Fotoğraf: HDP
Salim Bey, yol yorgunluğundan mı, günlerdir çektiği eziyetten mi bilemeden elli iki yıldır yaşadığı, vatandaşı olduğu ülkesinde tek kelime bile Kürtçe bilmiyor olmanın ezikliğini ilk defa o köy evinde hissetti.
Bu satırlar, Selahattin Demirtaş tarafından kaleme alınan Devran isimli öykü kitabından...
Kitap, Jülide Kural tarafından tiyatro sahnesine taşındı. 11 Ocak'ta sahnelenen oyunu, Selvi Kılıçdaroğlu, Başak Demirtaş, Canan Kaftancıoğlu ve Dilek İmamoğlu'nun birlikte izlemesi, iktidarın hedefi oldu.
Fotoğraf: CHP İstanbul İl Başkanlığı
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve iktidar cenahı, Kılıçdaroğlu, Demirtaş, Kaftancıoğlu ve İmamoğlu'nun tiyatroya birlikte gitmesini eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Malum partinin önünde aylardır dururlarken ana muhalefetin başı ve heyeti yanında o partiyle birlikte bir teröristin yazmış olduğu kitabın sahnelendiği tiyatro oyununu izliyorlar." sözlerinin yanı sıra, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da "Hepimiz daha fazla tiyatroya gitmeliyiz. Çocuklarımızı daha fazla tiyatroya göndermeliyiz. Ama gittikleri tiyatro, bu ülkenin insanını acıtan, bizim bir yerlere ulaşmamızı istemeyenler tarafından oluşturulan bir tiyatro" ifadelerini kullandı.
MHP lideri Devlet Bahçeli ise, "Çadır tiyatrosu" dediği oyunla ilgili Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu'na seslenerek, "Bunun tiyatrosuna hanımları gönderiyorsunuz da sizler niye gitmiyorsunuz?" diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, eleştirileri "Eşim, nereye gideceğini bilir. Türkiye’yi yorumlayan, dünyayı yorumlayabilen ve ona göre nereye gideceğini bilen Türk kadını, bana soracak halleri yok." sözleriyle yanıtladı.
Kaleme aldığı öykülerin tiyatroya uyarlanmış halini Selvi Kılıçdaroğlu, Başak Demirtaş, Canan Kaftancıoğlu ve Dilek İmamoğlu'nun birlikte izlemesiyle başlayan tartışmayı, sağlık durumunu, Türkiye'nin geleceği hakkında beklentilerini, hapishaneden çıkması halinde siyasetin neresinde olacağını, Edirne F Tipi Hapishanesi'nde 3 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'a sorduk...
"Bir iki hap ve şurup verildi, onları kullanıyorum"
- Sağlık durumunuz nasıl, gerekli tedavi süreci başladı mı?
Göğsümdeki sancı ve kasılmalar azalsa da devam ediyor. Moralim iyi ancak böylesi hapishane koşullarında nezle dahi olsanız tedavisi çok zordur. Bir iki hap ve şurup verildi, onları kullanıyorum. Zaten hapishanede başkaca ne yapılabilir ki? Hapishanenin kendisi bir işkence ve eza evidir. Dışarıdaki doktorlarım tüm tetkik sonuçlarımı yeniden gözden geçiriyorlar. Onlardan sonuç bekliyorum.
"Kadınlar cesur adımlar atıyorsa herkesin bundan sevinç duyması lazım"
- Eşiniz Başak Demirtaş, Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu, sizin öykülerinizden hazırlanan oyunu birlikte izledi. Muhalefetteki aktörlerin eşlerinin bir araya gelmesi, size ya da topluma bir mesaj mı?
Kadınların topluma verdikleri güçlü bir dayanışma mesajıdır bence. Toplumun bütün kesimleri diyalog, empati, yakınlaşma ve çözüm için yan yana gelmekten çekinmemeli. İnsanlar birbirlerinden ilelebet korkarak, çekinerek mi yaşasınlar?
Barış demek, barış istemek onurlu, erdemli bir tavırdır. Acıları kaşıyarak veya yarıştırarak toplumu sadece kamplara bölmüş olursunuz. Bizim özgürce, eşitçe, demokrasi içinde bir arada yaşamaya ihtiyacımız var. Kadınlar bu konuda cesur adımlar atıyorsa herkesin bundan sevinç ve mutluluk duyması lazım. Ben oradaki bütün kadınların toplumsal barış için güzel ve anlamlı bir şey yaptıklarını düşünüyor ve hepsine teşekkür ediyorum.
"Yakınlaşma tavandan önce tabanda gerçekleşiyor, siyaset bunu mecburiyetten takip ediyor"
- Başak Demirtaş, Dilek İmamoğlu ve Selvi Kılıçdaroğlu'yla ikinci kez bir araya geliyor. Sizin hapishaneye girmeniz, CHP ile HDP tabanında bir yakınlaşma sağlamış olabilir mi?
İktidarın büyük hukuksuzlukla ve adaletsizlikle yürüttüğü akıl ve izan dışı uygulamalar, toplumun çok farklı kesimlerinde ağır mağduriyetlere yol açtı. On milyonlarca insan, uğradığı adaletsizliğin, yoksulluğun, zulmün acısını çekiyor. İnsanları birbirlerine yakınlaştıran şey bu ortak mağduriyetlerdir.
İnsanlar yan yana gelerek ortak çözümler üretmek istiyorlar. Çünkü iktidar medya, yargı ve bürokrasi gücünü orantısız ve abartılı bir şekilde kullanıp bu mağdur insanları kesintisiz olarak ezmeye, ötekileştirmeye devam ediyor. Toplum da bu cendereden çıkabilmek, nefes alabilmek, geleceğini kurtarabilmek için daha fazla yan yana gelmek istiyor. Bu yakınlaşma, siyasetin tavanından önce tabanında gerçekleşiyor. Siyaset bunu geriden ve mecburiyetten takip ediyor. Yoksa birbirinden çok uzak gibi görünen toplumsal kesimler demokrasi ortak paydasında bir araya rahatlıkla geliyor zaten. Bizler de bu toplumsal gerçekliğe ve haklı beklentiye destek oluyoruz sadece.
"Bütün muhalefet, her türlü şiddet ve silah meselesi diyalogla çözüme kavuşturup Türkiye'nin önünü açabilir"
- SODEV tarafından size verilen "İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” için gönderdiğiniz mesajda, "Güzel bir geleceğin çok yakın olduğuna inanıyorum. Sarayla saltanatlar çökecek elbet. Biz sonrasına da hazırlıklı olalım" dediniz. İktidar değişimi olması halinde nasıl bir Türkiye bekliyorsunuz?
İktidar er geç halk tarafından değiştirilecek tabii ki. Bana kalırsa oluşacak yeni iktidar, geniş tabanlı bir geçiş koalisyonu olmalı. Bütün toplumsal kesimlerin temsiliyet bulduğu bir ittifakla, ülke demokrasiye doğru taşınmalı.
Yeni anayasa, özgürlükler, adalet, işsizliğin ve yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi temel konularda asgari demokrasi ilkelerinde uzlaşmak zor olmasa gerek. Böylesi uzun ve sancılı bir AKP iktidarı sonrasında tahribatlar, ancak el ele verip giderilerek yaralar sarılabilir. Bütün muhalefet demokrasi başlığında buluşup her türlü şiddet ve silah meselesini de diyalogla, barışçıl siyasi yöntemlerle çözüme kavuşturup Türkiye’nin önünü açabilir.
Bu doğrultuda, herkesin ve her kesimin ön yargıları bir kenara bırakıp demokratik bir sistemin inşasına kadar birlikte hareket etmesi gerekir. Siyasi rekabet ve siyasi program önceliği bundan sonrasına bırakılabilir. Böylesi bir koalisyon, birilerine karşıtlık veya hesaplaşma değil, ortak demokratik yarınlar için toplum yararına mutlaka başarılmalıdır. “Sorunları ben çözerim” yerine “hep beraber el ele verip çözeriz” prensibiyle hareket etmek daha doğru olur diye düşünüyorum.
"Kürtlerin de Türklerin de kaygıları dikkate alınarak..."
- Yeni bir Çözüm Süreci'nin başlaması halinde, eski süreçteki uygulamalardan hangisi veya hangileri şimdi olmamalı?
Bütün sorunların çözümü gibi, Kürt sorunu da ancak adaletle ve barışçıl yöntemlerle kalıcı olarak çözülebilir. Sürecin ismi önemli değil ancak her ne yapılacaksa şeffaf, Parlamento merkezli, yasal altyapısı da oluşturularak, hukuk içinde yapılmalı. Her şey anayasal ve yasal güvencelerle teminat altına alınmalı. Halkın tamamı olup bitenlerden haberdar olabilmeli ve herkes sürece dahil edilmeli. Kürtlerin de Türklerin de diğer kesimlerin de kaygıları, beklentileri dikkate alınarak, acılar kaşınmadan ve yarıştırılmadan, özenli ama hızlı adımlarla yürütülmelidir.
Sürecin sonunda ülkenin toplumsal beraberliğinin, demokrasisinin ve refahının artırılarak kalıcı hale getirileceğinden herkes emin olmalıdır. Hiçbir siyasi parti veya şahsiyetin “barıştan rant devşirmesine” müsaade edilmemelidir. Böylesi süreçler siyasi çekişmelerle değil, ancak karşılıklı fedakarlık ve güvenle başarıya ulaşabilir.
"Beni siyasi yasaklı hale getirmek için yeni bir yargısal tezgah hazırlanıyor"
- Hapishaneden çıkmanız halinde, sizi siyaset sahnesinin neresinde göreceğiz? Tekrar Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanlığı için aday olacak mısınız?
Partimizin, eş genel başkanlık dahil hiçbir kademesinde boşluk yoktur. Tüm tutuklama ve tasfiye girişimlerine rağmen HDP dimdik ayaktadır ve tüm örgüt yapısıyla birlikte siyasi mücadelesini sürdürmektedir.
Ben buradan çıkınca ne yapacağıma, o günün koşullarını ve ihtiyaçlarını gözeterek karar verebilirim ancak. Bugün itibarıyla buradayım ve tüm siyasi gücümü demokrasi, özgürlükler ve barış mücadelesi için kullanıyorum. Beni siyasi yasaklı hale getirmek için yeni bir “yargısal tezgah” planlandığını görüyor, biliyorum. Ancak bu tezgahı bir kez daha kurmaya çalışanlar şunu unutuyorlar, ben bir yerlere aday olarak veya koltuğa oturarak mücadele etmiyorum. Mücadelemi, halktan aldığım güç ve destekle, halkın bağrında sürdürüyorum. Ona da yasak getirmeye hiçbir kirli tezgahın gücü yetmiyor, yetmeyecek.
© The Independentturkish