Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB ülkelerinin Ankara büyükelçileriyle Çankaya Köşkü’nde bir araya geldi.
Büyükelçilere hitabında Çavuşoğlu, geçen hafta da ASEAN üyesi ülkelerin Ankara’da bulunan büyükelçileriyle bölgesel ve küresel meseleleri konuştuklarını hatırlatarak farklı coğrafyalardan ülkelerin büyükelçileriyle yapılan bu toplantıların, Türkiye’nin dış politikasının 360 derecelik geniş bakış açısını yansıttığını belirtti.
Olağanüstü bir yılın geride kaldığını; 2020’nin tarihi bir sene olarak hatırlanacağını söyleyen Çavuşoğlu, geçen yıl yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla birlikte birçok şeyin aynı anda yaşandığını kaydetti.
Bu süreçte bir yandan küreselleşmenin bittiğini söyleyenlerin olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, diğer yandan da küreselleşmenin ne kadar derinleştiğinin görüldüğünü söyledi. Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Bir yandan dayanışmanın önemini hatırladık. Diğer yandan insanlığa yakışmayacak manzaralara şahit olduk. Bir yandan 1,8 milyon insan hayatını kaybetti. Diğer yandan çatışmalar durmadı. Bir yandan dijitalleşmenin ne denli hızlandığını gördük. Diğer yandan insan unsurunun ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu yıl için daha umutluyuz. 2021’in dayanışmanın, çok taraflılığın, diplomasi ve diyaloğun hakim olduğu bir sene olmasını diliyoruz.”
Türkiye’nin, Avrupa’nın önemli bir aktörü olarak kıtayı ilgilendiren tüm gelişmelerde tarihi rol oynadığını söyleyen Çavuşoğlu, “Soğuk Savaş yılları ve göç krizi gibi tüm kıtayı etkileyen dönem ve gelişmelerde merkezi roller üstlendik. Bugün AB bir refah projesi olabildiyse, bunda Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde NATO bağlamında kıtaya sağladığı güvenlik şemsiyesi ve yine Türk işgücü önemli rol oynadı. Bu vesileyle tüm insanlığın zorlu pandemi sürecinden çıkışı için umut verici aşı çalışmaları nedeniyle bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci’yi ve onları fedakarca yetiştiren ailelerini saygıyla selamlıyorum.” diye konuştu.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin AB dışındaki tüm temel Avrupa-Atlantik kuruluşlarında da yer aldığını hatırlatarak AB ile 2005’ten bu yana ise müzakere süreci ile bağlı olunduğunu vurguladı.
Geçen zaman içerisinde ticari, ekonomik, yatırım, bilim, sanat, insani, eğitim, kültür, aklınıza gelen her alanda, ilişkilerin daha da arttığını belirten Çavuşoğlu, “Birbirimize daha fazla bağlandık. Bugün, artık pek çok alanda birbirimiz için vazgeçilmez hale geldik.” dedi.
Çavuşoğlu, 2015’teki göç krizinin, Türkiye-AB iş birliğinin somut değerini ortaya koyduğunu vurgulayarak enerji, ticaret, ulaştırma, güvenlik ve savunma gibi alanlarda karşılıklı bağımlılığın da arttığını kaydetti.
Balkanlar, Karadeniz, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Kafkaslar gibi tüm Avrupa’yı doğrudan ilgilendiren bölgelerin ana aktörleri arasında Türkiye’nin de olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, “Bu ortak yanlarımıza rağmen son birkaç yıldır Türkiye-AB ilişkilerinde siyasi zorluklar yaşadık. Geçen yıl da maalesef bu eğilim devam etti. İş birliğine en fazla ihtiyaç duyduğumuz zamanda, iletişim kanalları askıya alındı, fırsatlar heba edildi.” diye konuştu.
Çavuşoğlu, bunun temel nedeninin, “bazı AB üyesi ülkelerin, Türkiye ile uzun yıllara dayanan ikili sorunlarını AB’ye ithal etmesi” olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Türkiye ile AB karşı karşıya getirilmeye çabalandı. Örneğin, kendi üyeleri arasındaki deniz alanları sorununda taraf tutmayan, hatta bu konuda yetkisi bulunmadığını açıklayan AB, mesele Türkiye olunca, tam tersi davrandı. Bu süreçte, ‘dayanışma’ gibi olumlu bir kavram kötüye kullanıldı. Diyalog çağrı ve çabalarımıza rağmen tek tarafın talepleri dayatıldı.”
Geçen yıl eylül ayında AP Dış İlişkiler Komitesi’nde (AFET) Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin attığı adımları gerekçeleriyle tek tek anlattığını aktaran Çavuşoğlu, “Biz iktidara geldiğimiz 2002’den bu yana hem Doğu Akdeniz hem Kıbrıs sorunlarını diyalogla çözmeye çalıştık.” dedi.
Çavuşoğlu, 2004 Annan Planı’nın, KKTC’nin hakça paylaşım konusundaki 2011, 2012 ve 2019’daki önerilerinin ve Yunanistan’la istikşafi görüşmelerin yapılmasına ilişkin Türkiye’nin çağrılarının 5 yıldır sonuç vermemesinin, bunun somut örnekleri olduğunu söyledi.
Ekim ayındaki AB Zirvesi’nde Türkiye’ye karşı açıkça tehdit dili kullanılmasının bardağı taşırdığını söyleyen Çavuşoğlu, “Tepkimizi ortaya koyduk. Yine olursa yine koyarız.” dedi.
Çavuşoğlu, ekim ve aralık arasındaki sürenin, tehdit dili ve tırmanmanın kimseye fayda sağlamayacağını gösterdiğini ve aralık ayındaki zirvede AB tarafının daha makul bir dil benimsediğini belirtti.
Zirve bildirisinde Türkiye’nin tasvip etmediği hususların tabii ki olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, “Ancak birçok AB üyesinin Türkiye’nin öneminin bilincinde olduğunu ve sağduyulu davrandığını gördük. Bize uzatılan bu ele biz de olumlu karşılık verdik. Bizzat sayın Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) AB’yle ilişkilerde yeni bir başlangıcı duyurdu. Geleceğimizi Avrupa’da gördüğümüzü, geleceği birlikte inşa etmek istediğimizi söyledik.” diye konuştu