Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu, 15 Mayıs 2019 tarihli ve 36 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kuruldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı kararnamede, ?Millete ve devlete hizmeti geçmiş, bilgi ve birikim sahibi kişilerin bu kazanımlarından istifade edilebilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu oluşturulmuştur. Kurul üyeleri Cumhurbaşkanınca belirlenir. Kurulun çalışma usul ve esasları ile Kurul üyelerine yapılabilecek ödemeler Cumhurbaşkanınca belirlenir? deniyordu.
Sözcü gazetesinden Veli Toprak, 29 Haziran 2019 tarihli haberinde Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu´nun ilk toplantısında kurul üyelerinin 13 bin lira olan maaşını 18 bin liraya çıkardığını yazdı. Haber, ikisi de geçmişte Meclis Başkanlığı yapmış olan Kurul´un üyeleri Cemil Çiçek ve Bülent Arınç tarafından yalanlandı. Bülent Arınç, yapıldığı belirtilen o ilk toplantıya katılmamıştı çünkü yurt dışındaydı.
Cemil Çiçek´i, Sözcü yazarı Deniz Zeyrek´e konuyla ilgili yaptığı açıklama sırasında sarf ettiği bir cümleyi sormak için aradım. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu´nun işlevine ilişkin şöyle diyordu Cemil Çiçek: ?Milli Güvenlik Kurulu´nun sivil bir şekli gibi düşünün? ?
?YÜKSEK İSTİŞARE KURULU´NUN İCRAÎ BİR YANI YOK´
?MGK´nın sivil bir şekli´ diyorsunuz Yüksek İstişare Kurulu için. Hukukçu olmanız nedeniyle bu benzetmeniz ilgimi çekti. Kurul, ilk oluşturulduğunda da Anayasaya aykırı olup olmadığı sorusu sorulmuştu. Ne demek istediniz bu benzetmeyle? Ve bu Kurul´un görevi nedir?
Anayasaya göre MGK bir istişarî kuruldur, icraî bir yetkisi yoktur. Kompozisyonu da Anayasada belli. Sayın Cumhurbaşkanı´nın başkanlığında ilgili bakanlar, sivil ve asker bürokratlar vardır MGK´da, sayıları bellidir. Bunlar ülke güvenliğiyle ilgili konuları 1961 yılından bu yana görüşürler, değerlendirirler. Ortak bir akıl kuruludur orası. İcraî nitelik taşıması gerekenleri hükümete tavsiye ederler. Ben Yüksek İstişare Kurulu´nun görevinin anlaşılması kolay olsun diye böyle dedim.
Yüksek İstişare Kurulu´nun icraî bir yanı yok. Hükümet şöyle yapsın, böyle yapsın tarzında bir karar alamaz. Olsa olsa Sayın Cumhurbaşkanı´nın gündeme getirip konuşulmasını istediği ve üyelerden şunlar da konuşulsun, bunlar da devlet işleriyle ilgilidir diye gelecek konular ele alınabilir.
?KURUL ÜYELERİ MEMUR DEĞİLDİR. DANIŞMANLARDAN FARKI, SİYASETTE EN ÜST DÜZEYDE GÖREV YAPMIŞ OLMALARIDIR´
Kurulun bir partiyle alakası yok. Bugün AK Partili olmayan da var bu Kurul´da yarın da olacaktır. Gündemi tıpkı MGK´daki gibi Sayın Cumhurbaşkanı belirliyor.
Cumhurbaşkanının danışmanları var. Kurul üyelerinin onlardan farkı şudur, orada görev yapan insanlar siyasette en üst düzeyde görev yapmış insanlar. Memur değil bunlar. Onun için istişarelerin bu manada önem taşıyacağını düşünerek öyle bir misal verdim.
?KEŞKE BUNLAR CUMHURBAŞKANINA SÖYLENSE DENİLEN KONULAR VAR. BUNLARI KARŞILARSAK İYİ OLUR´
MGK varken neden böyle bir kurula ihtiyaç duyuldu?
Ona bakarsanız bugün birçok makamı tartışmaya açabilirsiniz şuna buna gerek var mı diyerek. Genel müdür varken genel müdür yardımcısına ihtiyaç var mı diyebilirsiniz. Ekonomi bakanları varken ekonomiyle ilgili kurullara ihtiyaç var mı diye sorabilirsiniz. Baktığınız noktaya göre değişir.
Bu kurulları, fonksiyonel olup olmadıklarına, kendilerinden beklenen performansı gösterip göstermediklerine göre de tartışabilirsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı ihtiyaç duymuş ki, böyle bir kurulu gündeme getirdi.
Kamuoyunda bir kısım konular tartışılıyor. Keşke bunlar Sayın Cumhurbaşkanı´na, ülkeyi yönetenlere de söylense diye zaman zaman sohbet toplantılarında gündeme gelen, sizlerin yazılarınızda dile getirdiğiniz bu tür beklentiler, temenniler var. Bunları karşılarsak iyi olur.
?BU İNSANLAR PARA MESELELERİYLE DEVLET İŞİNİ BİRBİRİNDEN AYIRACAK OLGUNLUĞA ERİŞMİŞ İNSANLARDIR´
Kurul üyelerinin maaşları hâlâ tartışılıyor. Siz yalanladınız ama bir kez daha sorayım, ilk toplantıda maaş artışı konusu gündeme geldi mi?
Bu meseleden çok üzüntü duyduğumu belirtmeliyim. Bu insanlar para meseleleriyle devlet işini birbirinden ayıracak kadar belli bir olgunluğa erişmiş insanlardır. Bunlarla ilgili bir beklentimiz yok.
Bu yaştan sonra bana kimsenin verebileceği ne makam vardır, ne başka bir şey vardır. Bunu net biçimde söyleyeyim. Bundan sonra düşüncemizi bize kim sorarsa ona söyleriz. Size de onu söylüyorum işte. Böylesine saygısızca, aslı astarı olmayan bir bilgiyi yazan ne olacak? Bunun ahlaki sonuçları tartışılmayacak mı? Beni yemin etme mecburiyetine niye sokuyor bu arkadaş? Bu ahlaki midir?