Cemil Meriç şöyle der:
“Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.”
Ülkemizde bu tanıma uyan kaç kişi var?
Türkiye’nin özellikle son 10 yılda yaşadıklarına bakınca bu tarife uyan insan sayısı fazla olsaydı bu hale gelir miydik?
Ortak duygularımız yok.
Mahallemize göre değişen adalet anlayışımız, kişilerin popülerliğine göre de tepkiselliğimiz var.
Aşağıda aktaracağım hadiseler ne muhalif denilen siyasetçilerin ne çözüm merciindekilerin ne de aydın dediklerimizin gündeminde değil.
Ülkede adalet ve ekonomi dışında her şey konuşuluyor.
Varsa yoksa seçim, sandık ve de koltuk.
Reyhan Abdi.
26 Ağustos 2022’de gözaltına alındı.
İki aylık bebeğiyle ‘örgüt üyeliği’nden tutuklandı.
Böylece cezaevlerinde aynı durumda olan yüzlercesine bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Tebrikler.
Türk adaletini bebeğinden yaşlısına herkese tattırmak lazım.
Ancak önce Gülşen’i kurtarmak gerek.
Sedat Peker’in attığı golleri de örtbas etmek.
80 yaşında ve yüzde 53 engelli hasta Makbule Özer.
Tutuklu ve içeride.
Gerekçe:
Sevk edildiği Adli Tıp Kurumunda Kürtçe tercümanın bulunmaması.
Sorun değil, biz zaten uzay çağını yaşıyoruz.
Bitmedi, devam.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağında yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden Hakan Arslan’ın kemikleri, 7 yıl sonra 29 Ağustos’ta babası Ali Rıza Arslan’a bir kutu içinde teslim edildi.
Arslan’ın cenazesi, Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Çavuş köyünde defnedildi.
İtalyan gazeteci ve karikatürist Gianluca Costantini, Arslan’ın içinde yer aldığı kutuyu taşıyan babasını İstanbul sokaklarındaki bir duvara çizdi.
Bil ki yaşadıklarımızı artık ne kelimeler taşıyabiliyor ne de canlar!..
Gözyaşlarına hapsedilen acının her damlası düştüğü yüreği yakıyor.
Medyascope’a konuşan Baba Arslan, şunları söylemiş:
“Yedi yıldır yaşadığımız acıların en büyüğünü cenazeyi alırken yaşadık. ‘Al oğlunun cenazesi’ denilerek bana bir kutu teslim edildi. 28 yaşındaki bir gencin cenazesinin kutu içerisinde ailesine teslim edilebileceği hangi kitapta yazıyor?”
Aslında tüm bu yaşadıklarımız, bizim bildiğimiz hiçbir kutsal kitapta yazmıyor ama…
Buna benzer bir acı fotoğrafı daha önce yine yaşamıştık.
Hatırlatayım, unutmuşsunuzdur.
Ne de olsa insan, “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.”
Tarih: 6 Şubat 2014.
Baba Abdulvahap Taş, Van Gürpınar Yalınca Köyü’nde, hayatını kaybeden 3 yaşındaki oğlu Muharrem’in cenazesini çuvala koyup karla kaplı yolda 16 kilometre sırtında taşımıştı.
4 yıl sonra soruşturma şöyle sonuçlanmıştı:
Van Cumhuriyet Başsavcılığı, ihmali olduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında ’kavuşturma yapılmasına yer olmadığı’na karar verdi. Bilirkişi raporunda, mezradaki evin çocuk için uygun olmadığı, ailenin de tedavisinde gerekli özeni göstermediği belirtildi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ne diyor:
“Türkiye bir hukuk devletidir.”
Doğru ama galiba herkesin hukuktan, adaletten anladığı başka başka.
Öyle olmasa biz bu hadiseleri yaşar mıydık?
Toplum olarak ortak bir adalet duygusunu yakalayamazsak daha çok acılar yaşarız.
Siyasetin ipine değil adaletin ipine sımsıkı sarılmak gerek.
Aksi durum karanlık bir çukur.