Tarih: 24.11.2024 19:25

Charles Werner’e Göre Kötülük Problemi

Facebook Twitter Linked-in

Kitap Haber'den Faik Öcal Yazdı;

İsviçreli felsefe profesörü Charles Werner bu kitapta kötülüğün kökenini aramaktadır ve ilginçtir kötülüğün kökenine akla uygun açıklama da yapmaktadır. Kitap sonuç bölümü ile birlikte yedi bölümden meydana gelmektedir.

Werner felsefe tarihinde kötülük problemiyle ilgilenmiş bütün büyük filozofların görüşlerinden faydalanmıştır. Birinci bölümde Spinoza'nın mutlak iyimserliğini incelemiştir. Spinoza'ya göre "Kötülük yoktur ve dünya mükemmeldir."

Werner ikinci bölümde Leibniz'in ılımlı iyimserliğini incelemiştir. Buna göre "Bu dünya, bütün olası dünyaların en iyisidir."

Üçüncü bölümde Schopenhauer'in karamsarlık felsefesini inceleyen yazar, konuyla ilgili olarak Eduard von Hartmann tarafından geliştirilen iyimserlik ve kötümserlik sentezine yer vermiştir.

Dördüncü bölümün konusu Platon ve Manikeistlerin radikal düalizmidir. Yazar burada Zerdüştlükten başlayarak düalizm felsefesindeki iyilik ve kötülük problemini açıklamaktadır. Daha sonra 19. ve 20. yüzyılın J. S. Mill, Wilfred Monod, H. G. Wells, African Spir ve Emile Lasbax gibi düşünürlerin görüşlerine yer verir.

Beşinci bölümün konusu Hristiyanlık Tanrıbiliminde ilk günahtır. Yazar önce İbrani geleneğin ve İncil'in iki ismine yer verir: Paulus ve Augustin. Sonra da Roesseau, Kant, Charles Secretan, Ernest Naville, Renouvier, Kierkegaard, Karl Baht gibi isimlere yer verir.

Altıncı bölümün konusu, Tanrısal varlığın karanlık dibidir. Burada iki isim karşımıza çıkmaktadır: Boehme ve Schelling. Yazar bu bölümde kötülük problemiyle ilgili olarak Boehme'nin Tanrısal Varlığın Üç İlkesi ile Schelling'in İnsanın Özgürlüğünün Mahiyeti Üzerine eserleri üzerinde durmaktadır.

Werner sonuç bölümünde Kötünün İlkesi olarak Arzu İlkesi alt başlığı altında "Evrenin Yaratılışı ve Kötünün Kökeni" ile "Ahlaki Kötü ve Özgürlük" ile konuya bir açıklık getirmektedir. Werner'e göre dünyada kötünün ilkesi Tanrı'dan var olan arzu içgüdüsü (hırslı istemek) öğesinden kaynaklanır. Tanrı içinde arzu içgüdüsünün gücünü taşıdığından dolayı yaratıcıdır. Tanrı'daki arzu içgüdüsü muhakkak ki sevginin yüceliğine yükseltilmiştir. Sadece sevgi yaratıcı bir güçtür.

Werner'in arzu içgüdüsünü biz "nefis" olarak tanımlayabiliriz. Nefis benlik sahibi olmak ister. Nefis terbiyesiyle benliğimizi özgürleştirebiliriz. Bu da bizi Werner'in çok önem verdiği özgürlük kavramına götürür. Werner'e göre kötü, arzu içgüdüsüyle (nefis) ruh arasındaki kopukluktur. Arzu içgüdüsü kendi haline terk edilir ve dünyanın üzerine hiddetten kudurmuş bir güç olarak salıverilir. Bu da bize dünyadaki bütün kötülüklerin sebebini açıklamıyor mu?

Tabi insanda akıl melekesi vardır. Akıl, hırsla isteyen arzu içgüdüsünün dış dünyanın objelerine bağımlı olmaktan belirli bir çözülmesidir. Bu çözülme insanı özgürlüğe götürür. Gerçek özgürlük insanda ruh ve sevgi sayesinde canlı varlıkların birliğini yakalamak, bunu istemek ve bunun için yaşamaktır. Bu da bize şu gerçeği gösteriyor: Arzu içgüdüsüyle objelere bağımlı olan bir insanın yapamayacağı kötülük yoktur. Demek ki dünyadaki köle ruhlu insanlardır dünyadaki bütün kötülüklerin müsebbipleri.

Werner tutkuların temeli olarak da arzu içgüdüsünü görmektedir. Tutkular arzu içgüdüsüne dayanır; çünkü arzu içgüdüsü canlı varlıkların bütün dünyayı kendilerine mal etmelerine vesile olur. Tutkular arzu içgüdüsüne dayanır ve faal bir güce sahiptirler. Tutkular aynı zamanda canlı varlıkların dış dünyaya bağlılığını ifade eder. Özgürlük insanı bu uşaklıktan kurtarır ve onu tutkularına egemen kılar. Bundan sonra insan artık öfke ve korku tarafından değil ruh ile sevk ve idare edilir.

Özgürlük nedir tam olarak? Özgürlüğün bilinç durumu bütün ruhumuza egemen olur olmaz mı özgürlüğün kendisi ortaya çıkar, yani insan tam özgür olur? Werner bu sorulara şöyle cevap vermektedir: Özgürlük bizim sınırlarımızı parçalamamıza yardımcı olmaktadır ve yaşayan her şeyle birleşmemizi sağlamaktadır. Özgürlük en derin özünde alicenaplıktır, cömertliktir. Özgürlük sayesinde ruhlar en derin özünde birleştirilir ve ideal yetkinliğe karşı oy birlikli bir hareket olarak bir araya getirilir.

Özgürlük ve kişilik ilişkisi hakkında da Werner şunları söyler: Özgürlüğün içinde saklı olan öğe içimizdeki kişiliği ortaya çıkarır. İnsan ruhuyla mevcut birliği anlar. Kişilik faal bir öğeyi ruha ekler. Kişilik insanın içinde yaratıcı güç olarak etki eden dünya birliğidir. Kişilik sahibi insan bütün nesnelerin ölçütü olur, bütün nesneleri anlamlandırır.

Pekiyi savaşlar neden çıkar? Werner'e göre insan özgürlüğün ilk aşaması olan arzu iç güdüsünde kalıp dış dünyadan bağımsız olmazsa (yani kişilik sahibi olmayıp ruhuna ulaşamazsa) özgürlüğünü ve ruhunu vahşi arzu iç güdüsüne emrine verirse ahlaken kötü olan ortaya çıkar. Bu yüzden de insan hem kendi türüyle hem de diğer canlılarla savaşır.

Ahlaki kötü nedir tam olarak? Werner'e göre ahlaki kötü eğer insan kendi özünü özgürlüğün her şeyi kapsayan hayatına açacağına kendi içine kapanıp, kendini dünyanın üstünde görürse ortaya çıkar. İnsan gerçek özgürlüğü sayesinde Tanrı ile birleşir. Ama eğer insan bencil hedeflerini izlerse, o kendini Tanrı'dan ayırmış olur. O kendi Ben'ini Tanrı'ya yeğlemiş olur.

Gerçek özgürlüğe erişmesi insanın misyonudur, ruh ve sevgiyle iç içe hayata kavuşması onun asıl misyonudur. Bu özgürlük sadece iyinin sebebi olabilir. Özgür ol ve ne istersen yap! Gerçek özgürlük daima iyidir. O bize sadece yetkin ve mutlulandırıcı hayatı açabilir.

Sonuç olarak gerçekten kendini ve başkalarını seven insanlar iyidirler ve hep iyilik yaparlar. Kendi egolarına tapan insanlar kendilerine ve başkalarına hep kötülük yapmışlardır. Pekiyi gerçek sevgi nedir? Gerçek sevgi özgür iradesiyle Tanrı'ya göre yaşamaktır, Tanrı'nın istediklerini yapmaktır. Kötülüklerin sebebi insan ile Tanrı arasına başka araçların/aracılarının girmesidir.

Kötülük Problemi

Charles Werner

Kaknüs Yayınları

Çev. Sedat Umran

Sayfa: 128

İstanbul, 2000


 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —