ya saldırı yapıldığında verdiği kararı uygun yer ve zamanda hayata geçirirerek intikamın soğuk mezelerin en lezzetlisi olduğunu dünyaya gösterdi.

Dünyanın ABD ile arasını bozmak istemeyen kesimi biz de dahil “ölenle ölünmez” diyor.
ABD çıkarlarının ve ABD ile konumlanmanın bundan iyi teşhis edileceği turnusol bulamazsınız.
Eski ve Yeni Türkiye ABD’nin bu kabil işlerinde hep aynı duruşu koruyor.
Ne dersiniz dünyanın en istikrarlı ülkesi olabilir miyiz?