Cemal Kaşıkçı´nın Başına Neler Geldi?

Mehmet ACET - 10. 10. 2018 Çarşamba

Cemal Kaşıkçı´nın Başına Neler Geldi?

10.10.2018 Çarşamba

erçek olay ve kişilere dayalı bir gerilim romanının tam ortasındayız sanki.

Kitabın ortasına gelip de ?Bu düğüm nasıl çözülecek? sorusunun okuyucunun zihnini darmadağın ettiği bir noktada.

Konumuz, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın akıbeti.

Normal şartlarda bir başka ülkede bir vatandaşı kaybolan ülkeler, ?Benim vatandaşım nerede, başına ne geldi? diye sorarak cingar çıkartır.

Ama Suudi Arabistan yönetiminin tutumuna bakınca, bırakalım sorgulamayı, merak duygusunu bile göremiyoruz.

Muhtemelen sadece, acaba bu iş aydınlatılabilecek mi diye merak ediyorlar.

Peki bu durum neyle, nasıl izah edilebilir?

Soru, kendi içinde bir kanaat içeriyor zaten ama yine de herkes kendi bulduğu yanıt üzerinden fikir geliştirebilir.

Araştırma, arkasını kovalama, kaygılanma, Türk makamlarından bilgi isteme, bu işi aydınlatmak için ortak çalışma teklifinde bulunma?

Normal şartlarda, kaybolan vatandaşının durumundan habersiz olan bir yönetimin başvuracağı yöntemlerden bazıları bunlardır.

Rusya büyükelçisi Karlov Ankara´da öldürüldüğünde Rusya ile böyle bir zeminde çalışılmamış mıydı?

KANIT BULUN DA GÖRELİM!

Ama Suudi yönetiminden Cemal Kaşıkçı´nın akıbeti konusunda endişeli olduklarını yansıtan bir tutum dahi göremiyoruz.

Ortaklaşan kanaatleri bir kenarda tutsak bile, sadece bu tutum bile başlı başına şüphe verici bir fotoğraf karşımıza çıkartıyor.

Pek, bu sorular üzerinden nereye varabiliriz?

İyi hesaplanmış, delil bırakmama üzerine kurgulanmış bir fiil sonrası, büyük bir özgüven içerisinde ?Haydi bu işi benim yaptığıma dair kanıtları bulun da görelim? deniyor sanki.

Diyeceğim şudur:

Aslında İngilizlerin ?Open secret´ dedikleri ?Açık sır´ durumu var ortada.

Dün üst düzey bir emniyet yetkilisine Cemal Kaşıkçı´nın şu an nerede olduğuna dair bir bilgi var mı diye sordum.

?Hayır, yok? denildi.

Peki gerçekten durum bu mu, yoksa, bir bilgi olduğu halde ?İz sürme faaliyetleri´ devam ettiği için mi böyle deniliyor.

Operasyonel konularda operasyonun ortasında bütün bilgileri paylaşmak bu işleri yürütenler açısından her zaman tercih edilen bir şey değil.

Bunu biliyoruz.

O yüzden Cemal Kaşıkçı´nın yeri biliniyor mu sorusunun yanıtını şu an için askıda bırakmak daha doğru olabilir.

Ama, sorular, kuşkular buraya kadar saydıklarımızla sınırlı değil.

ARAP SOKAĞI İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ KÖPRÜ YIKILMAK MI İSTENİYOR?

Arap dünyasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve darbeci Sisi tarafından yönetilen Mısır üçlüsünün son dönemde yelkenleri hangi hedefler için şişirdikleri artık bir sır değil.

Bu hedeflerin kavşak noktalarından birinde Türkiye de var.

Bu üç ülkeyi yönetenlerin ortak fobisi, mecali kesilmiş olsa da Arap sokağından yükselmeye devam eden itiraz sesleri.

Bu sesleri boğmak için hala mesai harcamaya devam ediyorlar.

Cemal Kaşıkçı ise, tam da bu fobinin muhataplığını sembolize eden bir isim.

Kendisi, 2011 yılından itibaren Arap sokağından gelen hak, adalet, özgürlük, şeffaflık, hukuk devleti, adil seçimler gibi taleplere hak vererek, o dönemde para musluklarını açarak bu talepleri bastırmaya çalışan Suudi yönetimini eleştirmiş bir isim.

Anlaşılan Kraliyet ailesi içerisinden böyle taleplerin yükselmesi, Kaşıkçı´yı hedef haline getiren gerekçelerden bir tanesini oluşturuyor.

Bir de şöyle bir nokta var:

Suudi Arabistan, Mısır BAE üçlüsünün bastırmak için her türlü yöntemi kullandığı Arap halklarının talepleri konusunda Türkiye örneği, hala bir model olmayı sürdürüyor.

Son yıllarda Arap dünyasından hem turist hem yatırım amacıyla Türkiye´ye yönelen akımın arkasında da böyle bir motivasyon var.

İstanbul, kendi ülkelerindeki yönetimlerden umudunu kesmiş olan Arapların oturum ve vatandaşlık hakkı elde etmek için yöneldiği kentlerden bir tanesi haline geldi.

Demem o ki, Cemal Kaşıkçı hadisesine çok yönlü bakma zorunluluğu varsa eğer, ki var, burada Arap halklarının Türkiye teveccühünü kırmak gibi bir niyetle hareket edildiği de pekala düşünülebilir.

Cemal Kaşıkçı´nın gazeteci kimliğiyle sahip olduğu duruşu, tam da böyle bir yere tekabül ediyor.