Dedesi Tsey Muhammed, aralıklarla üç asır süren Rus-Kafkas savaşının 21 Mayıs 1864’te Çerkesler aleyhine sona ermesinin ardından, Filistin sınırında Golan (Cûlân) Tepesi’nin eteğinde yer alan Bi’ru’l-Acem köyüne iskân edilen Çerkes muhacirlerden idi. 31 Ocak 1931’de ana rahminden dünyaya hicret eden Cevdet Said, ilkokul tahsili için Kuneytıra’ya, lise ve üniversite tahsili için Mısır’a hicret etti. Ezher Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi, ardından Eğitim Fakültesi’nde ihtisas yaptı.
Suudi Arabistan’a hicret ederek 2 yıl öğretim görevlisi olarak çalışan Said, Suriye’ye dönüp farklı okullarda öğretmenlik yaptı. Baas rejimi döneminde ilki 1965’te olmak üzere on kez tutuklandı, toplam yedi sene hapis yattı, sonunda öğretmenlik görevinden uzaklaştırıldı. Bunun üzerine 1970’li yılların ortasında köyüne hicret etti, yıllar boyunca çiftçilik yaptı, birkaç kovan arısı ve birkaç ineğiyle meşgul olarak ailesinin geçimini temin etti.
2011 baharında patlak veren gösterilerin kanlı şekilde bastırılmasıyla iç savaşa dönüşen kargaşanın köylerine kadar ulaşması, kendisi gibi Ezher mezunu kardeşinin, rejimin keskin nişancı bir askeri tarafından öldürülmesi ve evlerinin bombardımanda hasar alması üzerine 2012 yılı sonunda ailesiyle birlikte Türkiye’ye hicret etti.
Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları başta olmak üzere 1980’li yıllardan bu yana 12 kitabı Türkçe’ye çevrilip yayımlandı. Türkiye’de 10 yıl zarfında yüzü aşkın konferans verdi. Öncesinde Ortadoğu, Kafkasya ve Avrupa ülkelerinde, keza Amerika ve Kanada’da onlarca konferans ve kongreye katılıp tebliğler sundu, röportajlar verdi.
Ezher’de talebe iken Cevdet Said, zamanının büyük çoğunluğunu Mısır Millî Kütüphanesi’nde geçiriyordu. Eserlerini okumak suretiyle İslam düşüncesinin zirve isimleriyle fikren tanıştı. Muhammed İkbal’in kitaplarından çok etkilendi. Malik bin Nebi’yi de önce kitapları üzerinden tanıdı, Mısır’daki son senesinde kendisiyle yüz yüze de görüştü.
Konuşmalarında ve makalelerinde sıkça atıf yaptığı Cezayirli büyük düşünür Malik Bin Nebi’den, yaklaşık kırk kez okuyup yedi kez satır satır ders olarak anlattığı Afro-Asya Fikri isimli eserinden ne denli etkilendiğini birkaç kez dile getirmişti. Ondan önce eserleri üzerinden fikirlerine aşina olduğu Muhammed İkbal’den çok etkilendiğini, Durant, Wells ve Toynbee’nin eserlerini dikkatle okumuş; Muhammed Arkoun, Foucault, Bourdieu, Habermas, Popper, Celal Nuri, Said Nursi gibi müelliflerin eserlerini mütalaa ettiğini ifade etmişti.
Âdem’in İlk Oğlunun Mezhebi: İslami Harekette Şiddet Sorunu başlığıyla ilk kitabını 1966 yılında yayımladı. Ama ne hazindir ki Cevdet Said’in görüşlerini ve şiddetin bir sorun çözme aracı olamayacağını anlamak için İslam dünyasının herkesin malumu olan onlarca acı tecrübeyi yaşaması gerekti… Mesela kitabın “ikna etmek değil duyurmak için” başlığını taşıyan ve tarih boyunca nebilerin bireysel ve toplumsal değişimi gerçekleştirmek maksadıyla barışçıl yöntemi benimsediklerini anlatan fikirlerinin yeterince anlaşıldığını ve içselleştirildiğini söylemek kolay değildir.
Kendilerini Değiştirmedikçe, Eylem: Kudret ve İrade, Cömert Rabbinin Adıyla Oku ve Âdem’in Oğlu Gibi Ol gibi çeşitli kitapları Türkçe’ye farklı başlıklarla kazandırılan Said’in bazı uzun mektupları, makaleleri ve ders notları sonradan kitaba dönüştürülerek yayımlanmıştır.
Herhangi bir kuruma, partiye, siyasi veya dinî organizasyona intisap etmeyen Cevdet Said, düşünce ve faaliyetlerinde bağımsızlığını hep korudu. İlk zamanlar daha yoğun olmak üzere 2013-2019 yılları boyunca birkaçı Çerkesçe, kahir ekseriyeti ise Arapça doksan kadar konferans ve sohbetinde tercümanlığını yaptığım, yüze yakın makalesini Türkçe’ye çevirdiğim Cevdet Said’in, meselelerin künhüne cesaretle nüfuz eden gerçek bir mütefekkir, sorumluluk bilincini üst düzeyde kuşanmış gerçek bir müttaki, dünyaya ve dünyalığa göz ucuyla bile bakmayan gerçek bir zahid olduğuna yakından şahitlik ettim.
Konuşmalarını Türkçe’ye çevirirken aldığım notlardan bazı kısa iktibaslar:
“İnsanlara kelime-i tevhidi, ‘Lâilahe İllallah’ demeyi bile dayatmak caiz değildir. Kur’an’ın bu hakikatini yeterince anlamazsak, yanlış düşünceler üzerine bina edeceğimiz her inanış ve davranış da elbette yanlış olacaktır. DAİŞ ve benzeri hareketler yanlış bir düşünce üzerine davranışlarını bina ettiği için, doğru bir iş yaptıklarını zannederek yanlış işler yapıyorlar…”
“Müslümanlar savaşmak için gerekçe bulmakta hiç zorlanmıyorlar! Sorunun silahla çözüleceğini zannedenler ve silahlı mücadeleyi çözüme götürecek bir yöntem olarak benimseyenler derin bir yanılgı içindedir. Düşmanlarımız bizi silah ve savaş girdabına sokarak DAİŞ gibi hareketler eliyle İslam’a büyük bir darbe vurmak istemektedir…”
“Dünya bizimle başlamadı, bizimle de bitmeyecek… ‘Birr ve takva’ yani erdemli ve sorumlu davranma konusunda işbirliği yapmalı, ‘günah ve düşmanlık’ta ise asla işbirliğine yanaşmamalıyız. ‘Hak/doğru’ yolda yürümeyi ve ‘sabır/direnç’ göstermeyi birbirimize yürekten öğütlemeliyiz.”
“Bu dünyadaki varlığımız anlamsız, boş yahut oyun ve eğlenceden ibaret değildir… İnsanın hayatına anlam katması ve mutlu olması, bir davaya hizmet etmesiyle mümkündür. Davaların en büyüğü ise fesadı/bozulmayı ve kan dökülmesini durdurmaktır…”
9 Ekim 2019 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Cevdet Said, 30 Ocak 2022’de 91 yaşını tamamladığı son günün sabahında can emanetini Allah’a teslim etti. Doğduğu gün olan 31 Ocak’ta İstanbul’da defnedildi. Merhumun naaşı, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Camii’nde öğle namazını müteakiben kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Allah müttaki mütefekkir Cevdet Said’e gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet, makamı âlî olsun. Vefatı sebebiyle oluşan yakın ilginin, onun derin fikirlerinden daha fazla istifade etmemize vesile olmasını niyaz ediyorum.