Aradan geçen bunca zamana rağmen hiçbir şeyin açıklanmaması, kuşkuları artırmaktadır. Göstermelik yargılama ve verilen idam cezaları da, aslında, durumu özetlemektedir.
Hadise, daha yeniyken, adeta, yer yerinden oynuyordu. Laflar, verilen sözler havada uçuşuyordu. Yazılan-çizilenlere bakılacak olunursa, sonuçlar hemen, her an açıklanabilir diye düşünülmekteydi.
Beklenen gerçekleşmedi. Bu hadise, tek başına ABD yönetimi, Batı ve Batı´nın temsil ettiği anlayışın bir göstergesi olmuştur. Peki, iflas eden bir anlayışı takip etmek, aralarına katılmak için çaba harcamak, nasıl bir duygudur, anlamak mümkün değil.
Herkesin gözü önünde cereyan eden bir hadise var; adamın biri, kapıdan içeri giriyor ve bir daha dışarı çıkmıyor. Kamera kayıtları ortada; diğer deliller de işin cabası. (İki özel uçakla -hadiseyle irtibatlı olduklar düşünülen- 15 kişinin İstanbul´a gelişi ve geri dönmeleri, başkonsolosun apar topar ülkesine dönmesi, dublör oyunu gibi.)
Görünen odur ki; ABD başta olmak üzere, Batılı devletler işin üzerine yattılar. İlişkili oldukları faili korumak için hadisenin üstünü örtme arzusundalar. Hâlbuki böyle vahim bir olay karşısında susmamaları gerekirdi.
Mesul makamda bulunanların bu elim hadiseyi unutturmak şöyle dursun üzerine gitmeleri lazımdır. İstanbul´da misafir bulunanların can güvenliği ve dünya kamuoyunun sonucu görmesi bakımından da meselenin vuzuha kavuşması önem arz etmektedir.
Hani, olay yeni değil. 2 Ekim´den günümüze kadar, üç ay gibi bir zaman geçti. Hâlâ bir açıklamanın yapılamamış olması esef verici. Vatandaş, nereden ve kimden açıklama beklemeli?
Cemal Kaşıkçı olayının hemen açıklanması gerekir. Yoksa bu işte mi ABD´nin insafına terk edildi?
